Türkiye’de seçimler öncesinde ‘Rusya’nın ABD seçimlerine müdahalesine’ dair iddiaları temel alan analizleri okurken, insan hayrete düşüyor. Trump döneminde ‘Rusyagate’ bağımsız savcının soruşturmasıyla kanıt bulunamayıp kapatılalı çok oldu. Üzerine Federal Seçim Komisyonu, ‘Rusyagate’e temel yapılan eski İngiliz casusu Christopher Steele’in dosyasındaki rollerini örtbas etmek üzere yanıltıcı finansman sağladıkları için Demokratik Ulusal Komite ve Hillary Clinton’ın 2016 kampanyasına 113 bin dolarlık ceza kesti.
‘Rusyagate’ yalanlarında Clinton’ın danışmanı Jake Sullivan önemli rol oynamıştı. Çoktan Ulusal Güvenlik Danışmanı oldu.
Amerikan ‘demokratik siyaset’ deneyiminde yalanlar işlevini yitirdikten sonrası önemsiz. ‘Yakın tarih’ bile içermeyen bir ‘gölge oyunu’.
‘Rusyagate’ yalanları 2016 seçiminin temasıydı. Çalkantılı Trump yıllarında Clinton’ın gayet orijinal Wikileaks sızıntılarının intikamına dönüştü. Geçenlerde 2020 seçiminin teması olan ‘Hunter Biden’ın dizüstü bilgisayarıyla ilgili önemli bir gelişme yaşandı. ‘Demokratik kurumları’ ve ‘özgür basını’ deşifre edecek türden…
***
ABD müesses nizamı 2020 yazında Demokrat Parti destekli ‘kontrollü isyanın’ ardından sandıkta Trump’tan kurtulmak için kolları sıvadığında nahoş bir vakayla karşılaşmıştı.
Trump, Joe Biden’ı başkan yardımcısıyken Ukrayna’ya bağlayan dosyaları zaten kurcalıyordu. Ama 4 Kasım seçiminden 2-3 hafta önce oğlu Hunter Biden’ın Delaware’de bir tamirciye verdiği bilgisayarındaki malzeme New York Post tarafından haberleştirildi! İçinde Hunter’ın babasının nüfuzunu kötüye kullanarak Ukrayna ve Çinli iş insanlarıyla netameli ilişkilerine dair e-postalar vardı. Örneğin üç Çinli komünistin ‘koca adama’ para gönderdiğinden’ söz ediliyordu. Yine babasına ‘pedofil’ demesinden uyuşturucu ve alkol kullanımı ile 14 yaşında bir çocukla nahoş hallerin görsellerine uzanıyordu.
Kimi iddialar yeni bile değildi! Biden Ocak 2018’de Dış İlişkiler Konseyi’nde oğlunun yönetim kurulu üyesi olduğu Ukrayna enerji şirketi Burisma’yı soruşturmak isteyen Ukraynalı başsavcıyı mali şantajla nasıl kovdurduğunu anlatmıştı. Ama o Ukrayna’ya ‘demokrasi taşıma’ çabasıydı!
Velhasıl Hunter’ın bilgisayarı FBI’ın elindeydi ve kurum hiçbir şey yapmadı. Ana akım medya haberi itibarsızlaştırmaya girişti. Dizüstü bilgisayar ve e-postalar ‘sahteydi’ ve ‘Rusya dezenformasyonuydu’. Ardından eski Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper’ın da bulunduğu 51 eski istihbaratçının mektubu geldi. ‘Deneyimli’ istihbaratçılar ‘dikkatli’ bir dil kullanmıştı. E-postaların orijinalliğini yahut Rusya’nın parmağı olup olmadığını bilmediklerini belirtmişlerdi. Kanıtları yoktu. Ama ‘deneyimlerine dayanarak Rusya’nın önemli rol oynadığına dair derin şüphelerini’ beyan ediyorlardı.
***
Ana akım medya mektubun üzerine atladı. ‘Kanıt yok, bilmiyoruz’ kısmına değil tabii. ABD istihbaratının geçmiş yalanlarını hesaba katan çıkmadı. Liberal Twitter ve Facebook da rollerini oynayıp New York Post’u sansürlediler. Ve Biden pası alıp, 22 Ekim tartışmasında Trump’ın ailesinin yolsuzluğuna dair saldırılarını savuşturmak için mektubu kullandı.
İşte geçen hafta mektup işi aydınlandı. Temsilciler Meclisi’nde Cumhuriyetçilerin eski CIA direktör vekili Michael Morrell’i ‘sorgulaması’ sayesinde... Morrell, o dönemde Biden kampanyasının danışmanı olan Antony Blinken’ın kendisini telefonla arayıp ‘New York Post haberini konuştuğunu’ söyledi. Mektup yayınlama niyetleri yokken, Blinken’ın telefonu tetiklemiş. Morrell, hedeflerini açıkça ‘Biden’a 22 Ekim tartışmasında yardım etmek ve seçimi kazanması’ diye ifade etti. 2020 Ekim’inde ABD halkı bu malzemeyi bilseydi, seçimin sonucu ne olurdu? Bilemeyeceğiz. Ama ABD kurumlarının kendi seçimlerini ustaca manipüle ettiği anlaşılıyor. Blinken artık dışişleri bakanı. Biden yönetimi Hunter’ın e-postalarının doğruluğunu Ukrayna çatışmasının fitilini ateşledikten hemen sonra tam gaz propagandaya geçmişken doğruladı. Medyanın eğitimli kariyer yalancıları ise özür bile dilemediler. Kendilerini tüm dünya için ‘dezenformasyonla mücadele savaşçıları’ görüyorlar.
***
Şimdi Trump’ın başı bir kadına susması için para ödenmesiyle belada. Biden ve ekibi ise Ukrayna’nın sonunu getiren jeopolitik çatışmayla dünya savaşının eşiğinde dolanmakta. Kim bilir 2024 başkanlık seçiminde neler olacak.
Mart sonundaki ‘demokrasi zirvesinin’ kapanışında Blinken, "Başkan Biden’ın da söylediği gibi, demokrasi tesadüfen oluşmaz. Sürekli çaba gerektirir” demişti. Bu ‘çaba’, malum, ABD sınırlarını aşıyor. Amerikan demokrasisinin temellendirildiği ‘kurumlar’ ve ‘değerler’ insanı hayrete düşürecek bir ‘sınırsızlıkta’ yozlaşmışlık barındırıyor. ABD’yi esin kaynağı gören liberal inanç ise sarsılmak bilmiyor. Esasında temel formül farklı değil: Cehaletle karışık tuhaf bir etik kibir.
BirGün / 28.04.23