Çin Komünist Partisi (ÇKP) Genel Sekreteri Şi Jinping 2020 sonrasında üç uluslararası kampanya başlattı: Küresel Kalkınma, Küresel Güvenlik ve Küresel Uygarlık İnisiyatifleri… Bu girişimleri açıklayan metinler resmî belgeler olarak da yayımlandı.
Eylül 2023’te Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) Devlet Konseyi (hükümeti), Geleceği Paylaşan bir Küresel Topluluk: Çin’in Önerileri ve Eylemleri başlıklı bir belge daha yayımladı.1
ABD ve Batı İttifakı’nın Çin’e karşı başlattığı Soğuk Savaşı karşılayan diplomatik belgeler söz konusudur. Bu tehlikeli ortamın yansımalarından zarar gören, tedirgin olan dünya kamuoyuna hitap eden, ittifak arayan girişimler olarak da görülebilir.
Bu yazıda bu belgeleri gözden geçirelim, kısaca değerlendirelim.
2021: Küresel Kalkınma İnisiyatifi
21 Eylül 2021 tarihli Birleşmiş Milletler Genel Kurulu (BMGK) oturumuna ÇHC tarafından Küresel Kalkınma İnisiyatifi: Daha Güçlü, Daha Yeşil, Daha Sağlıklı Bir Kalkınma İçin başlıklı bir belge sunuldu. Belge’nin daha önce BM tarafından kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma Programı: 2030 Gündemi’ni desteklediği açıklanıyordu.
Bu belgede kalkınma sorunun güncelliği, “insan-odaklı” olma gerekliliği vurgulanıyor. Hiçbir ülkeyi, topluluğu dışlamayan, insan ile doğa arasında uyum arayan, Güney-Güney ve Kuzey- Güney işbirliklerine dayanan, yenilikçi bir kalkınma anlayışı savunuluyor.
Bu inisiyatifin Çin tarafından başlatılan 32 ek proje ile desteklendiğini de öğreniyoruz. Bu çerçevede BM’de bir Küresel Kalkınma Bilgi Ağı’nın kurulması ve Küresel Kalkınma Raporu’nun yayımlanması söz konusudur. 4 milyar dolarlık bir bütçe ile Küresel Kalkınma ve Güney-Güney İşbirliği Fonu oluşturulmuştur. Küresel Kalkınma İnisiyatifi’nin Dostları Grubu’na BM’deki 70 üye ülkenin katıldığı ve Çin-BM Barış ve Kalkınma Fonu’nun kurulduğu da ayrıca açıklanmaktadır.
2022: Küresel Güvenlik İnisiyatifi
Küresel Güvenlik İnisiyatifi, 21 Nisan 2022’de Şi Jinping tarafından uluslararası Boao Forumu’nda aynı başlığı taşıyan bir belge ile açıklandı.
Belge, emperyalizmin son çeyrek yüzyılda yarattığı tahribattan yakınan, Ukrayna işgali sonrasında daha da tedirginleşen dünya kamuoyuna hitap etmektedir.
Ülkelerin hükümranlığına, toprak bütünlüğüne saygı; “güvenlik” kavramının parçalanamaz niteliği, “geleneksel olmayan” alanlarda da gözetilmesi; “başkalarının güvensizliği pahasına” gerçekleşemeyeceği; uluslararası uzlaşmazlıkların barışçı yöntemlerle, diyaloglarla çözümü; BM sözleşmesinin ilkeleri vurgulanmaktadır.
Bağlantısızlar Hareketi’nin oluşumunu simgeleyen 1955 tarihli Bandung Bildirgesi’ni andıran, bir anlamda güncelleştiren bir belge söz konusudur. Güncelleşme, Trump-Biden yönetimlerinin Çin’e karşı başlattığı ideolojik, siyasal, ekonomik saldırılara tepki izlerini taşıyor: “Soğuk Savaş zihniyeti, blok politikaları” eleştiriliyor. İran’dan, Rusya’ya Venezuela’ya, Çin’e uzanan, çok sayıda ülkenin kâbusu haline gelen “tek yönlü yaptırımlara”; ABD yasalarının (Halk Bankası davasında olduğu gibi) başkalarına uygulanmasına (“long-arm jurisdiction”) karşı çıkılıyor. “Farklı ülke halklarının yeğlediği kalkınma yollarına ve toplumsal sistemlere saygı gösterilmesi” talep ediliyor.
Belgede dünya sisteminin tek kutuplu hegemonik yapısı açıkça hedefleniyor. Batı blokunun olası direnci dikkate alınarak Küresel Güvenlik İnisiyatifi BM ortamına taşınmamıştır. Ağustos 2023 BRICS zirvesinin kapanış bildirgesinde ise yukarıdaki eleştiriler tümüyle yer aldı ve ittifakla kabul edildi. ÇHC’nin dünya kamuoyunun dengelerini ve duyarlılıklarını özenle gözettiği ortadadır.
Mart 2023: Küresel Uygarlık İnisiyatifi
15 Mart 2023’te Beijing’te ÇKP ile “Dünya Siyasal Partileri” arasında düzenlenen üst düzeyli bir toplantının açılış konuşması Şi Jinping tarafından yapıldı. Küresel Uygarlık İnisiyatifi bu konuşma ile başlatıldı.
Konuşmada ve sonraki belgelerde bu üçüncü inisiyatifin dört ana öğesi yer alıyor: Uygarlıkların çeşitliliğine saygı, insanlığın ortak değerlerinin savunulması, uygarlıkların süreklilik ve evrimlerinin sahiplenilmesi, halklar arası iletişimin, işbirliğinin güçlendirilmesi (Global Times, 17 Mart 2023).
Malum “uygarlıklar çatışması” tezi ve “bazı ABD ve Batı siyasetçilerde” gözlenen ırkçı eğilimler hedeflenmektedir. Yine de uluslararası siyasetin hassas dengeleri gözetilmekte; bu eğilimleri simgeleyen (Trump, Orban, Meloni gibi) liderler açıkça adlandırılmamaktadır. Sömürgeciliğin ve bugünkü hegemonik yöntemlerin tetiklediği milliyetçilik ise özenle gözetilmekte ve ÇKP programındaki “Çin ulusunun zindeleşmesi” hedefi belgede de sahiplenilmektedir.
Küresel Uygarlık İnisiyatifi’nin birkaç aylık bilançosunda rastladıklarım, “Asya Uygarlıkları arasında Diyalog Konferansı”, UNESCO ve Dünya Turizm Örgütü ile işbirliği ve bazı kültürel festivaller ile sınırlıdır.
Eylül 2023: Geleceği Paylaşan bir Küresel Topluluk
Küresel Uygarlık İnisiyatifi’nin bu yakınlarda duyurulan Geleceği Paylaşan bir Küresel Topluluk tasarımı ile büyük ölçüde bütünleşeceği anlaşılıyor. Bu izlenimi yazının başında sözünü ettiğim Eylül 2023 tarihli ÇHC Devlet Konseyi belgesinden ediniyorum.
Şi Jinping, bir süreden beri dünyamızın güncel gerilim ve sorunları üzerindeki konuşmalarında “geleceği hep birlikte paylaştığımız” perspektifini vurgulamaktaydı. Bir süreden beri Çin ile Afrika, Latin Amerika, Pasifik Adaları, Orta ve Güney Doğu Asya ülkeleri arasında “geleceği paylaşan topluluklar” oluşturulduğu da Eylül 2023 tarihli belgede açıklanmaktadır.
Belgede, dünya sistemi, “tarih boyunca egemen eğilim, karşılıklı bağımlılık olmuştur” tespitinden hareket ederek çözümleniyor (s.5). Bugünkü dünya ise, “güçlenen bazı ülkelerin hegemonya arayışı, güçlünün zayıfı talan etmesi, orman kanunu, tekelci avantajlar izlenmesi, blok politikaları, bir avuç Batılı ülkenin sözde evrensel değerler zorlaması” nedeniyle bu tarihsel eğilimden sapmıştır (s.8).
Paylaşılan bir geleceğin sahiplenilmesi için küreselleşmeye dönmek öneriliyor. “Küreselleşme bir seçenek değil, hayatın gerçeğidir… Dünya zenginleşirse Çin de zenginleşir veya tam tersi geçerlidir”. Yeni uluslararası ilişkiler “açılma, kapsayıcılık, hakkaniyet, adalet, barış içinde birlikte yaşamak, çeşitlilik, karşılıklı öğrenme, işbirliği ilkelerine” dayanmalıdır (s.6).
Adil bir uluslararası düzen kurma arayışlarına 1648 Westphalia Barışı, 1864 Cenevre ve 1945 Birleşmiş Milletler Sözleşmeleri ile 1955 Bandung Konferansı örnek gösterilmektedir (s.4). Hepsinin devrimci dönüşümler değil, büyük uzlaşmalar içerdiği açıktır. Bu örnekler de belgenin uzlaşmacı çizgisini desteklemektedir.
Ne var ki, kavramlar ve yöntemler masum değildir. Bu yakınlarda kuruluşunun 100’ncü yılını kutlayan ÇKP’nin, küreselleşmeyi emperyalizm kavramını dışlayarak yüceltmesi ve dünya tarihini de sınıf mücadeleleri yerine karşılıklı bağımlılık ile açıklayan söylemi, Mao’nun diyalektik süzgecinden herhalde geçemezdi.
Belki de “geleceği paylaşan küresel topluluk” önerisini, Çin Halk Cumhuriyeti’nin dünya sisteminin mağdurlarına dönük bir geniş cephe çağrısı olarak okumak gerekir. “Küresel Güney” muhatap alınmaktadır; ancak bu topluluğu temsil eden ve (Hindistan, Endonezya, Meksika, Brezilya gibi) önde gelen iktidarların uluslararası sermaye ve ABD karşısındaki kırılganlıkları da gözetilerek…
Bu ve benzer konularda doktrin ve kavram sorunlarının ÇKP’nin parti-içi tartışmalarında yer alması doğaldır. Ulaşabilirsek paylaşırız.
1.A Global Community of Shared Future: China’s Proposals and Actions, State Council of PRC, September 2023.
soL / 06.10.23