Böylesini görmemiştik - Ayça Söylemez

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 01 Ekim 2019
  • 08:55

Yakın bir gelecekte kapınıza şöyle bir tebligat gelebilir: “Hakkınızda bir yıl hapis cezasına hükmedildi, buyurun hapishanemize bekleriz.”

Çünkü yargı reformu uyarınca yargılamaların ışık hızına yaklaşması öngörülüyor.

Ceza yargılamasında post-fordist üretime geçme planının sonuçlarından biri de yukarıdaki sürprizlere yol açabilecek olan “hızlı yargı - hızlı karar” uygulaması.

Bu uygulamayla, Anglo Sakson hukukundan çıkarak günümüzdeki ceza muhakemesi kanunlarına giren, yüzlerce yıllık kişi özgürlüğü ve güvenliğinin garantisi olan “Habeas Corpus” da rafa kalkmış oluyor.

Oysa Habeas Corpus*, hem kişinin hapsedilmesini yargıç kararına bağlıyor hem de kişinin bundan yüz yüzelik ilkesi gereği nedenleriyle birlikte haberdar olmasını sağlıyor.

(Habeas Corpus, Latince’de “kişinin huzura çıkmasına müsaade et” anlamına gelir, kendisi hakkında karar verilecek olan sanığın/şüphelinin bir mahkeme veya yargıç huzurunda bulunması hakkıdır. Haksızca alıkonulan kişi – teoride – bu hakkı öne sürerek salıverilmesini talep etme hakkına da sahip olur.)

Yani gerçekten de, Feyzioğlu’nun deyimiyle “böylesini görmemiş” olabiliriz.

Taslak, kanunda dönem dönem bazı suçlamaları kapsayacak şekilde varolan “basit yargılama usulünü” ceza mahkemelerinde de geçerli kılıyor.

Detayı şöyle: Yargı paketinde 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na eklenen “Basit yargılama usulü” başlıklı 251. madde ile asliye ceza mahkemelerine “yargılamayı dilekçeler üzerinden yürütme yetkisi” tanınıyor.

Sonra ne oluyor?

Mahkeme, iddianameyi kabul ettikten sonra, adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda yargılamanın bu usule göre yürütülmesine karar verebiliyor.

Bu kararı aldıktan sonra iddianame taraflara tebliğ ediliyor ve sanıktan 15 gün içinde savunmasını – yine dilekçeyle – mahkemeye göndermesi isteniyor. Yani, halka açık bir duruşmada savunmanızı sözlü olarak ifade etme veya soruları yanıtlama hakkınız elinizden alınıyor.

Uygulamanın en haklara ve özgürlüklere ayrı kısmı da şu: Bu 15 günlük sürenin sonunda mahkeme, savcı mütalaası veya sanığın mütalaa karşısındaki son sözünü almadan ve duruşma açmaksızın direkt karara hükmedip bunu da size bir dilekçeyle bildirme hakkına sahip. (Mahkûmiyet kararı verildiği takdirde ceza dörtte bir oranında indiriliyor.)

Mahkeme iki yıla kadar hapis cezası verebilir ya da istediği miktarda para cezası verebilir. Hapis cezasını başka yaptırımlara çevirebilir, erteleyebilir, hükmün açıklanmasını geri bırakabilir ya da bırakmayabilir. Bunlar hep nasip kısmet. Sizin tek yapabileceğiniz, sürprizin kendinize “tebliğ edilmesini” beklemek.

Memleket olarak daha çok ağır ceza mahkemelerine aşina olsak da, asliye ceza mahkemesi deyip geçmeyin. Popüler suçlamalardan “cumhurbaşkanına hakaret” veya “halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” gibi kanun maddeleri de bu mahkemelerin kapsamında. Dolayısıyla yargının yeniden ve bir kez daha forma büründürülmesinin, sosyal medyada bir şeyler yazmanın, rutin bir GBT taramasının hapishanede son bulması gibi “tehlikeleri” de bulunuyor.

BirGün / 01.10.19