İsmail Cem Şimşek, Evrensel gazetesinin eski sorumlu yazı işleri müdürü.
Gazetede 3, 6 ve 9 Ağustos 2018 tarihlerinde yayımlanan Tarsus T Tipi Cezaevindeki insan hakları ihlalleri haberlerine, cezaevi idaresinin şikâyetiyle soruşturma başlatıldı, Şimşek hakkında Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde “iftira” suçlamasıyla dava açıldı.
Gazetenin dava açılan haberlerinin başlıkları şöyle: “Tarsus’ta işkence iddiaları”, “Afrin’den getirildiler cezaevinde unutuldular”, “Tarsus Cezaevinde gerilim hat safhada”.
Tarsus Cumhuriyet Savcılığı’nca başlatılan sonra da gazetenin bulunduğu İstanbul’a gönderilen soruşturma dosyasını Cumhuriyet Savcısı Bülent Demirbilek devraldı.
Demirbilek’in 29 Kasım 2018’de tamamladığı iddianamede, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine, AİHM kararlarına, Anayasa’ya ve hatta 5187 Sayılı Basın Yasasının 3. maddesine atıf yapılarak uzun uzun basın özgürlüğü anlatıldı.
Bu özgürlüğün sonu ise bir “ama…” ile bitirildi.
Kamu yararından da bahsedilen iddianamede, şu yorum yer aldı:
“…yapılan haberler ve yorumların başkalarının haklarını ihlal edici nitelikte olmaması, başkaları aleyhinde adli ve idari soruşturma açılmasını gerektirecek nitelikte olmaması gerektiği,”
“Oysaki yapılan haber ve yorum ile bu yazılar üzerine atılan başlıkların cezaevi idaresi görevlileri hakkında adli ve idari soruşturma açılmasını gerektirecek nitelikte olduğu…”
Yani, savcı diyor ki, kamuya duyurulan hak ihlalleri, eğer bir kamu görevlisine idari veya cezai soruşturma açılmasıyla sonlanırsa gazeteciye dava açılır.
Yani, hiçbir kamu görevlisi hakkında adli ve idari soruşturma gerektirir bir haber yapılamaz, diyor.
Yani, gazetecinin tam da görevi olan, kamudaki yolsuzlukları veya hak ihlallerini haberleştirilmesi, eğer o yanlışlıkla ilgili bir kamu görevlisinin sorumlu tutulmasıyla sonuçlanıyorsa, suçlu olan kamu görevlisi değil gazetecidir, diyor.
Yani, gazetecinin tam da görevini yapmasını suç olarak kabul ediyor.
Bu mantıkla, çocuk istismarı şüphelisi bir yurt müdürünü; sokakta silahsız bir vatandaşı vuran polisi; yolsuzluk yapan bir kamu bankası görevlisini ya da siyasetçiyi; çöken inşaatı ya da madeni denetlememiş olan yetkiliyi haber yapmak imkansız hale geliyor.
Geriye “sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış” havuz medyası haberciliği kalıyor.
Neyse ki bu iddiaya, yine yargı karşı çıktı.
Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi Gül Sema Çevik, davanın 19 Şubat’taki ilk duruşmasında “sanığın üzerine atılı suçun unsurları oluşmadığından” beraat kararı verdi.
Bu dava beraatla bitti, kamuyu bilgilendirerek görevini yapan yüzlerce gazeteci ise hâlâ yargılanıyor.
BirGün / 26.02.19