Karaman’da bisküvi fabrikalarının sayısı dikkat çekiyor. Pötibörü, kremalısı, susamlısı, tatlısı, tuzlusu… Onlarca çeşit bisküvi, bu şehirde kurulu işyerlerinde üretiliyor.
Bu fabrikalarda işçiler vardiyalı olarak gece gündüz çalışıyor. Makineler hiç durmuyor, üretim 24 saat. İşçiler arasında çok sayıda kadın var, hayatları ev ve işyeri arasında geçen… Servisler, sabahları çok erken saatlerde onları evlerinden alıyor, akşam iş çıkışı yine aynı araçlar evlerine bırakıyor. Servislerdeki uygulama da farklı. “Karaman usulü” bir sistem bu. Erkekler ve kadınlar ayrı ayrı servislere biniyor!
Her evde bir gıda emekçisinin yer aldığı Karaman’da, iş ilanları dahi genellikle bu sektör üzerine. Bisküvi kokusu ile uyanan şehirde, sabah telaşı görülmeye değer. Hepsinin üzerindeki pembe veya mavi renkli iş önlüklerine sinmiş çilek, muz ve vanilya aromalarının kokuları bulundukları yerlere yayılıyor. Her evde mutlaka bir işçi kadın, “sabahın köründe” denilen o saatte uyanıyor. Yaşı 16-50 arasında yüzlerce işçi yollara düşüyor telaşla. Servisi kaçırıp yarım saat işe geç gitse üç yevmiye birden kesilecek, bu telaş ondan.
İş için köylerden geliyorlar
Bisküvi fabrikaları için göç alan bir şehir Karaman. Gurbetten (Doğu’dan) gelenler var. Karaman köylerinden de onlarca kadın merkeze yerleşiyor iş için. Tüm sosyal yaşam fabrikalarla ilintili bu kentte. Bundan dolayı bekârlar, evlenecekleri insanları da aynı ortamlardan seçiyor.
Gönül Elbir, daha önce bu fabrikalardan birinde çalışmış. Bazı nedenlerden dolayı işi bırakmak zorunda kalmış. O da vardiya arkadaşı ile evlenmiş. “Kadınlar buradan aldığı maaşla her gün evlerinde ateş yakıyor, aş pişiriyor” diyor. Bu iş biraz incelikli, anlatıyor:
“Önce önümüze bisküvi hamuru geliyor. O hamurlar kalıplarda şekillendiriliyor ve çoğaltılıyor. Sabaha karşı yeni gelenlere vardiyanın teslimi esnasında kalıplar değişiyor ve yeni bisküvi kalıpları takılıyor.”
‘Gündüz uykusu bizi sersemletir’
Hamur yapım aşaması işçileri, onları pişirenler… Çok sayıda farklı işlemle sürüyor bu üretim. Pişmiş ürünleri de toplayıp paketlemek için ayrı bir ekip varmış haliyle. ‘”Toplamacılar” diyorlarmış onlara. Şöyle bilgiler veriyor gıda emekçisi:
“Toplamacı işçi arkadaşlarımız, iki sıra halinde aynı hizada duruyorlar. Aralarındaki mesafe el hareketlerine göre ve bisküvi kutusu koyulacak şekilde ayarlanmış. Fırında yeni pişenler bu kutulara giriyor. Daha genç işçi kızlar, bisküviyle dolan bu kutuları alıyor. Kapatıyor, bantlıyor, etiketliyor ve en son aşama olarak palete koyuyorlar.”
Gece mesaileri, hayatlarının bir parçası olmuş. Gece çalışmayı şu sözlerle anlatıyor Gönül:
“Gece mesaimiz biter, sabah alacakaranlıkta evlerimize gideriz. Kahvaltımızı eder etmez uykuya dalarız. Gündüz uykusu da bizi sersemletir. Ama işi gece yapan birileri de mutlaka olacak. O bisküvileri toplayacak, kutulayacak. Başkaları da onları tır kasalarına yerleştirecek. Ertesi sabah, bir başka işçi ekibi evlerinden yola çıkıp buraya gelene kadar biz orada çalışmak zorundayız.”
56 fabrikanın hiçbirinde kreş yok!
Bu şehirde hayat tamamen bu fabrikalara göre şekillenmiş durumda. İşçiler günde 10-12 saat çalışıyor. İki saatleri de yolda geçiyor, dolayısıyla hiç özel hayatları yok.
Tekgıda-İş Sendikası Karaman Bölge Temsilcisi Yunus Durdu’dan aldığımız bilgilere göre, burada kurulu 56 fabrika var. Bu fabrikalarda 19 bin dolayında işçi çalışıyor. Bu işçilerin yarısından fazlası kadın. Ama fabrikaların bir tanesinde bile kreş bulunmuyor. Üstelik kreş yardımı da verilmiyor hiçbir kadın işçiye.
İşçileri önlüksüz görmek mümkün değil. Eve o önlüklerle gidip, sabah yine önlüklerle işe geliyorlar. Belli ki iş kıyafetlerini değiştirmeye bile vakitleri yok!
Hemen her işçinin bankalara, sağa sola borçlu olduğunu öğreniyoruz. Kirasıydı, faturasıydı derken çok zorlanıyorlar geçinmek için. Emeklerinden kazandıkları, bu ekonomik koşullarda hiçbir şeye yetmiyor. Kadın işçiler ise hem evde hem işte çalışmanın zorluğunu yaşıyor. Fazla mesailer de geçim derdine derman olmuyor.
Sendikalı olanlar cezalandırılıyor
İşçilerin durumu bu ama, Karaman bisküvi fabrikaları ülkede en yüksek kârı ele eden firmalar arasında. Her gün, televizyonlarda boy boy bu ürünlerin reklamlarını görüyoruz. Astronomik fiyatlardaki reklamlar bunlar. Tanıtım için kesenin ağzını açıyorlar ama işçilere emeklerinin karşılığını vermiyorlar.
Birçok fabrikada ciddi hak gaspları yaşanıyor. Öncelikle işçilerin sendikalaşma hakkına engel oluyor bölge işverenleri. Onlarca fabrika faaliyette ama sendika sadece birkaçında var. Örgütlenme hakkını kullananlar cezalandırılıyor, işten atılıyorlar.
Tek Gıda-İş yöneticisine göre, insanların anayasal hakkı olan sendikalaşma talebi, patronlarca adeta “farklı bir örgüte üye olmaya niyetlenmek” gibi lanse ediliyor.
Ayla Önder - Kadın İşçi / 23.11.22