Güç dengelerinin ve ittifakların değişen çıkarlar karşısında yeniden şekillendiği, çok kutuplu bir uluslararası sistemin içerisindeyiz. Soğuk Savaş sonrasının tek kutuplu dünyası yerini çok aktörlü hegemonya, paylaşım, güç mücadelesine bıraktı. Hegemonya mücadelesinin 21. yüzyıla özgü versiyonunda bu nedenle rekabet bir hayli yüksek. Değişen dengeler, aktörleri hamle yapmaya ya da yapılan hamleleri boşa düşürmeye itiyor. Joe Biden’ın 20 Ocak’ta Beyaz Saray’a çıkmasının ardından Güney Çin Denizi’ndeki hareketliliğe koşut olarak Karadeniz’de yaşanan dalgalanma ve Donbass krizi de Amerikan emperyalizminin yeni yönelimleri doğrultusunda cereyan ediyor.
Nedir o yönelimler?
Bu yönelimler Biden yönetiminin 3 Mart’ta açıkladığı, Amerikan emperyalizminin yönelimlerini belirleyen temel metin olan Geçici Ulusal Güvenlik Stratejik Kılavuzu’nda açıkça deklare ediliyor. “Amerika’nın kaderi bugün daha önce hiç olmadığı kadar içinden çıkılmayacak şekilde kıyılarımızın ötesindeki olaylara bağlı hale gelmiştir” denilen belgede temel strateji Çin’i ve Rusya’yı kuşatmak, Amerika’nın küresel liderliğini tesis etmek ve transatlantik ilişkileri onarmak olarak belirlenmiş durumda. ABD’nin en güçlü askeri varlığının Pasifik bölgesi ve Avrupa’da olacağına dikkat çekilen belgede Ortadoğu’da ise ihtiyaçlara cevap verecek oranda bir askeri varlık bulundurulacağı belirtiliyor.
Önce belgedeki tespitler
Küresel güç dağılımı değişti: Küresel güç dağılımı değiştiği. Bu değişim ABD için yeni tehditler teşkil ediyor. Çin giderek agresifleşirken Rusya da küresel düzeni bozmak için etkinliğini artırmada kararlı. Bunların yanında İran ve Kuzey Kore gibi bölgesel aktörler de ABD ve müttefiklerine tehdit oluşturuyor. Bu ülkeler oyun kurucu kapasiteye ulaşma çabası içinde.
İttifaklar yeniden tasarlanmalı: Belgeye göre ABD’nin acil bir şekilde uluslararası sistemin geleceğini şekillendirmesi gerekiyor. Çünkü ittifaklar, kurumlar, anlaşmalar ve ABD’nin yardımıyla tesis edilen uluslararası düzenin temelini oluşturan normlar tehlikede. Ulusal güvenlik açısından birinci önceliğimiz dünyada ortaklık ve müttefiklikleri yeniden canlandırmak olmalı. Trump’ın büyük hasar verdiği Transatlantik ilişkilerin onarılması için kısa sürede sarfedilen gayretkeşlik tam da bu yönelimin sonucu.
Yeni ittifaklar inşa edilmeli: Belgenin bir diğer dikkat çekici vurgusu da mevcut ittifakların yanı sıra yeni ittifakların da inşa edileceğinin açıklanmış olması. Çin ve Rusya ile girişilen hegemonya mücadelesinde yeni aktörlerin cepheye katılması ABD için bir tercihten ziyade zorunluluk. Burada özellikle Güney Çin Denizi’nde Çin ile sorunlar yaşayan Güney Asya ülkelerinin ve Rusya’ya sorunlar yaşayan ve de yaşama potansiyeli olan Doğu Avrupa ve Avrasya ülkelerini saflarına çekme amaçlanıyor.
Küresel liderliğin yeniden tesis edilmesi: Trump’ın aksine küresel işbirliğine önem verileceğinin belirtildiği belgede, küresel sorunlara çözüm bulunması için uluslararası kuruluşlarda ABD liderliğinin yeniden tesis edileceği ifade ediliyor. İttifak ve ortaklıklar da bu çerçevede dizayn edilecek. Amerika’nın menfaatleri korunurken de ulusal savunma ve ordu bu doğrultuda kullanılacak.
ABD’nin öncelikleri AKP’yi tercihe zorluyor
Biden yönetiminin stratejik güvenlik belgesinden de anlaşılacağı üzere, Amerikan dış politikasının müttefiklerle birlikte şekilleneceği, transatlantik ilişkilerin ön plana çıkacağı bu dönem Türkiye açısından da bir yol ayrımının işareti. Gelgitli ilişkilere rağmen Washington için Kuzey Atlantik İttifakı’ının doğudaki sınır karakolu olan Türkiye vazgeçilmez bir müttefik. Beyaz Saray tam da bu nedenle bir tarafta Rusya ile iş tutup diğer tarafta kendisiyle yol almaya çalışan Ankara’yı “zorunlu” bir tercihe sürüklüyor. Biden’ın henüz Erdoğan ile konuşmaması, S-400 konusunda Washington’dan gelen sert açıklamalar hepsi Ankara’yı tarafını seçmeye zorlayan gelişmeler.
Rusya’ya karşı basıncı artıran ABD’nin Doğu Ukrayna’da, Karadeniz’de gerilimi tırmandırması Türkiye açısından bir turnusol işlevi görecek. Bir tarafta stratejik bir işbirliğine girişilen Rusya diğer tarafta göbekten bağımlı olunan Amerikan emperyalizmi
Siyasal İslamcıların kıblesi Washington. Bunda kuşku yok. Ancak Rusya ile kurulan ilişki bir çırpıda ters yüz edilebilecek türden değil. Bunun için Saray yönetiminin bazı “prangalar”ından kurtulması gerekiyor. Düne kadar ittifak halinde bulunulan blokun bir kısmı (Avrasyacı bir kesim) AKP’nin tercihinin önünde bir engel. Montrö anlaşması özelinde yaşanan 104 amiralin açıklamasıyla doruğa çıkan krizin arka planında da Amerikan emperyalizminin Saray rejimini zorladığı tercih var. Avrasyacı “kanat”ın tasfiyesiyle mıntıka temizliğine girişilmiş oldu.
BirGün / 06.04.21