Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump taraftarlarının Amerikan Kongresi’ne yönelik baskını ve buna bağlı olarak yaşanan gelişmeler bu hafta Arap dünyasının gündemine de damgasını vurdu.
Arap medyası “kongre baskınını” genel olarak ABD demokrasisine sürülen bir leke olarak görürken, birçok yazar ABD siyasi sistemini eleştiren yazılarında, bunun ABD’nin geleceğinde de olumsuz etkileri olduğunu savundu. Bazı gazete ve yazarlar, kongre baskınını Amerikan sisteminin çöküşü olarak gördü.
Ancak bunun aksini savunan yazarlara göre ABD’de Trump döneminde yaşanan bütün gelişmelere rağmen güçlü kurumlara ve büyük ekonomik güce sahip olduğu sürece, büyük bir devlet olarak kalacağı ve kongre baskının sadece “aşılacak olumsuz bir durum” olduğu görüşünde.
Bu hafta Arap dünyasının bir başka gündemi, Suudi Arabistan’da gerçekleşen Körfez İşbirliği Teşkilatı’na üye ülkelerin “Katar ile barış” zirvesiydi.
Suudi Arabistan öncülüğündeki Körfez bloku 3 seneden uzun bir süredir Katar’a yönelik uyguladığı ambargoyu kaldırma kararı aldı ve Katar ile Körfez ülkeleri arasındaki hava, deniz ve kara sınırları tekrar açılmaya başlandı.
Zirvede en çok dikkat çeken husus ise ABD Başkanı Trump’ın damadı Jared Kushner’in hazır bulunmasıydı. Ambargo uygulayan ülkelerin daha önce Katar’a dayattıkları 13 maddelik şartların akıbetiyle ilgili hâlâ net bir açıklama yapılmaması da bazı soru işaretlerini beraberinde getirdi.
Özellikle İran’ın başını çektiği “Direniş Ekseni”ne yakın gazetelerde Körfez ülkeleri ve Katar barışı, İran’a yapılacak herhangi bir saldırı için ön hazırlık niteliğinde.
'Washington’un düşüşü ve ABD’yi bekleyen tehlike'
“Amerika Birleşik Devletleri ve bütün dünya, Başkan Trump’ın destekçilerinin geçtiğimiz çarşamba günü Washington’daki Amerikan Kongre Binası’na baskınları karşısında şoke oldu. Bu baskı, bizzat Trump tarafından, seçimlerin çalındığı iddiasıyla kışkırtıldı. Radikal ırkçı Beyaz çetelerin Amerikan demokrasisinin kutsal simgesine yönelik saygısızlığı Amerika’nın büyüklüğünü televizyon ekranlarından çökertiyordu.
Bütün olup bitenler Amerikan demokrasisinin yüzüne bir leke olarak çalındı. Bu da ABD’nin hasımları arasında alay konusu olmasına neden oldu. Ancak asıl tehlikelisi, bu yaşananların yankılarının henüz bitmemiş olması ve geleceğe yönelik ciddi etkilerinin olacağıdır. ABD bugün ciddi bir toplumsal bölünme yaşamaktadır. Bu bölünmenin derinliği ve etkisi giderek daha da büyüyebilir.
ABD’nin Trump iktidarı altında son dört yılda yaşadığı gelişmeler, ‘Amerikan modelinin’ yaşadığı yapısal krizin ifadesinden başka bir şey değildir. Eğer Washington 6 Ocak günü düştüyse, bu durum gelecek senelerde bu modelin çöküşüne yönelik bir uyarı zilidir. Bu da daha da kötü bir duruma evrilip Amerika’nın kendi evlatlarının eliyle çözülmesine kadar varabilir.” (Usame Ebu Reşid/Arabi El Cedid gazetesi)
ABD kongre baskınında dikkat çeken noktalar
“Bütün dünya, ABD Kongre binasının Trump’ın taraftarları tarafından basılmasını büyük bir şaşkınlıkla izledi.
2016’daki seçim kampanyasında ‘ABD’yi yeniden büyük bir devlet yapalım’ sloganını kullanan Donald Trump, kongre baskını için taraftarlarını kışkırtmakla ABD’nin demokratik bir devlet görüntüsüne en büyük darbeyi indirmiş oldu.
Kongre baskını sırasında dikkat çeken bazı noktalar vardır. Bunlar arasında (1861-1864) yılları arasındaki Amerikan iç savaşı sırasında ayrılıkçı vilayetlerin kullandığı konfederalizm bayrağının taşınması ve bazı eylemcilerin İsrail bayrağı taşımasıdır. Baskın sırasında bazı duvarlara “medyaya ölüm” şeklinde yazılar yazıldı. Bütün bunlar, iç savaşa bir çağrı, köleliğin geri getirilmesi, İsrail’e destek ve demokrasi ile medyayı aşağılama mesajlarıdır. (Kuds El Arabi başyazı)
'Demokrasi kusursuz bir sistem değildir'
“Moskova, Tahran ve Ankara’dan Washington’a yönelik alaycı nasihatler yağdı: Seçim sisteminiz geçersiz hale geldi, demokrasiniz Beyaz Saray’a bir akıl hastası getirdi, sizi itidalli olmaya ve hukukun üstünlüğünü sağlamaya davet ediyoruz… Daha önce Amerikan tarihinde benzeri görülmemiş olan Capitol Hill baskını, daha önce insan hakları ve demokrasiyi dış politikasında bir araç olarak kullanan bu büyük ülkeden intikam almak için bir fırsat sundu.
ABD’ye yaşananlar karşısında öfkesini alaycı bir şekilde kusmak bu bölgenin halklarının hakkıdır. Zira ABD’nin kendilerine yönelik politikalarından kaynaklı ne düşündüğünü ifade edebilmek için başka bir yolu yok. Özellikle de son dört sene içerisinde ABD’nin politikası başta Filistinlilere yönelik düşmanlıklarla doluydu.
Ancak ABD’ye alaycı bakanların kasıtlı veya kasıtsız olarak unuttukları bir şey var. Demokrasi kusursuz bir sistem değildir. Belki de insanlığın bugüne kadar bazı kanuni boşluklar ve eksikliklerle dolu olmasına karşın en iyi sistemdir. Sonuçta aynı demokrasi Nazizm'i, faşizmi, ve popülist aşırı sağcı kesimleri (Trump örneğinde olduğu gibi) iktidara getirdi. Ancak burada asıl soru şu: Otokrasi, teokrasi ve diğerleri kendi halklarına felaketlerden başka ne getirdi ki? (Oraib El Rintavi/Ürdün El Destur gazetesi)
'ABD büyük bir güç olarak kalmaya devam edecek'
“ABD’de yaşananlar ve -kongre baskını dışında- seçim sonuçlarına itiraz etmek kanuni bir durumdur.
Kendi sistemiyle sürekli övünen ve sahip olduğu etik değerlerle ilgili diğer milletlere derseler vermeye çalışan ABD’nin imajı ciddi derecede sarsıldı. Ancak ABD’nin çöküşü, iç savaş ve siyasi sistemin başarısızlığıyla ilgili söylenenlerin gerçeklikle ilgisi pek yoktur. Amerika kurumlar devletidir ve sistemi sağlam temeller üzerine kurulmuştur. ABD Başkanı Trump’ın yaptıkları ve milyonların siyasi sisteme yönelik şüpheleri bu kurumlar açısından bir sınavdı. Ve bu kurumlar sonuçta bu konuda başarılı oldu.
Amerikalılar için devletin selameti Trump’ın ve taraftarlarının itirazlarından daha önemlidir. İktidar kendini korumak için güce başvurur ve eğer başkan bir tehlike arz ederse onu azletmeye kadar gider. Kongre’deki Cumhuriyetçilerin çoğu, kendi başkanlarının bir tehlike arz etmeye başladığını gördükleri ve toplumu böldüğünü düşündükleri için onun karşısında durdular. Ki ilk başta Trump’ın seçim sonuçlarına yönelik itirazlarında ona destek vermişlerdi.
ABD sistemi, devasa endüstriyel araçlara, zengin bir ekonomik pazara, yenilikçi ve üretken üniversitelere ve araştırma merkezlerine, yaşayan bir ulusa sahip olduğu sürece üstün bir güç olarak kalacaktır.” (Abdurrahman Raşid/Suudi Şark’ül Evsat gazetesi)
'Katar ve Körfez uzlaşısı: Amaç İran’a saldırı mı?'
“Suudi Arabistan’daki Katar’la barış zirvesine ABD Başkanı Trump’ın damadı Jared Kushner’in katılması hem bu barışla ilgili şüpheleri uyandırıyor, hem de bu uzlaşmanın arkasındaki asıl amacın ne olduğunu dolaylı olarak göstermesi açısından önemlidir. Bu uzlaşı toplantısını dayatan taraf, toplantıya katılan taraflara uzlaşmadan başka bir seçenek bırakmıyor ve bunun olmaması durumunda olacakların sonuçlarına katlanmalarını dayatıyor olabilir. Bu barışın dayatıldığı taraflardan kastımız Suudi Arabistan ve Katar’dır. Kushner ve Trump için en önemli husus, bütün Arap Yarımadası'ndaki hava, deniz ve karayollarının ABD ve belki de İsrail’e rahatça açılmasıdır. Bunun da nedeni ABD Başkanı'nın ve Bünyamin Netenyahu’nun İran’ın nükleer programı ve alt yapısını vurmak için hazırlığını yaptıkları saldırı için bir ön hazırlık niteliğindedir.
Akla takılan en önemli soru, Katar daha önce barış için kendisine dayatılan 13 şartı kabul etti mi? Ki bunların arasında, El Cezire televizyon kanalının ve bazı think-tank kuruluşlarının kapatılması, Müslüman Kardeşler ile olan ilişkisini kesmesi ve Türkiye’nin oradaki askeri üssünün kapatılması vardır.
Öyle görünüyor ki asıl uzlaşma, ABD’nin Katar’daki EL Adid askeri üssü ile Suudi Arabistan’daki Emir El Sultan hava üssü arasında Trump ve adamlarının hazırladıkları İran’a saldırı planı için gerçekleşti.” (Rai Al Youm gazetesi/başyazı)
Gazete Duvar / 10.01.21