27 Kasım’da öldürülen İranlı nükleer bilimci ve İran uranyum zenginleştirme programının kara kutusu olarak Muhsin Fahrizade suikastı bu hafta Arap dünyasının gündeminde ilk sıralarda yer alan konulardan biriydi.
Fahrizade’nin öldürülmesiyle ilgili Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail’i suçlayan İran buna karşılık vereceğini söylese de, Arap gazeteleri bu açıklamaları pek de inandırıcı bulmadı.
Birçok Arap gazeteci ve yazar, İran’ın kendisini hedef alan her açıklamasından sonra bu tarz açıklamalar yaptığını ancak tehdit içeren açıklamaların genelde uygulamaya konulmadığına dikkat çekti. Mısırlı yazar Usame Garib'in, Fahrizade suikastıyla ilgili kaleme aldığı yazısında, “Ortadoğu’da kendi askerlerine yönelik herhangi bir saldırıya tereddütsüz karşılık veren tek ülke İsrail’dir” şeklindeki tespiti dikkat çekti.
'Süleymani suikastı kadar önemli'
Fahrizade suikastının 2020 yılının başlarında öldürülen İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani suikastı kadar önemli olduğu konusunda bütün Arap medyası hemfikir. Hatta Suudi Arabistan basınının amiral gemisi konumundaki Şark’ül Evsat gazetesinin genel yayın yönetmeni Gassan Şerbel, konuyla ilgili makalesinde, “Hamaney, Fahrizade’nin ölüm haberini aldığında Süleymani’nin ölüm haberini aldığı zaman düştüğü durumla aynı duruma düştü” yorumunu yaptı.
Kuds El Arabi gazetesi yazarı Gilbert El Aşkar ise, Fahrizade’nin öldürülmesiyle İran’ın uğradığı kaybın Süleymani’nin öldürülmesinden daha büyük olabileceğini dile getirdi. Yazara göre, Süleymani halkın gözünde bir yıldızdı ancak Fahrizade görevi itibariyle kendini hep gizlemek durumunda kaldı.
'Trump giderayak Ortadoğu’da ne yapmaya çalışıyor?'
İranlı nükleer profesörü Fahrizade’nin öldürülmesinden sonra Arap gazetelerinde en çok sorulan sorulardan biri de, ABD başkanlık seçimini kaybeden Trump’ın giderayak ne yapmak istediğiyle ilgiliydi.
Bazı yazarlara göre, Trump görevde kaldığı son güne kadar bölgede İsrail’in lehine olacak adımları atma derdinde.
Trump’ın damadı ve başdanışmanı Jared Kushner’in Suudi Arabistan ve Katar ziyareti de bu soru çerçevesinde değerlendirildi. Ziyaretin hedefi her ne kadar Katar ve diğer Körfez Arap ülkelerinin arasındaki ihtilafı bitirmek olarak açıklansa da, bazı gazeteler bu ziyaretin de İran’a yönelik olası bir saldırıyla alakalı olabileceğini yazdı.
'Fahrizade: İran’ın nükeer hayalinin Süleymanisi'
“İran’ın dini rehberi Hamanei, İran nükleer programının kara kutusu sayılan Fahrizade’nin ölüm haberini aldığında, kendisini Kasım Süleymani’nın ölüm haberini aldığı an düştüğü duruma benzer bir durumun içinde buldu. Hem de iki adam arasındaki farklara rağmen. Süleymani, rehbere en yakın kişiydi ve bölgeye ‘devrimi ihraç etme’ hayalinin bekçisiydi. Birçok kişiye göre de Fahrizade, ‘nükleer hayalin Süleymani'siydi. Her iki olayı birbirine bağlayan birinci husus da, ilki Donald Trump’ın emriyle oldu, ikincisinin ise Bünyamin Netenyahu’nun emriyle olduğu düşünülüyor. Netenyahu, Beyaz Saray’ın yeni efendisi Joe Biden’a geçmesinden önceki son ve ‘ateşten birkaç haftayı’ kullanmak istemiştir.
İsrail’in İran toprakları üzerinde nükleer bilimcileri hedef alması yeni bir durum değil. Son operasyonda yeni olan şey, hedef alınan şahsın kim olduğu ve önemi ve de ülkesinin onu korumak konusundaki acizliği. Hem de Bünyamin Netenyahu’nun daha önce Mossad’ın İran’ın nükleer programıyla ilgili ele geçirdiği belgelere dayanarak tüm dünyanın gözü önünde Fahrizade’den bahsetmesine rağmen.” (Gassan Şerbel/Suudi Şark’ül Evsat gazetesi)
'İran silahlı çatışmaya çekilmek isteniyor'
“Çok açıktır ki ABD’nin mağlup başkanı Trump, büyük bir zarar vermeden ve Ortadoğu bölgesinde siyonist İsrail Devleti’nin yararına olacak bir durum yaratmadan Beyaz Saray’ı terk etmeye niyetli değil.
Nükleer bilimci Profesör Muhsin Fahrizade’ye yönelik İran İslam Cumhuriyeti’nin kalbinde düzenlenen suikast, Tahran’daki rejim için ciddi bir güvenlik ihlali ve ağır bir darbe niteliğindedir. Bunun amacı da Trump’ın Beyaz Saray’ı terk etmesinden önce İran’ı Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail ile silahlı bir çatışmaya sürüklemektir. Sonuçta bu durum İsrail için kazançlı bir durum olacak. Çünkü bütün bölgeyi yakacak ve petrol fiyatlarına bağlı olan dünya ekonomisini etkileyecek geniş çaplı bir savaş sayesinde İran’ın nükleerinden kurtulabilme ihtimali olacak.“ (Tayil El Daamen/Ürdün El Rai gazetesi)
'2020 İran’ın başarısızlık yılıydı'
“2020 yılı İran için somut olarak bir gerileme yılıydı. Kudüs Tugayları komutanı Kasım Süleymani, 3 Ocak tarihinde Bağdat Havaalanı yakınlarında öldürüldü. İran buna karşılık tek bir Amerikan askerini öldüremedi. İranlılar Irak’taki Ayn El Esad hava üssünü füzelerle vurdu ancak bu operasyon sınırlıydı ve kendi tarafının maneviyatını yükseltme hedefinden başka bir hedefi yoktu.
Yine İran güçleri Suriye’de birçok defa İsrail’in hava saldırılarına maruz kaldı. Ve hemen hemen bu saldırıların hepsi karşılıksız kaldı. Ve her defasında her saldırıdan sonra haberlerde şu ifadeler yer alıyordu: ‘Belirlediğimiz zaman ve mekanda gereken karşılık verilecektir ve düşmanın bizi bir savaşın içine çekmesine izin vermeyeceğiz.’ Ancak bölgede bu tür açıklamaları yapmayan ve de askerlerinin hedef alınmasına cevap vermekte hiç tereddüt etmeyen tek devlet İsrail’dir.” (Usame Garib/Mısır Al Youm gazetesi)
'2021 yılı Hizbullah’tan intikam alma yılı olacak'
“Tahran ve onun arkasından Hizbullah, baskıların hafifletilmesi ve daha önce imzalanmış olan nükleer anlaşmasına geri dönülmesi için umudunu Joe Biden yönetimine bağlamış. Ancak ABD’nin başkenti Washington’dan gelen bilgilere bakıldığında, ABD’nin bu konudaki mevcut politikasının pek değişmeyeceği görülüyor.
Yine başka bilgilere göre, birçok kurumdan birçok Amerikalı yetkili, Joe Biden ile görüşmelerinde, Biden’ı İran konusunda Obama’nın yaptığını yapmaması için sert bir şekilde uyardılar. Zira onlara göre konu ABD’nin güvenliğiyle alakalı. Ayrıca söz konusu yetkililer, Biden’dan Hizbullah’a karşı sert politikanın devam etmesi hususunda bazı taahhütler aldılar. Hatta bu yetkililere göre, 2021 yılı ‘Hizbullah’tan intikam alma yılı’ olacak. Bu da daha önce başta Dışişleri Bakanı Mike Pompeo tarafından olmak üzere Hizbullah’la ilgili alınmış tavır ve belirlenmiş politikalara dayanarak olacak.” (Münir El Rabi/Lübnan EL Modon gazetesi)
'Kushner Suud ve Katar’da ne görüştü?'
“ABD Başkanı Donald Trump’ın damadı ve birinci danışmanı Jared Kushner’in Suudi Arabistan ve Katar’ı içine alan bölge ziyaretiyle ilgili bilgiler halen kıt. Bunun nedeni de, İranlı nükleer bilimci Fahrizade’nin öldürülmesinin ardından bölgede tansiyonun yüksek olduğu bir dönemde meydana gelen bu ziyaretin gerçek nedeninin ne olduğuyla ilgili sessizliktir.
Bu ziyaretin açıklanan hedefinde, Kushner’in Suudi Arabistan ve Katar arasında mevcut olan ihtilafları çözmeye çalışması ve Suudi Arabistan hava sahasıyla kara hududunun açılması. Böylece, İran da yıllık 100 milyon dolarlık bir gelirden mahrum bırakılacak. Zira halihazırda Katar uçakları İran hava sahasını kullanıyor ve bunun için İran’a vergi ödüyor.
Ancak ziyaretle ilgili bazı bilgilere göre ziyaretin hedefinde başka bir şey var. Bu da, önümüzdeki birkaç hafta içinde İran’a yönelik gerçekleştirilecek herhangi bir operasyona iki ülkenin katılmasını sağlamak. Sonuçta bölgedeki en büyük Amerikan üsleri bu iki ülkede bulunuyor.” (Rai Al Youm gazetesi / başyazı)
Gazete Duvar / 06.12.20