Ukrayna savaşının kışkırtılmasında suç ortaklığı yapan AB şefleri, Rusya’nın saldırısının başlamasından sonra ise ABD-NATO savaş arabasına atlayarak çatışmada aktif taraf oldular.
ABD-İngiltere gibi AB devletleri de Ukrayna’ya silah sevkiyatı ve savaş için finansman sağlarken, kıtada başlattıkları Rusya karşıtı ırkçı kampanyaya sıkı ekonomik/mali/diplomatik ambargolar da uyguladılar. Yaptıkları açıklamalarda, kaba bir küstahlıkla Rusya ekonomisini çökerteceklerini söylediler. Söylemler çok iddialıydı, ama olayların seyri başka şeyler söylüyordu. Zira ambargolar Rusya kadar AB ülkelerinin ekonomisini de sarsmaya başladı.
Bu çatışmada en çok tartışılan konu ise, AB devletlerinin Rusya petrol ve doğalgazına bağımlı olmalarıdır. Enerji ihtiyaçlarının önemli bir kısmını ucuz fiyata Rusya’dan sağlayan Almanya, Fransa, İtalya gibi büyük AB ülkelerinde bazı çevreler, “Rusya’dan petrol ve doğalgaz alımının da durdurulmasını” savundular. Güya bu söylemle Vladimir Putin liderliğindeki Moskova yönetimini tehdit ediyorlardı. Sanki AB’ye petrol/doğalgaz satmasa, Rusya ekonomisi anında çökecekmiş gibi bir hava estirdiler.
AB şeflerinin izlediği bu ahmakça politikalardan dolayı enflasyon yükselmeye, işçi ve emekçilerin reel gelirleri, dolayısıyla refah düzeyleri düşmeye başladı. Savaşta taraf olmanın emekçilerin sırtına yıktığı fatura kabarmaya devam ederken, ‘gaz silahı’ ile tehdit edilen Putin yönetimi karşı bir hamle yaparak kendisine karşı kullanılmak istenen bu silah ters tepebileceğini hatırlattı.
Rus enerji şirketi Gazprom bir süre önce doğalgaz sevkiyatını kısıtlamıştı. İhtiyacı karşılayacak miktarda gaz bulamayan AB şefleri aciz duruma düşerken, enerji tekelleri büyük zamlar yaparak vurgunlar yapma fırsatı buldu. Alternatif kaynak bulacaklarını iddia ederek içine düştükleri aczi önemsizmiş gibi göstermeye çalıştılar. Gerçekte Gazprom’un AB ülkelerine pompaladığı 67 milyon metreküp doğalgazın başka yerlerden satın alınması mümkün değil. Zira bu kadar büyük bir kaynağı sağlayabilecek ülke bulunmuyor. Nitekim hükümetler, Rusya’ya enerji bağımlılığını %40 oranında azaltmakla övünüyorlar. Oysa bu, bağımlılığın %60’ının devam ettiğinin de teyit edilmesi anlamına geliyor.
Enerji tasarrufu için iki de bir çağrı yapan burjuva hükümetler, Gazprom’un ‘teknik bakım’ yapılacağı için 21 Temmuz’a kadar gaz akışını durduğunu ilan etmesi üzerine paniğe kapıldılar. Rusya doğalgazını Baltık Denizi’nden Almanya'ya taşıyan Kuzey Akım 1 boru hattındaki akışın 21 Temmuz'a kadar durdurulduğunu duyuran Gazprom, bu aksamanın teknik bakım çalışmalarından kaynaklandığını belirtti.
Gaz akışının durdurulması ‘teknik bakım’ gerekçesiyle izah edilse de ‘gaz silahı’ ile Rusya’yı tehdit etmenin boş olduğunu gösterdi. AB şefleri, şimdiden “21 Temmuz’da gazı akışı yeniden başlatılmazsa ne yaparız” telaşına düştüler. Almanya başta olmak üzere burjuva hükümetler, izledikleri ahmakça politikanın bedelini ödeyen geniş emekçi kitleleri olası bir ‘felakete’ hazırlamaya çalışıyorlar. Görülüyor ki, ‘gaz silahı’ Rusya’ya karşı kullanışlı değil. Zira her an ters tepmeye yatkındır.
21. yüzyılın ilk çeyreği bitmek üzereyken emperyalist kapitalizmin “en gelişmiş” ülkelerinin burjuva hükümetleri, tekrar mum ışığına dönme ihtimalinden söz ediyorlar. Gerçekleşip gerçekleşmemesinden bağımsız olarak bu söylem, kapitalizmin insan soyunun sırtından atması gereken kokuşmuş bir ceset haline geldiğinin ilandır aynı zamanda.