Kanadalı Alamos Gold şirketi ve Türkiye’deki yerli iştiraki Doğu Biga Madencilik’in yaz aylarında Çanakkale Kaz Dağları’nda Kirazlı mevkinde altın madeni arama faaliyetleri, şirketin üst düzey yöneticilerinin açıklamaları, usulsüz ağaç kesimleri, siyanürlü ayrıştırma tartışmaları ve en nihayetinde Kaz Dağları’nda süregelen “Su ve Vicdan Nöbeti” Türkiye’nin en önemli gündem maddelerinden biri olmayı sürdürüyor.
Ancak, son günlerde yaşanan gelişmelerin ve yapılan açıklamaların hepsinin hem Türkiye nezdinde ve Çanakkale özelinde önemli bir zemin bularak devam eden mücadeleyi zayıflatmak hem de hala Kaz Dağları’nda süren nöbeti sönümlendirmeye çalışmak olduğu görülüyor. Çevre mücadelesi yürütenler tarafında şirket kanadındaki gelişmelerin taktiksel olduğuna dair bir eğilim hakim.
Hatırlanacağı üzere, Alamos Gold 13 Ekim tarihinde sona eren ruhsatlarının yenilenmediğini açıkladı. Ruhsatın yenilenmemesi gerekçesiyle bölgedeki faaliyetlerini “durdurduğunu” kaydetti.
Bunun burada yapılmak istenen altın madenciliğinin iptali anlamına gelmediğini tekrar edelim.
Çünkü, madencilik ruhsatının iptal edilmediğini belirten şirket, “ruhsat yenilenene kadar” inşaat çalışmalarına ara verdiklerini ifade etti. Şirket, yaptığı açıklamada, ruhsat yenilenmesine yönelik Enerji Bakanlığı ile görüşmeleri sürdürdüklerini kaydetti. Buradan aslında ruhsat yenileme başvurusunun işlemde olduğuna dair bir anlam çıkarmak da mümkün.
Diğer yandan, şirketin bu açıklamasının hemen akabinde Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Alamos Gold'un madencilik faaliyetleriyle ilgili "süreci durdurduk" açıklaması yaptı.
CHP Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın 2020 yılı bütçesinin görüşüldüğü Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı konuşmada, altın madeniyle ilgili olarak, “Çevreyi korumakla görevli Bakanlığınız, Çanakkale’de on binlerce ağacın kesilmesine seyirci kalmıştır” şeklindeki sözlerine Bakan Kurum'dan "süreci durdurduk" yanıtı gelmişti.
Süreci kim durdurdu, şirket mi yoksa bakanlık mı?
Açıklamalardan anlaşılan şirketin taktik değişikliği içinde olduğu. Kaz Dağları’nı orman katliamıyla tıraşlayan bir şirket için ilginç gelişmeler…
İlginç olduğu gibi aynı zamanda çelişkili de…
Bilindiği üzere, Alamos Gold’un Çanakkale il sınırları içinde Çan ve Bayramiç ilçelerinde yer alan Çamyurt Altın Madeni ve Ağı Dağı Altın Madeni ruhsatları da bulunuyor.
Şirketin Kirazlı’da ruhsat yenilememesinin üzerinden bir ay geçtikten sonra bu kez de Çamyurt Altın Madeni kapasite artışı projesini sonlandırdıkları açıklaması geldi.
Doğu Biga Madencilik şirketinin yetkilileri, “Kirazlı projesine odaklanmak bizim kararımızdı. Bu nedenle Çamyurt Altın Madeni kapasite artışı projemizin ÇED raporunu sunmayarak süreci sonlandırdık. Çamyurt projemizi sonraki bir tarihte başlatacağız” dedi.
Çamyurt’ta da aslında bitmiş bir şey yok.
Bu açıklamalardan da anlayacağımız gibi herhangi bir vazgeçme, çekilme ya da iptal kararı söz konusu değil. En azından şirket tarafında bu böyle. Vazgeçmek şöyle dursun hatta mevcut projeleri büyük bir kararlılıkla hayata geçirmek istedikleri anlaşılıyor.
Bunun bölgedeki ekoloji mücadelesine çelme takma yöntemi olarak ortaya atıldığı çok açık.
Diğer bir gelişme de aslında o takılmak istenen çelmenin başka bir ayağını oluşturuyor.
Yurttaşlık Derneği tarafından hafta sonu Çanakkale’de gerçekleştirilen “Yerel/Bölgesel Kamu Politikalarında Yurttaşın Sözü” başlıklı toplantılara katılma ve direnişin içinde yer alan insanlarla bir araya gelme fırsatı bulduk.
Orada da dile getirdikleri üzere, geçen hafta Alamos Gold ve yerli iştiraki Doğu Biga Madencilik’e karşı mücadele eden yaşam savunucularına, Jandarma ve Orman Bölge Müdürlüğü ortaklığında cezalar kesilmeye başlandı.
Gerçekçesi de şaka gibi. Orman içerisinde izinsiz konaklama. “Devlet ormanlarında, orman idaresince belirlenen konuk yerlerinden başka yerlede gecelemek” suç ama bir seferde yüzbinlerce ağaç kesmek, havayı, suyu, toprağı siyanürle kirletmek serbest. Ne akılla, ne izanla ne de vicdanla açıklanabilecek bir arsızlık hali.
Orman için esas tehlike olan şirketler, türlü oyunlarla faaliyetlerine devam ederken, ekokırım projesine karşı 100 küsür gündür direnen yaşam savunucuları yıldırılmak isteniyor. Elbette, bu cezalar nöbet alanındakileri yıldırmayacak.
Onlar Anasaya’nın 56’ıncı maddesinden aldıkları haklılıkla ve güçle “herkesin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına” sahip çıkmak için oradalar.
Burayı terk etmesi gereken biri varsa o da bölgenin suyuna, toprağına, havasına, doğasına göz dikenler…
Bunu tekrar tekrar yazmaya devam edeceğim. Kaz Dağları’nda direniş ve mücadele anlamında yakalanmış bir ivme var, bu ivmenin rehavete kapılmadan, yavaşlamadan bir arada durarak dayanışma içinde sürmesi gerekiyor.
O sebeple kalkın hiç bir yere gitmiyoruz, çünkü mücadele yeni başladı…
Artı Gerçek / 17.11.19