Durgunluk döneminde sendikalar!

28 Ocak tarihinde Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Hapishanesi'nden tahliye olan Hakan Koç'un "sendikalar" mektubunu okurlarımızla paylaşıyoruz.

  • Mücadele postası
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 29 Ocak 2020
  • 10:38
ikon

Bugün işçi sınıfı sancılı bir süreç yaşıyor. Sınıf hareketindeki durgunluk, verili gericilik koşullarında işçilerin bilinç ve örgütleme düzeyini etkiliyor. Elbette bunun pek çok nedeni var. En başta burjuva düzenin çok yönlü kuşatması geliyor. Bu kapsamda sendikalar da son derece olumsuz bir rol oynuyorlar.

Sendikalar artık en asgari düzeyde bile işlevlerini yerine getirmiyorlar. İşçi sınıfına karşı hiçbir sorumluluk duymuyorlar. Onları ilgilendiren, işçi aidatlarıyla sendikaların kasalarını doldurmak ve bunlardan nemalanmak. Bürokratik yapının ürünü ağalık düzeni yıllardır işçilerin üzerine bir karabasan gibi çökmüş durumda. Seçimler, toplantılar, kurullar yapıyorlar, hatta “sınıf sendikacılığı”ndan bile söz edebiliyorlar. Ama bunlar göstermelik sözler olmanın ötesine geçmiyor. Valfsan direnişini haberleştiren Fatih Portakal bile DİSK’i işçilere ihanet etmekle itham edebiliyor. Sendikalarda ağalık düzeni artık apaçık bir olgu. Bu durum işçileri de etkiliyor. Sendikalısından sendikasızına bir umutsuzluk yansıyor.

Fatih Portakal gibilerinin bile işaret ettiği ihanet ayyuka çıkmış bulunuyor. Bugün öncü işçiler sendika-patron işbirliği ile kolaylıkla işten atılabilmektedir. Direnişler sendika bürokratları eliyle sonlandırılmaktadır.

 Geçtiğimiz 2019 yılı bu açıdan bir ihanet yılı olmuştur. Kamu TİS sürecinde Türk-İş başkanının açık kalan mikrofona yansıyan sözleri hafızalardadır. Yüzde 3’lük bir zam oranı kamu çalışanlarına reva görülerek, sözleşme alelacele sonlandırılmıştır. Metal TİS’lerinde her zamanki pratik sergilenmektedir. Asgari ücrette sonuç beklenenin çok altında olmasına rağmen sendikalardan buna somut bir tepki gelmemiştir. Petrol-İş 2019 yılında yine ihanete imza atmış, sınıfı ortada bırakmıştır. Flomar direnişi 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde sonlandırılmış, kazanımla sonuçlanmış gibi bir hava yaratılmıştır. Ancak yapılan basın toplantısında işçilerin yüzlerinden yansıyan tam bir hayal kırıklığıdır. Kale Kayış direnişi yaklaşık yüz gün sürmüş, bu süreçte sendika klasik oyalamalara girişmiş, işçilere sabırlı olmaları telkin edilmiş, patronun işçilere ve ailelere saldırmasına sessiz kalınmıştır. Sonuçta direniş hiçbir kazanım olmadan bitirilmiştir. TÜPRAŞ’ta yaşananlar ise sendikal bürokrasinin işçileri nasıl bir çembere aldığının göstergesidir. Böylesine önemli bir direniş pasifize edilmiş, anlamlı bir kazanım eldi edilemeden noktalanmıştır. Son olarak EATON’da yaşananlar, sendika bürokrasisinin ihanetinin yeni bir örneği olmuştur.

2019 yılı, Türkiye’de sendikaların içler acısı halini gözler önüne seren, ihanetlerinin bir kez daha tescillendiği bir yıl olmuştur. İşçi sınıfı dönemin durgunluğuna rağmen umut verici adımlar atsalar da, bu adımlar sendikal bürokrasi tarafından boşa çıkarılmıştır. Ancak bu ihanetler tarihin belleğine kazınmıştır. Tarih ayak diremez, lokomotif gibi ilerler. Belki bugün durağanlık yaşanmaktadır ama işçi sınıfı bunu eninde sonunda aşacaktır. Sendikal bürokrasi düzeni de nasırlı eller tarafından alaşağı edilecektir.

Hakan Koç

Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Hapishanesi