Rusya basınında geçen hafta: 'Ankara Londra’dan mı yönetiliyor?'

Türkiye Britanya’nın en önemli ekonomik ortağı değil; dış ticaret hacmi istatistiklerinde ancak 14’üncü sırada. Ancak Britanya Türkiye için Almanya’dan sonra ikinci sıradaki ortak. ...

  • Çeviri
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 30 Nisan 2023
  • 22:30

Bu hafta üç yazılık bir seçkimiz var. 

İlk yazı “bölgesel”: Vestnik Kavkaza, özellikle Karabağ Savaşı sırasında pek revaçta olan, Ankara’nın Britanya tarafından “yönetildiği” iddialarını ele alıyor.  

İkinci yazı, Nakanune’den ve “global” önem taşıyan bir olayla ilgili: Çin’in Paris Büyükelçisi Lu Şaye’nin post-Sovyet ülkelerinin uluslararası hukuk açısından meşruiyetini sorguladığı sözleri ne anlama geliyordu; bir gaftan mı ibaretti bu? Çinli siyaset bilimci Li Guanman bu fikirde değil.

Üçüncü yazı ise çok daha “lokal” bir mesele: Moskova oblastinde yapılması planlanan otoyola yönelik tepkiler. İki nedenle haftanın seçkisine aldım. İlki, diri bir sosyal muhalefete tanıklık ediyor. İkincisi, yazının sahibi Udaltsov, Komünist Partisi’nin Duma’daki temsilcilerinden Anastasiya Udaltsova’nın eşi, “Sol Cephe” koordinatörü, yani fiili lideri.

'Ankara Londra’dan mı yönetiliyor?'

İkinci Karabağ Savaşı sırasında uzman ve gazeteci topluluklarında “her şeyin suçlusunun Britanya olduğu” tezi dönmeye başladı. Güya Londra, Ankara’yı manipüle ederek Güney Kafkasya’yı kundaklıyor ve Rusya’yı zayıflatıyor. Bu mitleri ortaya çıkarmaya ve çürütmeye karar verdik.  ...

Mitleri ortaya çıkarmadan önce onları yayanların görüşlerini öğrenelim. Bunların çoğu, Türkiye ile Britanya arasında güçlü bir ortaklık olduğu düşüncesine dayanıyor. Bilindiği gibi 2020’de Britanya’nın eski Türkiye Büyükelçisi, birçok uzmanın Erdoğan’ın dostu saydığı Richard Moore Britanya istihbaratı MI6’nın başına getirildi. Türkiye bu sırada Britanya ile Serbest Ticaret Bölgesi Anlaşması imzaladı. Britanya İkinci Karabağ Savaşı sırasında Güvenlik Konseyi’nin, Bakü'nün askeri eylemleri sonlandırmasını isteyen kararını bloke etti.

Bu olaylar dizisine dayanan uzmanlar şu çıkarımlarda bulunuyorlar. Siyaset bilimci Vladimir Kudryavtsev, “Britanya MI6‘nın çabalarıyla Türkiye’yi kullanarak Büyük Oyun’a geri dönmeye çalışıyor,” diye yazdı. RANHiGS’den Doçent Sergey Karnauhov, bunlarda Bakü'nün ticari menfaatlerini görmüştü; güya Britanyalılar Zangilan altınını ele geçirmeye çalışıyor, BP de henüz açık olmayan Zangezur koridorundan petrol taşımak istiyordu. Askeri uzman Aleksey Leonkov... Britanya’yı “Karabağ‘daki savaşın kundakçılarından biri” diye anıyor ve şöyle diyordu: “Savaşı Türkiye, Afganistan ve Pakistan destekliyor. Bu ülkeleri geçmişte Britanya istihbaratı kontrol ediyordu.” ...

Eğer Rus-Türk savaşlarını ve Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışını hatırlayacak olursak, bunda en aktif rolü Britanya’nın oynadığını ifade etmek gerek. Britanya ilkin Türkiye’yi destekleyerek Rusya’yı zayıflatmak istiyordu, ama 20’nci yüzyılın başında Arabistanlı Lawrence’ın eliyle devasa Osmanlı İmparatorluğu’nu darmadağın etti. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türkiye’nin en yakın müttefiki Britanya oldu, Türkiye’nin NATO’ya girmesi için lobi yapan da Churchill’di. Britanya başbakanları, özellikle de Tony Blair ilerleyen yıllarda Türkiye’nin AB’ye girmesi için lobi yaptılar. Britanyalılar AB’den çıktıktan sonra bile Türkiye ile özel ilişkilerini muhafaza ettiler ve Serbest Ticaret Bölgesi anlaşması imzaladılar.

Londra’yı 2010’ların ortasında Avrupa’nın kalanından ayıran en önemli olay, Britanya’nın 2016’da Erdoğan’ın devrilmesi girişimini kınaması oldu.

Eğer ekonomiden söz edecek olursak, Türkiye Britanya’nın en önemli ekonomik ortağı değil; dış ticaret hacmi istatistiklerinde ancak 14’üncü sırada. Ancak Britanya Türkiye için Almanya’dan sonra ikinci sıradaki ortak. ...

Türkiye’nin Britanya’ya enerji alanındaki bağımlılığının yüksek olduğu da gösterilebilir. Azerbaycan’dan Gürcistan ve Türkiye’ye uzanan doğalgaz boru hatlarının (TANAP) yüzde 12 hissesi BP’ye ait. Oysa bu mantıkla Rusya’nın TürkAkım, Mavi Akım ve Akkuyu projelerini de hatırlamak mümkün; bunlarda Gazprom ve Rosatom’un payı PB’nin Tanap’taki payından kat kat fazla, ama öyle diye Ankara’nın dış siyasetinin Moskova tarafından yürütüldüğü sonucu çıkmaz.

Diğer önemli bir işbirliği alanı da askeri-sınai kompleks. Britanyalılar Türkiye’ye kendi TF-X savaş uçağı üzerine çalışmasında yardımcı oluyor ve Bayraktar için parça temin ediyorlar. Türkiye’nin Rusya’dan S-400 sistemleri alması Britanya’yı son derece rahatsız ediyor. ...

Türkiye ve Britanya, 2010’ların ortasında Kırım’ın Ukrayna’ya dönmesini birlikte desteklediler ve Kırım platformuna katıldılar, ama aralarında köklü bir fark var: Londra Moskova’ya yaptırımlar getirdi, Ankara getirmedi. ... Eğer bugünkü duruma bakarsak, Britanya ve Türkiye Ukrayna’da kesinlikle birlikte hareket etmiyorlar. Britanya, Rusya’nın zayıflatılmasından ve yok edilmesinden yana, Kiev’e her türlü silah temin ediyor. Türkiye ise tarafsızlığını koruyor ve Kiev ile Moskova arasında arabulucu olmaya çalışıyor. ...

Türkiye ve Britanya stratejik ortak olarak hareket ediyorlar, ama ortaklığın ölçeği, Londra’nın Ankara üzerinde küresel bir nüfuzu olmadığını gösteriyor. Ticaret ve yatırımlarda Britanya’nın Avrupa, Çin ve Rusya’dan bir dizi rakibi var. Siyasi olarak Britanya Erdoğan iktidarını destekliyor, ama burada bir bağımlılık yok. ...

Ankara İkinci Karabağ Savaşı günlerinde Bakü’yü, Britanya baskısı veya nüfuzu yüzünden desteklemedi. Britanya teorik olarak “Rusya’yı Kafkaslardan çıkarmak” niyeti güdüyorsa bile, Türkiye Londra’nın talimatlarına göre değil kendi menfaatlerinden yola çıkarak hareket etti. Kaldı ki Azerbaycan, Ermenistan tarafından barış sürecinin bitirilmesi halinde Ankara’nın ve Londra’nın desteği olmaksızın da çatışmaya askeri çözüm getirmeye hazırdı. ...

Sonuç olarak, Türkiye NATO’nun ikinci ülkesi olarak Britanya’dan bağımsız bir siyaset sürdürecek kadar güçlü ve kendine yeterli. Uzmanlar, Britanya’nın Güney Kafkasya’da ve Yakındoğu’da güvenlik ve jeoekonomi meselelerinde Türkiye’ye bağımlılığını küçümsüyorlar. (K. Gasanov / Vestnik Kavkaza, 24 Nisan)

'Alma-Ata Deklarasyonu. Çin elçisi ne kadar haklı?'

Çin’in Fransa elçisi Lu Şaye’nin sözlerinin yarattığı skandal bunca gündür dinmedi. ÇHC Başkanı Si Tsinpin ile Ukrayna Devlet Başkanı V. Zelenskiy arasındaki sansasyonel telefon görüşmesi bile medyada Lu’nun sözlerini gölgeleyemedi. ...

Çin Dışişleri Bakanlığı, Pekin’in bütün post-Sovyet ülkelerinin egemenliğine saygı gösterdiğini açıkladı, Çin’in Fransa büyükelçiliği de skandal mülâkatın stenogramını sitesinden çıkardı. Ancak Fransız televizyonlarının yayınları ve tortusu kaldı. Dahası Lu Şaye Çin’de de kendisini savunanları buldu; üstelik sadece “ultra-yurtsever” yorumcular değil uzmanlar arasından da.

Örneğin Kunlun Siyasi Araştırmalar Enstitüsü çalışanı Li Guanman, Lu’nun, üç Baltık ülkesinin Sovyetler Birliği’nden ayrılmasından sonraki statüsünün meşruiyeti meselesini gündeme getirdiğine dikkat çekti. Çinli siyaset bilimci, 11 eski Sovyetler Birliği ülkesinin 21 Aralık 1991’de ilk BDT zirvesini gerçekleştirdiklerini hatırlattı. Zirvede “Alma-Ata Deklarasyonu” kabul edildi. Bu 11 ülke birbirlerinin toprak bütünlüğünü ve sınırlarının dokunulmazlığını kabul ettiler.

Ama üç Baltık devleti, Litvanya, Estonya ve Letonya, BDT’ye katılmadılar ve deklarasyonu imzalamadılar; Ukrayna ise BDT’den ve “Alma-Ata Deklarasyonu”ndan 2014’te ayrıldı. Dolayısıyla hukuki açıdan Baltık ülkeleri ve Ukrayna’nın sınırları uluslararası hukukta hukuki bir temele sahip değil.

Li Guanman şöyle dedi: “Her ne kadar Çin Dışişleri Bakanlığı, gazetecilerin sorusuna Lu’nun verdiği cevabın Çin hükümetinin tutumunu yansıtmadığını açıklamış olsa da, bence Çin hükümetinin ve Büyükelçi Lu’nun açıklamaları çakışıyor. Bu sadece bir madalyonun iki yüzü.”

Lu’nun cevabı tarihi hakikatle örtüşüyor, ama aynı zamanda son zamanlarda Çin karşıtlığında çok ilerlemiş olan üç küçük Baltık devletiyle Ukrayna’nın sinirlerini de kaşıdı. İster kasıtlı olsun ister başka türlü, bu ifadeler, Rusya karşıtı güçlerle işbirliği yapan ve devamlı olarak Tayvan meselesinde Çin’in toprak bütünlüğüne meydan okuyan Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine net bir sinyal oldu.

Çinli uzman şöyle diyor: “Baltık ülkeleri ve Avrupa Parlamentosu’nun bazı üyeleri protestoda bulundular, hatta Fransız hükümetinden Büyükelçi Lu’yu istenmeyen kişi listesine almasını bile istediler. Bu olay bize şunu gösteriyor: Lu başlangıçta doğruyu söyledi, ama bu ülkelerdeki Çin karşıtı siyasetçilerden temelsiz ve kötü niyetli saldırılara maruz kaldı.”

Öte yandan iyi polisle kötü polis oyunundan söz etmek de mümkün. Diplomat sert ve yankı uyandıran bir tutum takındı, ama sözleri resmi sonuçlara neden olmadı. İyi polis ise beklenmedik şekilde ÇHC Başkanı Si Tsinpin oldu. Bir barış inisiyatifiyle ortaya çıktı ve Ukrayna başkanına saygıyla yaklaştı, ondan “tek Çin” ilkesine bağlılık garantisini de aldı. ... (P. Martınov / Nakanune, 28 Nisan)

'Halka yakınlaşmak yerine baskıcı ve yasakçı tedbirler'

Bugün Rusya yetkilileri her fırsatta yurttaşları ülkemiz için zor bir dönemde konsolidasyona çağırıyorlar. Mantıklı görünüyor, ama iktidarın ve toplumun konsolidasyonunun karşılıklı bir süreci varsaydığını unutmayalım; bu süreçte sadece halk konsolide olmaz, yetkililer de nüfusun çoğunluğunun menfaatlerine uygun önemli adımlar atarlar. İşte bu noktada muazzam bir sorunumuz var!

Yetkililer federal seviyede halkla yakınlaşmak yerine baskıcı ve yasakçı tedbirleri tercih ediyorlar, üstelik alışık oldukları yolsuz, aşırı konforlu hayat tarzını değiştirmeye de istekli değiller. Benzer bir durum bölgesel ve yerel seviyedeki memurlarda da gözleniyor. İşte size parlak bir örnek.

Moskova oblastine bağlı Vidnoe şehrinde, keza Lenin bölgesinde yaşayanlar yıllardır Moskova paralı ring-otoyolunun inşaatına karşılar; projeye göre otoyol konutların hemen önünden ve özel olarak korunan doğal alanların içinden geçecek.

Moskova oblasti Lenin bölgesi aktivistleri konseyinin temsilcilerine göre (üstelik bağımsız uzmanlar da bunu doğruluyor) sözkonusu otoyol... federal müktesebatın birçok mevcut kuralını ve binlerce yurttaşın kanuni haklarını ihlal ediyor.

— Yerleşim yerlerine azami mesafe şartı ihlal ediliyor. ...

— Gürültüye karşı sıhhi koruma gerekleri ihlal ediliyor. ...

— Kirlilik yaratan araçlara karşı sıhhi koruma gerekleri ihlal ediliyor. ...

— Çevre koruma kanunu ihlal ediliyor. ...

— Yurttaşların mülklerine haksız yere el konuluyor. ...

— Kültürel varlıkların korunması kanunu ihlal ediliyor. ...

— Orman alanlarının gereksiz parçalanması öngörülüyor. ...

— Yurttaşların sağlığı ve çevreye etkileriyle ilgili değerlendirme yapılmadı.  ...

— Yolun güzergâhı için alternatifler incelenmedi. ...

— Muhtemelen yolsuzluk da var. ...

— Projenin fizibilitesi yok. ...

— Yurttaşların talepleri gözardı edildi. ... (S. Udaltsov / Svobodnaya Pressa, 24 Nisan)

Hazal Yalın- Gazete Duvar / 30.04.23