Kapitalist ahlak: Paralar şirketlere, tasarruf emekçiye!

Fransa’da halk krizin yükünü taşırken ülkedeki en büyük 40 şirket rekor kâr kaydetti. Almanya'da hükümet Rusya ile savaş için eski vaatlerini terkediyor. İngiltere'de işçiler gündemi belirliyor.

  • Çeviri
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 31 Temmuz 2022
  • 09:55

Fransa’da halk, artan fiyatların tüm yükünü taşırken, Paris Borsası’ndaki en büyük 40 şirket (CAC40 şirketleri) 2022’nin ilk yarısı için rekor kâr kaydetti. Büyük şirketler için son altı ay, ekonomik krize ve uluslararası gerilimlere rağmen oldukça verimli geçti. Buna rağmen Fransız hükümeti satın alma gücüne karşı önlemlerini sürdürüyor ve büyük şirketlerin kârlarını vergilendirmeyi reddediyor. Humanite gazetesinden seçtiğimiz “Güçlülerin ahlaksızlığı” başlıklı makalede, “Kendi maaşını yüzde 52 artırarak yıllık 5,9 milyon avroya çıkaran Total’in patronundan başlayarak vatandaşları ‘enerji tüketimlerini azaltmaya’ çağırma cüretini bile gösteriyorlar” denildi.

Almanya’da hükümet partileri şimdiye kadar “Rusya’nın gazına ihtiyacımız yok, kendi enerjimizi kendimiz sağlarız” diyorlardı. Türbinlerin bakımı gerekçesiyle Rusya’nın gönderdiği gaz azalınca ise “Bu bir şantajdır” diye bağırmaya başladılar. Çare olarak ise termik ve nükleer santraller ile kaya gazına bel bağladılar. Sosyal Demokrat Parti, Hür Demokrat Parti ve Birlik 90/Yeşiller’den oluşan hükümet koalisyonun termik ve nükleer santrallere karşı olan ve iklim krizi propagandasıyla oy toplayan üyesi Yeşiller, savaşmaya devam etmek için prensiplerini geride bıraktı.

Enflasyon ve hayat pahalılığına karşı mücadelede için demir yollarından Telekom işçilerine çok sayıda grevin gündemde olduğu İngiltere’de, Muhafazakar Parti adayları başbakanlık yarışında sendikalara ve hak arayan işçilere karşı yeni önlem vaatleri veriyor. Muhalefetteki İşçi Partisinin hakları için greve çıkan on binlerce işçiden taraf olmaması tepki topluyor. Conterfire’dan seçtiğimiz makalede, “Eğer sendikalar hükümetin çıkardığı ve çıkaracağı yasalar sonucu güç kaybetmek istemiyorsa, o zaman bir an önce genel grev kararları almaları gerekiyor” deniyor. 

Güçlülerin ahlaksızlığı

Jean-Emmanuel DUCOIN
L’Humanité

Kârlar artıyor, öfke de... Siyasi hayatta, güçlülerin ahlaksızlığına son vermek için nasıl yöntem kullanmamız gerektiğini kendimize sorduğumuz anlar vardır. Sağduyu mu? Biraz “adalet” mi? Hazır başlamışken neden “ahlak” da olmasın? Hanelerde, ay sonuna kadar geçim bu kadar zor hatta imkansız olduğu, günlük hayatın bu kadar zorlaştığı dönemde, Les Républicains (Cumhuriyetçiler –-sağ parti) ve Rassemblement National (Ulusal Birlik-aşırı sağ parti) ile bazı uzlaşmalar yapmak zorunda kalan hükümet, Mecliste kabul edilen satın alma gücüne ilişkin önlemlerin ikinci bölümünü memnuniyetle karşılıyor... Bu, emeklilerin yaşam koşullarının aleyhine bir oylama ile sonuçlanıyor. Ne kadar sembolik. Sosyal yardımların veya emekli maaşlarının enflasyona göre yeniden değerlenmesi onlar için söz konusu değil. Ve süper kârları vergilendirmeyi kategorik olarak reddediyorlar. (…)

Gerçek şu: Fransızlar zor durumda ama CAC 40’ın büyük şirketleri hissedarlarına 174 milyar avro temettü ödedi. TotalEnergies, Engie, LVMH ya da Carrefour’un patronları sağ olsunlar, işleri iyi gidiyor! Pandemiden daha güçlü çıktılar, Ukrayna’daki savaştan ve “enerji şokundan” iyi faydalandılar. Tam bir kapitalist dokunulmazlıkla, ulusal dayanışmayı umursamadan tüm krizlerden faydalanıyorlar. Hatta 2021 yılında kendi maaşını yüzde 52 artırarak yıllık 5,9 milyon avroya çıkaran Total’in patronundan başlayarak vatandaşları “enerji tüketimlerini azaltmaya” çağırma cüretini bile gösteriyorlar. Perşembe günü bu şirket, yılın ikinci çeyreğinde net kârını iki kattan fazla artırarak 5,7 milyara, ya da sadece 2022’nin ilk yarısında 17,7 milyara çıkardığını açıkladı. Grubun ne 2019’da ne de 2020’de Fransa’da vergi ödemediğini biliniyor. Gerçekten utanç verici.

NUPES (sol ittifak) tarafından sunulan karşı proje, bir milyar avrodan fazla ciroya sahip petrol ve gaz şirketleri, denizcilik şirketleri ve otoyol imtiyaz sahiplerinin kâr payları üzerinden bir defaya mahsus olmak üzere yüzde 25 oranında vergi alınması şeklinde süper kârların vergilendirilmesini içeriyordu. Bu, mutlak toplumsal acil durumun cevaplarından biridir. Sadece yeni bir servet dağılımının başlangıcı...

(Çeviren: Diyar Çomak)

Prensip yerine düşmanlık

Sebastian EDINGER
Junge Welt

Oldukça komik, Hristiyan Birlik Partileri CDU/CSU ve Hür Demokrat Parti FDP’den oluşan siyah-sarı koalisyon 2011’de nükleer enerjiyi aşamalı olarak kaldırmaya karar verdiğinde, bir zamanlar nükleer karşıtı bir numaralı parti olan Yeşiller muhalefetteydi. Şimdi ise Yeşiller’in hükümet sorumluluğuna bağlı olarak nükleer santrallerin çalışmaya devam etmesine onay veriliyor. Daha önce kömürle çalışan termik santrallerin yeniden devreye sokulmasına verdikleri izin gibi, seçim kampanyasında söylediklerinden dönüş bu kadara hızlı gerçekleşmedi. Şimdilerdeki Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock seçim zamanı: “Oyunuz, çok geç kalmadan iklim krizini aktif olarak etkileyebilecek son hükümete karar verecek” demişti.

Bazıları bunun, iklimi korumaya önem veriyorsanız Yeşiller’e oy vermeniz gerektiği şeklinde anlamış olabilir. Parti liderliği, seçim kampanyası sırasında Kuzey Akım 2 doğal gaz boru hattına karşı zaten sövüp saymıştı ve ABD’den gelen kirli, pahalı kaya gazının ağır tankerlerle Atlantik üzerinden sevk edilmesi için kampanya yürüttü. Aslında, üst düzey personelin Rusfobisinin Yeşillerin politikaları üzerinde parti tabanının bazı bölümlerinin çevre sevgisinden çok daha büyük bir etkiye sahip olduğu uzun zamandır açıktı.

Son olarak, nükleer enerji konusunda Yeşiller partisinin 180 derecelik U dönüşü tüm hızıyla devam ediyor. Temmuz ayı ortasında, Ekonomi Bakanı Robert Habeck ve parti lideri Ricarda Lang, mevcut durumda kalan üç reaktörü işletmeye devam etmenin bir anlamı olmayacağını söylediler. Ne de olsa elektrik değil, gaz problemimiz vardı. Sonra Lang, nükleer santrallerin hizmet ömrünü uzatmayı gerekli kılacak “durumlar ortaya çıkabilir” dedi. Robert Habeck, eski hükümetin nükleer enerjiden aşamalı çıkış yasasında öngörülenin aksine, son reaktörlerin yıl sonundan sonra da çalışır durumda kalabileceği “özel bir senaryo” hakkında gevezelik etmeye başladı.

Böyle bir “özel senaryoyu” haklı çıkaran bir “durum”, örneğin silah teslimatları ve yaptırımlar yoluyla, Almanya’nın Ukrayna savaşının tırmanmasına yaptığı katkılara yanıt olarak, Kuzey Akım 1 üzerinden Rus gaz arzının daha da azalması olacak.

İronik olarak, bu tırmanış çizgisini en radikal şekilde temsil eden ve dolayısıyla nükleer enerjinin geri dönüşünü zorlayan hükümetin en önde gelen Yeşil üyeleri.

(Çeviren: Semra Çelik)

Starmer yine yanlış tarafta

Lindsey GERMAN
Counterfire

İşçi Partisi Lideri Kier Starmer bu hafta art arda üç başarı elde etti. Birincisi kamu hizmetlerinin ve tren yollarının ulusallaşması için çağrı yapmayacağını, bunun yerine daha fazla düzenleme gerektiğini söyledi (bunun komik olduğunu sokaktaki köpekler bile biliyor). Merseyside’da birçok İşçi Parti üyesinin hissettiklerini Emekli Audrey White dile getirdiğinde bu sorunları kale bile almayarak odunluğunu gösterdi. Ve şimdi gölge ulaşım bakanı ve eski TSSA (Ulaşım Sendikası) çalışanı olan Sam Tarry’i görevinden aldı, sözde grevcileri desteklediği için değil de işçilerin maaşlarının yaşanılır olması için zam gerektiğini söylediği için. Ne demesi gerekiyordu? Durumu kabul edip maaş kesintilerini kabul etmeleri mi?

Sendikaları desteklemediği ve işçilerin yararına politikaları savunmadığı için büyüyen bir kızgınlık var Starmer’a karşı. İki Muhafazakar Parti adayından birinin başbakan olacağı ve haklarımıza karşı feci bir saldırı olduğu bir durumdayız. Kim başbakan olursa, o, tam da yemek yemenin ve evlerimizi ısıtmanın çok daha pahalılaştığı bir dönemde, sendikaları daha fazla kısıtlayacak ve kârın serbest dolaşımını daha da rahatlatacak. Bugün açıklanan Centrica ve Shell’in elde ettikleri kârdan bahseden yok.

Sendikalar, Britanya kapitalizmin yarattığı sorunlara karşı bir tavır sergilediği için sendika üyeliği yükselişte, diğer yandan İşçi Partisi her gün üye kaybediyor. Parlamento içinde etkili bir muhalefet zaten yok. Gelecek baharda genel seçimin olması büyük ihtimal olarak görünüyor. Bu seçime İşçi Partisi Lideri Kier Starmer’ın kazanacağı gözüyle bakmıyorum, ama hükümet oluşturacak olsa bile Tory hükümetinin (mevcut Muhafazakar Parti hükümeti kastediliyor) uygulayacağı siyasetin “az ılık” versiyonu olur.

Bu nedenle gelecek saldırılara veya kesintilere karşı verebileceğimiz en etkili karşılık halkın kolektif tavrı olacak. Eğer sendikalar hükümetin çıkardığı ve çıkaracağı yasalar sonucu güç kaybetmek istemiyorsa, o zaman bir an önce genel grev kararları almaları gerekiyor. Bazı sendika liderleri, mesela (RMT Genel Sekreteri) Mick Lynch, buna benzer açıklamalar yapmaya başladı.

Bunun yanı sıra, solun, yeni siyasi örgütlenme biçimine ihtiyacı var. Corybn üzerinden gelişen hareketin daha çok parlamento dışına yönelmesi ve sermayenin gücüne karşı tavır almaya hazırlıklı olması gerekiyor. Durum çok ciddi.

(Çeviren: Çınar Altun)

Evrensel / 31.07.22