“En başta savaşı engelleyemeyenler ve daha sonra da bu savaşı yönetemeyenler barışı da tesis etmekte başarısız olacaklar. Bu hem gerçeklik hem de tarihin mantığıdır.”
Birinci yılını dolduran Ukrayna Rusya Savaşı geçtiğimiz hafta Arap basının birinci gündem maddelerinden birisiydi. Arap gazetelerinde ve internet haber sitelerinde çıkan yorumlara bakıldığında Arap dünyasında savaşın uzama ihtimali daha baskın olarak değerlendiriliyor.
Ukrayna’da devam eden savaş birinci yılını doldururken Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden’ın Kiev’i ziyaret etmesi bütün dünyada olduğu gibi Arap dünyasında da ABD’den Rusya’ya büyük mesaj olarak yorumlandı. Londra merkezli El Arab Gazetesi’nin tanınmış Lübnanlı yazarı Hayrallah Hayrallah, Biden’ın mesajının “Kiev’e Putin değil ben geldim” minvalinde olduğunu yazdı.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin vurduğu Suriye’de gündem sadece deprem değil. Cumhurbaşkanı Esad’ın Umman Sultanlığı’na yaptığı ziyaret Arap dünyasında büyük yankı uyandırdı. Birçok yazara göre Suudi Arabistan başta olmak üzere çoğu Arap ülkesi artık Şam’la ilişkileri normale döndürmek istiyor.
İsrail’in başta Nablus kenti olmak üzere Filistin kentlerine yaptığı baskınlar ve artan gerilim hafta boyunca Arap gündeminin birinci sıralarındaydı. Ancak Pazar günü Ürdün’ün Akabe kentinde Filistinli ve İsrailli tarafların ABD ve bazı bölge ülkelerinin baskısıyla bir araya gelmesi bazı çevrelerde gerilimin azalması yönünde bir beklenti yaratsa da, İsrail’in aldığı tavizler karşısında baskıyı daha çok artırdığı ve bunun bu şekilde devam edeceği düşüncesi birçok Arap gazetesinde daha ağır basmakta.
'Kiev’e Putin değil Biden girdi'
Ukrayna Savaşı’nın bir senesini doldurmadan hemen önce Amerikan Başkanı Joe Biden Ukrayna’nın başkenti Kiev ziyaretiyle bütün dünyayı şoke etti. Bu ziyaretiyle Joe Biden’in Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e vermek istediği mesaj da gayet açık. Biden, Kızılordu karşısında direnen Kiev’e girenin Putin değil kendisi olduğunu göstermek istedi. Ki Kiev’in bu direnişi Putin’in siyasi geleceğini de ciddi anlamda riske attı.
Putin, Ukrayna sınırlarını aşan ve bütün dünyayı değiştiren bir savaşa girişti. Bu savaş, Avrupa’nın Sovyetlerin geri dönmesi kâbusuyla uyanmasından sonra bütün yeryüzünde derin izler bırakacak.
Ukrayna Savaşı bir yanıyla Rus yapımı silahların Batı ve de özellikle ABD yapımı silahlar karşısında ne kadar geri kaldığını ortaya koydu. Bunun yanı sıra Rus ordusunun gerçek anlamda yeterli bir komuta kademesinden yoksun olduğu için uzun süreli bir savaş yürütmeye kadir olmadığı da gün yüzüne çıktı.” (Hayrallah Hayrallah / Londra merkezli El Arab Gazetesi)
'Savaşı engellemeyenler barışı da sağlayamaz'
“Savaşın üzerinden bir yıl geçti. Batı ile Sovyetler Birliği arasında on yıllarca süren soğuk savaş ve Rusya ile Batı arasında uzun süren çekişmelerin sonuçları hem taraflar arasında hem de dünyada uluslararası ilişkilerin geleceğini belirliyor.
Rusya Devlet Başkanı şüphesiz hatalı. Ancak ne var ki ne Ukrayna’daki sıcak savaşta ne de Batı ve Dünyada devam eden soğuk savaşta tek suçlu değil. ABD ve Batı bu savaş dolayısıyla kendi kurup koruduğu dünya sistemini yerle bir etme tehditlerinde bulunuyor. Bunu da ambargolar sayesinde ve dünyayı tekrar iki kutuplu döneme geri götürme çabalarıyla yapmaya çalışıyor. Ancak bu konuda başarısız oluyor. Tıpkı enerji konusunda bazı müttefikleri tehdit edip bunu siyasallaştırma çabalarında başarısız olması gibi.
Batı’nın gelişmiş silahları Ukrayna’ya akmaya devam ediyor. Rusya’nın önceliği ise bu silahları yerle bir etmek. Her iki taraf silahlarını denemeye ve çekişmeye devam ediyor. Ukrayna’da ülkeye akan milyarlardan sonra büyük çaplı yolsuzluk da yüzünü gösteriyor. En başta savaşı engelleyemeyenler ve daha sonra da bu savaşı yönetemeyenler barışı da tesis etmekte başarısız olacaklar. Bu hem gerçeklik hem de tarihin mantığıdır. (Abdullah Bin Bajad El Otaybi / Suudi Şark’ül Evsat Gazetesi)
'Deprem sonrası bölgede Suriye diplomasisi'
6 Şubat’ta Türkiye ve Suriye’yi vuran ve büyük bir insani felakete yol açan deprem Ortadoğu bölgesinde siyasi açıdan dengelerin yeniden düzenlenmesine neden oldu. Birçok Arap ülkesinin başkentlerinde Şam’la yakınlaşma konusundaki tereddütler değişmeye başladı. Siyasi açıdan Şam’la ilişkilerinde bir donukluk yaşayan Kahire bu konuda en iyi örneklerden biri. Bir başka örnek de, gerek Maskat, gerekse de Abu Dabi’nin Suriye’ye geri dönmesi için büyük rol oynadıkları Riyad. Özellikle de son dönemlerde Suudi Dışişleri Bakanı Faysal Bin Farhad’ın Şam’ı ziyaret etmesi gündemde. Bin Ferhan bu ziyareti doğrulamamakla beraber reddetmedi de. Üstelik Bin Ferhan, Suriye’yle ilişkileri konusunda Körfez ülkelerinde yaşanan değişimleri doğruladı ve Şam’la diyaloğun gerekli olduğuna da vurgu yaptı. Öyle görünüyor ki, Suudi Arabistan söz konusu diyaloğun Mart ayında yapılması beklenen Arap Birliği zirvesinden önce başlamasından yana. Diğer yandan Suriye’nin Arap Birliği’ne geri dönmesi için gerekli hazırlıkların yapılması amacıyla söz konusu zirvenin ertelenme ihtimali de gündemde.
Bu gelişmelerin yanı sıra Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Bugdanov, ülkesinin Ankara, Şam ve Tahran ile birlikte dörtlü bir zirvenin hazırlıklarını sürdürdüğünü açıkladı ancak muhtemel zirveyle ilgili bir tarih vermedi. Öte yandan İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Naser Kenani de bu zirvenin yakında toplanması hususundaki ümitlerini dile getirdi. (Alaa Halebi / Lübnan Al Akhbar Gazetesi)
'İsrail her koşulda katliama devam edecek'
İsrail Başbakanı Bünyamin Netanyahu ve sağcı, ırkçı hükümet, her geçen gün ve her defasında Araplar’ın ve Filistinliler ’in verdiği tavizlere kanlı saldırılar ve katliamlarla cevap vereceğini gösteriyor. Bunu da ırkçı bakanlarının söylediği gibi "Araplar’ın anladığı tek dil olduğu" mantığıyla yapıyor. Ancak geçtiğimiz birkaç gün, bu mantığın işgalci devlet açısından maddi, siyasi, insani külfetinin giderek ağırlaşacağını göstermektedir.
Birkaç gün önce Amerikan’ın baskısıyla Ramallah’taki Filistin yönetimi daha önce askıya aldığı (ancak hiçbir zaman bu anlaşmanın uygulanmasından vazgeçilmedi) İsrail’le olan güvenlik anlaşmasına tekrar geri döndü. Ayrıca Birleşik Arap Emirlikleri’nin İsrail’in yerleşimleriyle ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne sunduğu yasa tasarısı da geri çekildi. Ancak İsrail bu adımlara karşılık Nablus kentinde baskınlar düzenleyerek 11 Filistinli’yi şehit etti. Ki bu 11 kişi arasında 16 yaşındaki bir çocuk da vardı.
Buna cevap ise Gazze’den geldi. İslami Cihad Hareketi’nin askeri kanadı Saraya El Kuds İsrail yerleşimlerine yönelik 6 füze saldırısı gerçekleştirdi. İsrail’in bu adımlarına karşılık en hakiki cevap ise Arin El Usud’un operasyonları olabilir.” (Rai El Youm Gazetesi / Başyazı)
*Metinler kısaltılarak ve özetlenerek çevrilmiştir.
Gazete Duvar / 27.02.23