Donald Trump küresel bir ticaret savaşı ilan etti, ancak "Önce Amerika" sloganı Kamala Harris için de geçerli.
Brüksel'in ise bu olasılığa karşı bir önlemler listesi çoktan hazır…
ABD başkanlık seçimlerinde Demokratlar (mavi eşek) Cumhuriyetçilere (kırmızı fil) karşı yarışıyor. ABD'nin müttefikleri ve rakipleri, kazananın kim olacağının önemli olduğunu düşünse de iki aday arasındaki siyasi farkların fazla olmadığının da farkında.
Bu görüşe sahip olanlar arasında ekonomik süper güç Çin ve Avrupa Birliği (AB) de var. Trump, ilk başkanlık döneminde Çin'e karşı ekonomik bir savaş başlatmıştı. Biden-Harris yönetimi ise bu politikayı bazı alanlarda daha da kararlı ve sert bir şekilde sürdürdü. Pekin açısından net olan bir şey var: Her ABD başkanı, Çin Halk Cumhuriyeti'nin yükselişini engellemeye çalışıyor. Öte yandan AB'de kasvet hakim; Trump, ilk döneminde "ulusal güvenlik" gerekçesiyle çelik ve alüminyuma cezai gümrük vergileri uygulamıştı. Bu vergiler hala yürürlükte. Trump, özellikle ABD'ye askeri koruma için bedel ödetirken, Almanya'nın ürünlerini dünya çapında damping fiyatlarıyla satmasını eleştiriyor ve bu konuda kısmen haklı.
Ancak Trump, ticaret açıklarının ülkesinin diğer devletlerce istismar edilmesi anlamına geldiğine inanmakta ısrar ediyor. Sert pazarlıklarla "kıyasıya anlaşmalar" yapmak onun bildiği iş modeli. Bu arada ABD'nin AB ile ticaret açığı yaklaşık 160 milyar Euro’ya, Almanya ile ise 63 milyar Euro’ya ulaşmış durumda.
Çin bu gelişmeleri soğukkanlı bir şekilde izliyor ve yeni bir şeyle karşılaşmadığını düşünüyor. Ancak Brüksel, Trump'ın ilk kez seçildiği 2016'daki gibi hazırlıksız yakalanmak istemiyor. Bu nedenle çeşitli medya kaynaklarına göre, üst düzey AB yetkililerinden oluşan bir grup, Trump’ın yeniden seçilmesi durumunda uygulanacak gizli bir karşı önlem listesi üzerinde yılın başından bu yana çalışıyor. Örneğin, Trump'ın çelik ve alüminyum politikalarına tepki olarak AB, 2018 yılında Harley-Davidson motosikletleri, Tennessee viskisi gibi "Trump eyaletlerinden" gelen ürünlere ek vergi uygulamıştı. Kamala Harris'in başkan olması durumunda bazı değişiklikler, Trump'ın kazanması durumunda ise büyük değişiklikler yaşanacağına dair ortak bir görüş var.
New York Times, pazartesi günü Trump'ı alaya alarak onun için "tarife" kelimesinin "sözlükteki en güzel kelime" olduğunu yazdı. Trump, seçim kampanyasında kazandığı takdirde dünyanın her yerinden yapılan ithalata yüzde 50'ye varan gümrük vergisi uygulayacağını ilan etti. Çin'den gelen ithalat için daha yüksek oranlar, bazı ürünler için ise yüzde 200'ün üzerinde vergiler planladığını belirtti. Örneğin, pazartesi günü Trump, Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum'u "ilk gün ya da daha önce" ABD'ye gönderdikleri tüm ürünlere yüzde 25 oranında gümrük vergisi koymakla tehdit etti. Sheinbaum ABD sınırında güvenliği artırmazsa, bu oranları yüzde 50, 75 ve 100'e kadar çıkarmayı planladığını söyledi. Meksika, özellikle otomobil üretimiyle ABD'nin en önemli ticaret ortaklarından biri.
Trump'ın ticaret kavgaları ve çok taraflı serbest ticaret anlaşmalarından çekilmesi, onu ABD'deki işçiler arasında popüler yapmıştı; koruma vergileri onların gözünde fabrikaların yurtdışına taşınmasını engelliyordu. Ancak sonuç olarak, Çin ABD'den soya fasulyesi ve buğday almak yerine başka ülkelere yöneldi, sanayi işlerinde bir artış olmadı ve ABD'nin ticaret açığı büyümeye devam etti. Görünüşe göre ne Harris ne de Trump bu durumun farkında.
Çeviri: Kızıl Bayrak
Junge Welt- Arnold Schölzel / 5.11.2024