İnsanlık aylardır koronavirüs ile uğraşıyor. Bu süreçte kapitalizm denen sistemin ne kadar acımasız ve önceliğinin insanların hayatından çok patronların kârı olduğu günbegün daha çok ortaya çıkıyor. Her gün fabrikalardan vaka ve buna bağlı ölüm haberleri gelmeye devam ediyor. Çarklar dönüyor isçiler ölüyor.
Hayatta kalanlarımız ise 2021 Temmuz’una kadar uzatılan ücretsiz izin denen garabet ile açlığa mahkûm ediliyoruz. Türk-İş’in yoksulluk sınırı rakamına bakıldığında (7918 TL) yoksul olabilmek için bile en az 3 iste çalışmamız gerekiyor.
Çanakkale Dardanel fabrikasında yaşananlar ise sömürüde yeni ve ibretlik bir perde açıldığını gösteriyor. İsçilere virüs bulaşırken ve yayılmaya devam ederken, patronlar sağa sola iki tane uyarıcı yazı astığı için ‘Covı̇d-19 Güvenli̇ Üretim Belgesi̇’ni devletin ilgili kurumlarından kolayca alabiliyor. Fabrika yönetimi isçilere üretimin aksamaması için kapalı devre sisteme geçildiğini, 14 gün boyunca isçilerin karantina altına alındığını, yıllık izinlerin iptal edildiğini, sağlık raporu olmayan tüm isçilerin iş başı yapmak zorunda olduğunu, 14 gün boyunca isçilerin fabrikada ve belirlenen konaklama alanlarında kalmak zorunda olduğunu ve bu karara uymayanların 3150 TL idari para cezası ile cezalandırılacaklarını ve kolluk kuvvetlerince zorla fabrikaya getirileceklerini mail yoluyla bildirebilme cesaretini gösterebiliyor. Kısacası “Köle Kampı” kurmanın adı “kapalı devre üretim” oluyor.
Meselenin kendi yasalarını çiğneyerek yasal kılıfa uydurulma çabası ise evlere şenlik bir durum... Fabrika sözde yasallığını, Çanakkale Valiliği İl Umumi Hıfzıssıhha Kurulu Kararı’na dayandırıyor. Evet Çanakkale Valiliği Umumi Hıfzıssıhha Kurulu Dardanel’de üretim sürsün diye böyle bir karar alıyor almasına ama, aynı umumi hıfzıssıhha kanununun 72. maddesi, “karantina ya sağlık merkezleri ya da sıhhi şartları olan merkezlerde olur” diyor. Yine aynı kanunun 74. maddesi “bulaşıcı hastalıklara yakalanmış̧ kişilerin fabrikada tutulması yasak” da diyor. 6331 sayılı İş Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası ise “karantina altına alınmış̧ birisinin, karantina altına alınmış̧ bir mahalde çalıştırılması, çalışmaya zorlanması yaşama hakkına müdahale niteliğindedir’ diyor. Görüldüğü üzere bu sistem, söz konusu patronların kârı olunca kendi kanunlarını bile yok sayabiliyor. Sermaye ve güdümündeki iktidarın “aynı gemideyiz, virüs herkese eşit bulaşıyor” söylemlerinin tümüyle kandırmacadan ibaret olduğu sadece bu örnekle bile apaçık görülebilmektedir.
Onun içindir ki isçi kardeşim sınıfımızı bilmemizin ve ona göre davranmamızın vakti geldi de geçiyor...
Aliağa Rafineri’den bir Tüpraş işçisi