Eğilimleri devrimcileştirmek!

Tekirdağ 1 No'lu F Tipi Hapishanesi'nde tutsak sınıf devrimcisi Veli Karaçam'ın “Türkiye Eğilimleri Araştırması” üzerine yazdığı mektubu okurlarımızla paylaşıyoruz.

  • Mücadele postası
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 11 Şubat 2020
  • 21:25
ikon

Kadir Has Üniversitesi tarafından 2019 yılı “Türkiye Eğilimleri Araştırması” 26 ayrı ilde, kent merkezinde 1000 kişiye yöneltilen sorularla yapıldı. Her yıl düzenli olarak yapılan bu araştırmadan ortaya çıkan veriler ışığında önümüzdeki dönem için siyasal sorumluluklarımıza bakabiliriz. İşsizlik, yüksek enflasyon, hayat pahalılığı, yüksek vergiler, adaletsizlik, seçimler, Kürt sorunu, demokratik hakların kullanımı, kitap okuma oranları vb. birçok konuya değinen araştırmayı siyasal ve ekonomik veriler alt başlıklarında biraz da sadeleştirerek anlatıp sonuçlar çıkartacağız.

Ekonomik veriler

“Türkiye’nin büyük sorunu nedir?” sorusuna katılımcıların yanıtları ve oranları şöyle görünüyor: Hayat pahalılığı %18,1, işsizlik %16,8, ekonomik durgunluk %6,7. Toplam olarak verilen yanıtlar gösteriyor ki, katılımcıların %41,6’sı ekonomik sorunları öncelik görüyor. En fazla önemsenen ekonomik sorunlar ise sırasıyla şöyle: İşsizlik %18, 1, yüksek enflasyon %11,4, gıda ürünlerinin fiyatlarındaki artış %11,2, faizlerin yüksekliği %9,6, kira ve ev fiyatlarındaki artış %7,4, benzin fiyatlarında artış %5,5, dış borç miktarının yüksekliği %4,2 ve vergi oranının yüksekliği ise %3,9 olarak ortaya çıktı. Yine bu başlık altında inceleyeceğimiz zengin-fakir kutuplaşması sorununun oranı ise %20,5 çıktı. Bu oran 2017’de %9,5’di. 2017 yılında hükümetin ekonomi programını olumlu görenlerin oranı %47,7 iken 2019’da %31,4’e düştü. Son bir yılda yaşanan ekonomik gelişmeler sizi nasıl etkiledi sorusuna %46,5’lik bir kesim daha kötüye gittiğini söylerken, bir önceki yıla göre ekonomik durumu kötü görenlerin oranı %57,1 olarak belirlendi. Vergi sisteminin adaleti noktasında % 84,5 oranında adaletli değil cevabı veridi.

Siyasal veriler  

AKP şefi Erdoğan’a verilen destek 2017’de %49,7 iken 2019’da %30,9’a geriledi. Erdoğan’ı desteklemiyorum diyenlerin oranı ise %41,3. Başkanlık sistemini tercih edenlerin oranı ise %46,7’den % 44.3’e geriledi. Parlamenter sisteme destek ise 3 puan artarak %42 oldu. Yabancı ülkelerde asker bulundurma sorusuna katılımcıların %37,9’u destek verirken %42,3’ü destek vermedi. Destek oranı 2017’de % 48,1’di. Hükümetin dış politikasına destek % 4 gerileyerek % 28,5 oldu. En fazla tehdit olarak alarak algılanan ülke ise % 64,5’le ABD çıktı.

Ankara ve İstanbul belediye başkanlarına destek rakamları da ilgi çekici. İmamoğlu’nu başarılı bulanların oranı % 39, 1 çıktı. Başarılı bulanların partilere göre dağılımı ise şöyle; İYİP %93,3, HDP %66,6, CHP %66, 2, MHP %15,8. Mansur Yavaş’ı başarılı bulanların oranı %60 çıktı. Yavaş’ı başarılı bulan partilere göre dağılımı ise şöyle, HDP ve İYİP %80, MHP %70, CHP %66,7 ve AKP %32,4.

Yargının siyasallaştığını düşünenlerin oranı % 38,7 oldu. Araştırmaya göre % 30,7 katılımcı Türkiye’de demokrasinin zayıfladığını düşünüyor. Türkiye’de yaşamaktan memnunumsunuz sorusuna %46 çok mutluyum ya da mutluyum cevabını verdi. Çok mutsuzum diyenlerin oranı ise geçen yılla aynı şekilde %15 çıktı. Kayyım atamalarına katılımcıların %36,9’u olumsuz bakarken %23,3 olumlu bakıyor. %39,8’in bu konuda bir fikri yok. Kürt sorunu en büyük sorunlar noktasında % 3,4 çıktı. Yine en önemli sorunlar başlığında listede 2017 yılında %18,1 ile yer bulan “FETÖ ile mücadele” bu yılki %10,5 oranında oldu. Hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması ise en önemli sorunlar başlığında % 3 oranında artış göstererek % 6,2 oldu.   

Verilerin doğruluğuna dair…

Halkın güncel tablosunu ortaya koymak açısından bu tip saha araştırmalarının önemli veriler barındırdığı bir gerçek. Ama yine de bu tip araştırmalara soru işaretiyle yaklaşmak gerek. Toplumsal mücadele ve örgütlemenin zayıf olduğu, toplumsal kesimlerin büyük oranda düzen güçlerinin yönlendirme faaliyetlerinin etkisinde olduğunu akıldan çıkarmadan inceleme yaparsak daha iyi sonuçlar çıkarırız. Zira çoğu anket firmaları düzen güçlerinin denetimindedir. Algı yönlendirmelerini anketlerinde bile görebilmek mümkün.

Ortaya çıkan gerçekler!

-Ülkenin siyasi atmosferine uzun zamandır burjuva klikler arası iktidar mücadelesi olan AKP ve Gülen cemaati arasındaki kavga şekil veriyordu. Tüm kanatlarıyla burjuva klikler bu kavgaya göre konum almış, toplumu da bu kavganın tarafı haline getirmek için çabalamışlardır. Burada belirgin bir başarı yakalayan gerici düzen güçleri açısından denizin sonu görünmekte olduğunu araştırma sonuçlarından gözlemleyebiliyoruz. Kürt sorununda imha ve inkâr, milliyetçi ve şoven duyguları kışkırtma, emperyalist hayallerin peşinde koşma, büyük-güçlü devlet imajı politikaları 2019 yılında toplumun önüne konulan temel başlıklar oldu. Kışkırtma ve kutuplaşmada gemi azıya alsalar da “ terör sorunu” diye tanımlanan Kürt sorunun % 19,8 çıkması geldikleri sınırı gösteriyor. Sömürü ve ekonomik temelli sorunların % 41,6 seviyesinde çıkması toplumun ekonomik-sosyal sorunlara yüzünü dönmeye başladığını gösteriyor. Bu rakamlar tüm gerici kuşatmaya rağmen bu şekilde çıkıyor.

-Toplum gerici-ırkçı propagandayla ne kadar sersemleştirilmeye çalışılırsa çalışılsın sömürü düzeni var olduğu sürece ekonomik ve sosyal sorunların üstü örtülemez. Eğer işçi ve emekçilerin evinde çorba kazanı kaynamakta güçlük çekiyorsa hiç bir kuvvet sorgulama süreçlerinin önünü alamaz. Keza kutuplaşma endeksli sorularda “laik- dindar”, “sağcı- solcu” gibi algıların geçen yıllara göre azaldığı görülüyor. “Zengin-fakir” kutuplaşma algısı ise 2017’ye göre iki kat artarak % 20,5 olmuştur.

-Kitleler siyasal olarak hala gericiliğin etkisi altındadır. Burjuva kliklerin toplumu kendi gerici çıkarları çerçevesinde yedekleme politikası başarıyla devam etmektedir. AKP-MHP bloku zayıflasa da CHP-İYİP blokunun güçlenmesiyle sömürü düzeni açısından özü itibariyle işler yolundadır. AKP’ye duyulan tepki ideolojik temellerde olmadığı için gerici mücadelenin diğer tarafında çözüm aranıyor. İmamoğlu ve Yavaş’a neredeyse tüm düzen partisi seçmenlerinin gösterdiği ilgi bunun işareti.

-Savaş ve emperyalist hayallerin yön verdiği saldırgan politikaların toplumsal desteğinin azaldığı ortaya çıkıyor. Emperyalist hayallerin tüm toplumun çıkarı gibi yansıtılması yalanları ortaya çıktıkça bu destek azalmaya başladı. Yine de belirgin bir desteğin olduğunu belirtmek gerek. “Terör” demagojisinde olduğu gibi uzun yılladır milliyetçi-şoven duyguların etkisi altında olan toplum başta medya olmak üzere yürütülen algı yönetiminin etkisi altında kalıyor.

-Her türlü muhalif sesi kısma, olabiliyorsa engelleme amacıyla hayata geçirilen baskı politikalarının, demokratik faaliyetlerinin kısıtlanmasının, temel hak ve özgürlüklerin önüne çıkarttırılan engellerin toplumda bir tepki birikimine neden olduğu araştırma sonuçlarına yansımıştır. Henüz ciddi bir oranı teşkil etmese de sorgulama yönlü bir sürecin devam ettiğini söyleyebiliriz.

Eğilimleri devrimcileştirmek

Özetle toparlayacak olursak, özellikle 2015 yılından bu yana işçi sınıfı ve emekçi halkı kendi gerçek gündemlerinden uzaklaştırmak için binilen faşizm treni artık tekliyor, gitmiyor. Tren kazanına atılan savaş, ırkçılık, sahte kutuplaşma, halklar arası düşmanlık odunları istedikleri itlimi sağlayamıyor. Çünkü sömürü düzenin ekonomik sorunları altında ezilen halkın tepkisi, ortaya atılan yalanların zaman içinde deneyimlenerek ortaya çıkması karşı bir kuvvet doğuruyor.

Burjuva sömürü düzeni kontrolü elinde tutmak için tren, makinist ve görünüşünde alternatifleri oluşturmaya çalışa da CHP veya İYİP, İmamoğlu ya da Yavaş’ın bu treni götürme şansı yok. Çünkü bu tren bu raylarda işçi ve emekçilere kölelikten, savaştan, krizlerden, halklar arası düşmanlıktan başka bir yere götüremez. Çünkü trenin güzergahını kapitalist sömürü düzeni belirliyor.

İşçi sınıfı ve emekçi halka yeni bir tren gerek, yeni bir yola açılan rayları değiştirecek makaslar gerek. Bunu sağlayacak kuvvetler ise yukarıda ortaya koymaya çalıştığımız eğilimlerde gizli. Kapitalist sömürü düzeninin ortaya çıkardığı ekonomik-sosyal sorunlar temelinde yürütülecek mücadelenin geniş bir toplumsal karşılığı var. İçine girilen sorgulama sürecinin temel noktalarını kavrayarak, buraları kapsayan mücadele programları oluşturarak devrimciler olarak temel bir halkayı yakalamış oluruz. Bu süreci devrimci bir hatta örebilirsek, eğilimleri değiştirerek toplum çapında biriken öfke ve tepkiyi yeni bir trene bindirebiliriz, raylarda makas değişimi yaparak yeni bir yol açabiliriz.

Veli Karaçam

Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Hapishanesi