Göçmenlere dönük ırkçı saldırıların parçası olmayalım…

Yaşasın işçilerin birliği, halkların kardeşliği

Sermaye düzeni işçi ve emekçileri sömürürken din, dil, ırk ayırt etmiyor. Tek yol var, bu sömürü düzeninde işçi ve emekçileri din, dil, ırk üzerinden birbirine düşürenlere karşı birlikte mücadele etmek.

  • Mücadele postası
  • |
  • Güncel
  • |
  • 01 Temmuz 2024
  • 23:24
ikon

Kayseri’de 30 Haziran akşamı çocuk istismarı iddiası gerekçe gösterilerek göçmenler linç edildi. Sosyal medya ve gerici-ırkçı çetelerin çağrısıyla birlikte göçmen karşıtı öfke kullanılmak istendi. Valiliğin yaptığı açıklamayla göçmenler bir kez daha hedef gösterildi, evleri, iş yerleri basıldı ve linç edildiler.

Bugün (1 Temmuz) akşam Konya Sakarya Mahallesi’nde, Antep'te, Antakya’da, İstanbul Sultanbeyli'de gerici güruhlar sokaklara çıkarak “ülkemde mülteci istemiyorum” eylemleriyle Suriyelilere saldırdı. Kayseri’de tekrar sokaklara salınan gurühlar Suriyelilerin araçlarını ve iş yerlerini yakıp yıkmaya devam ediyor.

Erdoğan partisinin toplantısında konuşurken Kayseri’de yaşananların sorumluluğunu düzen muhalefetinin üzerine attı. Suriyeliler AKP’sinden CHP’sine tüm düzen partileri tarafından yaşanan sorunların sorumlusu ya da birbirlerine yüklenmenin bir aracı olarak görülmektedir. Bununla ya ırkçı ve şoven politikalarla göçmen düşmanlığı üzerinden oy kazanmak, ya da emperyalist politikalar ekseninde göçmen sorununu istismar etmek amaçlanıyor. AKP iktidarı tarafından AB’ye karşı koz olarak kullanılan göçmenler üzerinden “Kayseri pazarlığı” yapmak bir itiraftır.

Kayseri’de başlatılan olaylar bilinçli bir şekilde ırkçı-şoven söylemlerle birlikte yayılmak istenilmektedir. Emek sömürüsünü gizlemek, emekçileri birbirlerine kırdırıp sermayenin işini kolaylaştırmak da bu politikaların bir sonucudur. Göçmenler bu ülkede ve dünyada sermaye için ucuz emeğin en görünür halidir. Çalışma koşullarının en kölecesini, ağırını göçmenler yaşamakta, iş cinayetlerinin en barbarcasına onlar uğramaktadır. Afganistanlı Nourtani çalıştığı kaçak madende dövüldü ve sonra yakılarak öldürüldü.

Bugün yaşanan sorunların sorumluları göçmenler değildir. Mesele göçmenleri sevip sevmemek değil, ya da her sorunda günah keçisi ilan etmek yada her türlü olayda bir göçmeni savunmak değildir. Mesele bu sistem içerisinde emperyalist savaş politikalarının parçası olarak yerinden yurdundan edilmiş insanların yaşam hakkını savunmaktır. Ya da ırkçı-şoven politikaların yedeğine düşüp, ırkçı-milliyetçi çetelerin dolgu malzemesi olup “Ülkemde mülteci istemiyorum” demektir.

Sermaye düzeni işçi ve emekçileri sömürürken din, dil, ırk ayırt etmiyor. Tek yol var, bu sömürü düzeninde işçi ve emekçileri din, dil, ırk üzerinden birbirine düşürenlere karşı birlikte mücadele etmek.

İstanbul’dan bir Kızıl Bayrak okuru