16 Mart’ta salgın nedeniyle tatil edilen okulların 21 Eylül’den itibaren kademeli olarak açılmasını planlıyor AKP iktidarı. Peki, ama nasıl? Vaka sayıları henüz sıfırı görmedi, üstelik her geçen gün katlanarak artmaya da devam ediyor. Aşı bile bulunmamışken bezden bir maske çocuklarımızı virüsten nasıl koruyacak?
Pandemi sürecinin başlarında çocuklarımız için sokağa çıkma yasağı getirildi. Çünkü süper taşıyıcı konumundaydılar. Peki, o günden bu güne ne değişti? Virüs artık tehlike arz etmiyor mu? Çocuklarımız artık süper taşıyıcı değiller mi?
Salgın sürecinin başlarında “hayat eve sığar” sloganıyla eve yolladıkları çocuklarımızı, birkaç ay sonra sanki salgın sona ermiş gibi, sanki aldıkları göstermelik tedbirler bir işe yaramış gibi okullara çağırıyorlar hem de 80 okulda virüs tespit edilmişken, öğretmenler arasında hızla yayılıyorken.
Çocuklarımız normal şartlarda sıkış tıkış sınıflarda, gelecek kaygısıyla zar zor eğitim görürken, şimdi bir de hayatlarından endişe duyarak okumak zorunda bırakılıyorlar. Bir de güya her şeyi çocuklarımızın geleceği için yaptıklarını söylüyorlar. Onların geleceği umurlarında olsaydı lise ve üniversitelere geçiş sınavlarını itirazlara rağmen yapmazlardı. Çocuklarımız umurlarında olsaydı onlara sermaye gözüyle bakmazlardı.
Vakit susup otuma vakti değildir. Şimdi cenk vaktidir! Gelecek için, yaşamak için savaşma vaktidir!
Trakya’dan bir emekçi kadın