Dünya genelinde kapitalistler, salgın gibi bir felaketi bile kendi düzenlerinin bekası için kullandılar, kullanıyorlar. Tehlikenin dorukta olduğu günlerde topluma “evde kalın” çağrıları yapılırken fabrikalarda, işletmelerde, maden ocaklarında işçiler zorla çalıştırıldı. Yaşanan daralmadan kaynaklı üretime ara verilen fabrikalarda ise, işçilere ücretsiz izin ya da kısa çalışma ödeneği dayatıldı. Bu da büyük hak kayıplarına yol açtı. Son dönemde “yeni normalleşme” adı altında ağırlaştırılan sömürü koşulları kalıcı hale getirilmek isteniyor.
Bundan sonraki süreç için “üretimin koşulsuz devam etmesi” ya da daha doğru bir ifadeyle “sömürünün aralıksız sürmesi” için kapitalistler yeni arayışlara girdiler. Örneğin geçtiğimiz günlerde kapitalistlerin MÜSİAD (Müstakil İşadamları Derneği) adlı örgütü, “izole üretim üsleri” kuracağını açıkladı. Bu üslerle, salgın gibi durumlar yaşansa da üretim aksamayacakmış. Şimdi ise kapitalistlerin bir diğer örgütü MESS (Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası), fabrikalarda üretim koşullarını yeniden düzenlemeyi hedefleyen adına “MESS SAFE” denen teknolojik bir cihazı kullanmaya hazırlandığını ilan etti.
MESS Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol, bu teknolojiyle hedeflediklerini şöyle sıralıyor: “Bu hareketin birinci önceliği çalışma arkadaşlarımızın sağlığı. Tüm projelerimizi bu doğrultuda tasarlıyor, uyguluyoruz. İlk olarak üretimi devam ettiren bütün arkadaşlarımızın sağlığını yeni nesil teknolojiler ile koruma altına alıyoruz. Hem üretimi hem de iş sağlığı ve güvenliğini yeniden tasarlıyoruz. MESS SAFE ile korunan, teknolojiyle dönüşen üretim diyoruz. Ülkemizde üretim durmasın, istihdamımız korunsun ve artsın. Bu süreçten güçlenerek çıkalım. Bu zorlu süreç sonrası geleceğin normalinin merkezi Türkiye olsun istiyoruz.”
“Bu hareketin birinci önceliği çalışma arkadaşlarımızın sağlığı” söylemi riyakarlıktan başka bir şey değil. Zira Türkiye, “masraf olmasın” diye önlem alınmamasından dolayı binlerce işçinin iş cinayetlerine kurban gittiği bir ülkedir. Bu cinayetler AKP-MHP suç ortaklığıyla dramatik bir şekilde artamaya da devam ediyor. Ergonomik çalışma koşulları oluşturulmayarak binlerce işçi ise meslek hastalıklarına yakalanıyor. MESS, işçilerin sağlığını değil sömürüyü arttırmanın olanaklarını düşüyor. Nitekim korona salgınını bahane ederek, Türk Metal ile AKP-MHP rejiminin de suç ortaklığıyla, esnek çalışma modellerini fabrikalarda uygulanmaya başladı.
MESS SAFE ile hedeflenen işçilerin sağlığı değil, işçileri daha fazla denetim altında tutmaktır. Cihazın kullanımı bile işçiler açısından onur kırıcıdır. Çünkü Bluetooth ile çalışan cihaz, işçilerin boynuna bir tasma misali takılacak. İşçiler arasındaki mesafeyi ölçecek. Bunu ihlal etmesi durumunda işçiyi ve amirini uyaracak. Yani işçinin fabrikadaki her hareketi denetim ve kayıt altına alınmış olacak. Bu rezaleti, “işçilerin sağlığı için gerekli” yalanıyla mazur göstermek istiyorlar.
Salgın boyunca gördük ki işçilerin emeğinin daha ucuza alınması ve bunun süreklileştirilmesi için birçok uygulama hayata geçirildi. Kapitalistlere hizmet eden AKP-MHP rejimi, bu saldırıları “yasal kılıfa” uydurmak için yeni yasalar çıkardı. Sonuçta ucuz emek gücü, güvencesiz çalışma, daha fazla denetim ve baskı hem sermaye sınıfının hem AKP-MHP iktidarının temel hedefleridir. Zira onlar, “Bu zorlu süreç sonrası geleceğin normalinin merkezi Türkiye olsun…” istiyorlar.
İşçilerin fabrikada sürekli denetim altında tutulmasının yanı sıra, bu saldırının bir başka boyutu da işçiler arasında 1,5 metrelik fiziksel mesafenin olması. Yani işçiler arasındaki iletişimi de engellemenin olanağına dönüştürmek de istiyorlar. Böylece yaşanan ortak sorunlara karşı işçilerin bir araya gelmesinin de engellenebileceği varsayılıyor.
***
Peki, bu yeni elektronik prangalara karşı sendikalar ne diyor? MESS’in birçok fabrikasında örgütlü olan Türk Metal çetesi buna karşı bir açıklama yapmış değil, zaten yapması da beklenemezdi. AKP-MHP rejimine uşaklık eden Çelik-İş’e gelince, o işçilerin sorunlarıyla değil saray rejiminin ayak işleriyle uğraşıyor. Birleşik Metal Genel Sekreteri Özkan Atar ise, durumla ilgili araştırmaların sürdüğünü, işçilerin kişisel hak ve özgürlüklerini ne açıdan sıkıntıya sokabileceğini uzman kurumlardan yardım alarak araştırdıklarını söylüyor. Olumsuz bir durumda sendika üyelerine soracaklarını ve kararı buna göre vereceklerini ifade ediyor. Oysa son TİS sürecinde üyelerine ne kadar sorduklarını gördük. Görünen o ki, işçilerin onayı olmadan bir gecede sözleşme imzalayanlar, bu saldırı karşısında da bazı açıklamalarla süreci geçiştirmeye ve işçileri bu duruma alıştırmaya çalışacaklar.
Sırtını AKP-MHP rejimine dayayan sermaye sınıfı sömürüyü derinleştirmek ve işçi sınıfının modern köleliğini kalıcılaştırmak için her yolu denemeye devam edecek. Sendika ağaları/bürokratları ise birikecek öfkeleri, tepkileri pasifize etmek için ellerinden geleni yapacaklar. MESS SAFE işçileri elektronik prangalarla denetim ve baskı altında tutmanın bir aracı olarak tasarlanmıştır. Boyna takılan bir tasma misali olması, işçilerin onurunu inciten bir uygulama da olacaktır. Kapitalistlerin bu küstahlığını, ancak tabanda örgütlenerek “elektronik prangaları reddediyoruz!” restini çeken işçiler engelleyebilir.
Virüse karşı önlemler alınacaksa, çalışma koşulları insanca bir hale getirilecekse eğer, bu ne kapitalistlerden ne sendika ağalarından ne saray rejiminden beklenebilir. Tersine, ancak işçilerin “sınıfa karşı sınıf” eksenli örgütlü mücadelesi geliştirilerek bu haklar kazanılabilir.