İşçi sınıfının kölelik zincirleri kalınlaştırılmak isteniyor…

Haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkalım!

İşçi ve emekçilere dönük yeni saldırı başlıklarını içeren ve 16 Ekim'de TBMM Başkanlığı'na sunulan torba yasa görüşmeleri sonuçlandı. 51 maddelik yasa teklifi mecliste kabul edildi. Esnek çalışma modellerini içeren ve kıdem tazminatı hakkının gaspını da öngören maddeler ise torba yasadan çıkarıldı. Bu saldırılar şimdilik ertelendi.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 14 Kasım 2020
  • 15:07

İşçi ve emekçilere dönük yeni saldırı başlıklarını içeren ve 16 Ekim’de TBMM Başkanlığı’na sunulan torba yasa görüşmeleri sonuçlandı. 51 maddelik yasa teklifi mecliste kabul edildi. Esnek çalışma modellerini içeren ve kıdem tazminatı hakkının gaspını da öngören maddeler ise torba yasadan çıkarıldı. Bu saldırılar şimdilik ertelendi.

Kıdem hakkını gasp etmek için yine sınıfı bölmeye çalıştılar

AKP iktidarı, torba yasada yer alan ve 25 yaş altı ile 50 yaş üstü çalışanlar için getirilmek istenen belirli süreli sözleşme uygulamasıyla, başta kıdem tazminatı hakkının gaspı olmak üzere bir dizi hak gaspının önünü açmayı amaçlıyordu.

Düne kadar fon, tamamlayıcı emeklilik sistemi vb. isimlendirmelerle kıdem tazminatı hakkını ortadan kaldırmaya çalışan, ancak bu saldırıyı istediği biçimde hayata geçirmeyi başaramayan AKP iktidarı, torba yasa içerisine sıkıştırdığı esnek çalışma modelleri ile bunu gerçekleştirmeyi hedefliyordu. Bunun için de işçi sınıfını içeriden bölerek önemli bir kesiminin saldırı karşısında edilgen kalmasını sağlamak istiyordu. Belirli süreli sözleşmenin ilk etapta sınıfın geneli değil de 25 yaş altı ve 50 yaş üstü çalışanlar için getirilmek istenmesi, bu sinsi hesabın ürünüydü. Zira iktidar “kullan at” işçiliğin yaygınlaşmasının da önünü açacak olan bu saldırı karşısında işçi ve emekçilerin bir kesiminin tepkisiz kalacağını umuyordu.

Saldırı kapsamlı, eylemli karşı koyuş ise sınırlıydı

Torba yasada yer alan saldırı başlıkları işçi ve emekçiler tarafından belli bir tepkiyle karşılandı. Bunda yasa teklifi içerisinde kıdem hakkının gaspına dönük bir yan olmasının önemli bir rolü oldu. Zira, işçi ve emekçiler kıdem tazminatı konusunda belli bir duyarlılığa sahipler.

Ancak, kriz-pandemi ikilisinin çok yönlü faturasını döne döne ödeyen işçi ve emekçiler saldırı karşısında yine de anlamlı bir çıkış örgütleyemediler.

Bunun gerisinde elbette sınıfın verili örgütsüzlük tablosu ve sınıf hareketinin bugünkü yapısal zaafları yer alıyor. Bu belirleyici etkenleri kriz koşullarında işsiz kalma korkusu tamamlıyor. Öyle ki, bir dizi sorun karşısında tepkisi giderek artan işçi ve emekçiler, işsiz kalma korkusunu boyunlarında adeta bir zincir gibi taşıyor.

Torba yasa TBMM’de görüşülürken DİSK ve Türk-İş tarafından hayata geçirilen eylemler, saldırıyı geri püskürtme hedefinden ve bakışından hayli uzaktı. Açık ki sendikal bürokrasi böyle bir kaygı taşımıyordu.

Saldırı karşısında özellikle fabrikalarda örgütlenen eylemler ise, sınıfın geneline örnek teşkil etmesi açısından fazlasıyla önemli. Çünkü, bu türden eylemli çıkışları çoğaltmak, yaygınlaştırmak ve öne çıkarmak, çok yönlü sorunlar karşısında bunalan işçi ve emekçilere çıkış yolunu göstermenin imkanlarını arttıracaktır.

Sermaye ısrarcı olsa da, AKP-MHP ittifakı kaygılı

Sermaye çevreleri, krizin faturasını işçi sınıfına daha kapsamlı bir şekilde ödetecek olan esnek çalışma modellerinin hayata geçirilmesi konusunda fazlasıyla ısrarcı. Torba yasanın temelde bu talebe yanıt vermek için hazırlandığı da açık.

Fakat AKP-MHP ikilisi bu konuda, özellikle kıdem tazminatı hakkının gaspına dönük adım atmada çok rahat değil. Zira, bir yanda giderek ağırlaşan siyasal kriz, öte yanda işçi ve emekçiler içerisinde büyüyen huzursuzluk ve kıdem konusundaki hassasiyet, iktidarı bu konuda açmaza alıyor.

Bu nedenle, saldırı karşısında güçlü bir karşı koyuş sergilenmediği halde yasa teklifinden ilgili maddeler çıkarıldı.

Gün tepkiyi örgütleme ve harekete geçirme günüdür!

Bu kapsamlı saldırı şimdilik ertelense de, rejimin bundan sonraki adımlarında kapsayıcı saldırıların gündeme geleceğinden kuşku duyulmamalıdır. Dahası, saldırı paketinden söz konusu maddelerin çıkarılmasına rağmen güvencesiz çalışmanın yaygınlaşacağına, genç işçilerin sosyal güvenlik hakları ortadan kaldırılarak, kıdem ve ihbar tazminatı almalarının büyük oranda engelleneceğine dair işaretler şimdiden verilmiş durumda.

Bütünlüğü içerisinde geride kalan süreç ve ülkede derinleşen kriz tablosu, sınıf hareketini ileriye taşıma bağlamında güncel sorumluluklara da ayna tutmaktadır.

Bunlardan ilki ve öncelikli olanı, işçi sınıfı içerisinde hak arama ve haklarını koruma bilincini geliştirme perspektifi ile devrimci ajitasyonu yükseltmektir.

İkincisi, bu çaba içerisinde “İşyeri komitelerinde birleşelim, mücadeleyi yükseltelim!” şiarı ile fabrika merkezli örgütlenme ve harekete geçme çağrısını yaygınlaştırmaktır.

Üçüncüsü, çok yönlü saldırılar ve krizin ağır yüküne karşı sınıfın geneline örnek teşkil edecek çıkışlar örgütleyebilmektir. Bir grup madencinin ısrarlı ve kararlı mücadelesi yol gösterici bir örnek olarak önümüzde durmaktadır. Her türlü zorbalığa rağmen madencilerin haklarına sahip çıkması ve kararlı bir direniş ortaya koyması, örnek bir tutum olarak toplum ölçüsünde etki yaratabilmiştir.

Ve dördüncüsü, pandemi-kriz ikilisinin bunalttığı emekçilerin karşısına, yüzünü dönebilecekleri mücadele odakları yaratabilmektir.

Bunun yolu ise yukarıda altı çizilen sorumlulukları başarılı bir şekilde hayata geçirmekten ve bu kapsamda ortaya çıkan mücadele dinamiklerini birleştirmekten geçmektedir.