Sömürü, şiddet ve savaş düzenine karşı mücadelede:

Vardık, varız, var olacağız!

Kapitalistlerin çıkarları uğruna katlandığımız sömürüye son vermek de AKP-MHP gericiliğinin saldırılarına geçit vermemek de işçi ve emekçi kadınların “özgür ve eşit bir dünya için” yükselteceği mücadeleye bağlıdır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Kadın
  • |
  • 16 Kasım 2023
  • 19:00

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü yaklaşıyor. İşçi-emekçi kadınlar baskı ve şiddetin gittikçe arttığı, sömürünün derinleştiği, emperyalist savaşlardan kaynaklı yıkım ve felaketlerin yayıldığı bir süreçte karşılıyor bugünü.

Kadınlar şiddet, savaş, sömürü ve gericilik kuşatması altında

Geçtiğimiz 2022 yılında sadece resmi verilere göre 334 kadın çeşitli bahanelerle katledildi. Binlerce kadın ve çocuk istismara, şiddete maruz kaldı. AKP-MHP iktidarının kadın düşmanı gerici politika ve söylemleri, kadınların kazanılmış haklarını ortadan kaldırma çabaları yeni cinayetlere çağrı niteliğindedir. Bu icraatlarla kadınların direngenliğini kırıp pasifize etme hesapları yapan saray rejimi, gerici kuşatmaya karşı mücadele eden kadınları ise polis şiddetiyle sindirebileceğini sanıyor.

Ekonomik krizin faturasını en ağır şekilde ödeyen kadınlar yoksullukla, ağır, esnek ve güvencesiz çalışmayla karşı karşıya bırakılıyor. Öyle ki verilere göre kadın istihdamı erkek istihdamının yarısını oluştururken, kadınların %32,5’i kayıt dışı ve güvencesiz çalıştırılıyor. ‘Olağan’ hale getirilen azgın sömürü koşullarına karşı direnenler ise işten çıkarılma saldırısının hedefi oluyor. Kadın işçiler kölece çalışma koşullarının yanı sıra baskı, taciz ve mobbinge de maruz kalıyor.

Yani işçi-emekçi kadınlar gözünü kar hırsı bürümüş kapitalistler ve onların çıkarlarının sadık bekçisi olan iktidar tarafından iş yerlerinde, fabrikalarda, sokaklarda, hak arama eylemlerinde, kısacası yaşamın her alanında çifte baskı ve sömürüye maruz bırakılıyor.

***

Kadın ve çocuklara savaşların yarattığı yıkımların bedeli de ödettiriliyor. Siyonist İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırımın birinci ayında binlerce Filistinli kadın ve çocuk katledildi, on binlercesi yaralandı, yüz binlercesi göçe zorlandı. İkiyüzlü dünya kapitalistlerinin ise kimileri sahte gözyaşları akıtarak güya katliamı lanetliyor. Oysa AKP-MHP rejiminin de yaptığı gibi İsrail’le ekonomik, ticari, siyasi tüm ilişkileri sürdürüyorlar. ABD emperyalizmi ile batılı kuyrukçuları ise askeri, mali ve siyasi destek vererek İsrail’in soykırım suçuna ortak oluyorlar. Öte yandan uzun süredir devam eden Rusya-Ukrayna savaşında kadın ve çocukların kanları, emperyalistler arası çıkar çatışmaları için akıtılmaya devam ediyor.

AKP-MHP ittifakının gerici saldırıları yoğunlaşıyor

Sermaye sınıfının çıkarları doğrultusunda hareket eden dinci-ırkçı AKP-MHP iktidarı, kadın düşmanı söylem, icraat ve politikalarını giderek daha pervasızca uyguluyor. Bu saplantılı/sapkın zihniyet, “iyi hal indirimi” ya da düşük cezalarla katilleri cesaretlendirirken, dinamik bir kesim oluşturan kadınlardan başlayarak toplumu abluka altına almayı hedefliyor. Bu yüzden sarayın tepesindekinden başlayarak iktidar adına konuşanlar ağızlarını her açtıklarında kadınların kazanılmış haklarına saldırıyor, söylemleriyle şiddeti, istismarı körüklemeye devam ediyorlar.

Kadınlar baskı, şiddet, sömürü ve gericiliğe karşı “Vardık, varız, var olacağız” demeye devam ediyor!

Ekonomik ve siyasal krizin faturasını işçi ve emekçilerin sırtına yıkan sermaye iktidarı, bunu sürdürebilmek için toplum üzerindeki baskıyı arttıran adımlar atmaya devam edecek. Hedef tahtasında yine toplumun ileri kesimleri ve kadınlar olacak. Rejimin Anayasa Mahkemesini bile tanınmadığı bu hukuksuzluk atmosferinde baskıların daha da pervasızlaşması şaşırtıcı olmayacak. Ancak kadınlar bu saldırılar karşısında hali hazırda yaptıkları gibi direnişi seçecek, yok sayma politikasına karşı seslerini yükseltmekten geri durmayacaklar.

Biliyoruz ki ne kadar bastırılmaya çalışılırsa çalışılsın AKP-MHP iktidarının korkulu rüyası olmaya devam edecek olan işçi ve emekçi kadınlar uzun süredir sokaklara çıkmaktan geri durmuyor. Bu kokuşmuş iktidarın en çok korktuğu şey ise kitlelerin sokaklara çıkmasıdır.

Agrobay ve Sputnik örneklerinde olduğu gibi kadınlar işçi direnişlerinde sömürüye karşı ön safta mücadele ediyor. Haklarına ve hayatlarına yönelik kaba saldırılara karşı mücadeleyi seçerek alanları dolduruyor. Emperyalist savaşın yıkımına, katil İsrail’in gözü dönmüş katliamlarına karşı da Filistinli kadınlar tükenmek bilmez bir iradeyle direniyor. Evleri bombalandı, çocukları, eşleri, yakınları öldürüldü, aç-susuz bırakıldılar ancak onlar, İsrail işgalinin derinleştirdiği çifte sömürünün yarattığı öfke ve kararlılıkla topraklarını terk etmiyorlar. Bu direniş, emperyalist/siyonist barbarların Gazze’de etnik temizlik yapma planlarını zorlaştıran temel etkenlerden biridir.

25 Kasım’da alanlara!

Bu yıl 25 Kasım’ı baskı ve şiddetin arttığı, ancak buna karşı iradi direnişin de sergileneceği bir atmosferde karşılıyoruz. Ve biliyoruz ki yaşadığımız tüm sorunların kaynağı olan bu sömürü düzenini yıkmadığımız, işçi ve emekçi kadınlar olarak bu mücadelede en ön safta yerimizi almadığımız müddetçe şiddet de sömürü de emperyalist savaşlar da şiddetlenerek sürecek ve kadınlar başta olmak üzere emekçileri vurmaya devam edecektir.

Kapitalistlerin çıkarları uğruna katlandığımız sömürüye son vermek de AKP-MHP gericiliğinin saldırılarına geçit vermemek de işçi ve emekçi kadınların “özgür ve eşit bir dünya için” yükselteceği mücadeleye bağlıdır.