Polonya’da kürtaj yasağı ve mücadelesi üzerine

Kürtaj sorunu kadın sorununun, kadın sorunu toplumsal, sınıfsal sorunların bir parçasıdır ve bu düzen içinde kalıcı bir çözümü de mümkün değildir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Kadın
  • |
  • 08 Şubat 2021
  • 08:00

Polonya’da milliyetçi köktendinci hükümet ile kadınlar arasında adeta bir irade savaşına dönüşen, Katolik kilisesinin de basıncıyla rejim tarafından birçok kez gündeme getirilen, ama her defasında sokaklarda kadın kitlelerinin yaygın, kitlesel, kararlı direnişlerine çarparak geri püskürtülen kürtaj yasağı, 27 Ocak’ta Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Bundan böyle kürtaja sadece hamileliğin nedeni cezai bir fiilse (tecavüz ve ensest) ya da hamileliğin annenin hayatını riske soktuğu durumlarda izin verilecek. Mahkemenin kürtajı yasaklayan bu kararı, hasar görmüş fetüsün de dünyaya getirilmesini dayatıyor. İktidar partisi PiS (Hukuk ve Adalet Partisi) şefi ve Başbakan Yardımcısı milliyetçi köktendinci Jaroslaw Kaczyński, meselenin aslında ne olduğunu daha dört yıl önce açıkça ifade etmişti: “Çocuklar, gömülmeden önce vaftiz edilmeli!”

Bu, savaş demektir!”

Avrupa’nın en katı kürtaj yasasına sahip ülkelerinden biri olan Polonya’da kürtajı neredeyse tamamen yasaklayan bu kararın Resmi Gazete’de yayınlanmasının ardandan, aynı gece binlerce kadın “Bu savaş demektir!” diyerek sokaklara döküldü, hükümeti istifaya çağıran sloganları tüm ülkeye yayıldı.

“Kadın Grevi” oluşumunun “PiS iktidarının bize yaptığı Dr. Mengele’nin metotlarıdır: Buna karşı sokağa çık! İsyan et! Vazgeçme!” diyerek çağrı yaptığı gösteriler tüm ülkede hafta sonuna değin sürdü. Kadın kitleleri “Kadın Grevi” tarafından kullanılan kırmızı yıldırımlı bayrakları taşıyarak sokaklarda yürüdüler. Çok sayıda kadın Arjantin’de kürtaja karşı kadın kitle hareketinin sembolü yeşil eşarplar takmıştı. Anayasa Mahkemesi’nin önünü kırmızıya boyadı. Milliyetçi köktendinci PiS-şefi Jarosław Kaczyński’nin ve Krakau’da piskoposun bulunduğu binasının önü de eylem alanı oldu. Başkentte ana kavşaklarda blokaj eylemleri gerçekleşti, polis ile çatışmalar yaşandı.

Polis tüm eylemlere şimdiye değin hiç görülmemiş bir sertlikle saldırdı. Çok sayıda gösterici gözaltına alındı, yaralananlar oldu.

Eylemlerde “Sevgili dünya! Polonyalı kadınları sadist hükümetten kurtar!” “Benim vücudum benim kararım!”, “Devrimin rahmi vardır!”, “Elinizde kan var!”, “Kaczynskis kışı bitecek. Bizim baharımız gelecek!” yazılı pankartlar ve dövizler taşıyan kadınların “Dayanışma silahımızdır!”, “Asla yalnız yürümeyeceksin!”, “PiS defol!” sloganları tüm ülkede yankılandı.

Tüm Polonya Kadın Grevi oluşumundan yazar Klementyna Suchanow, “Şimdiye kadar kadınların cehenneminden bahsetmiştik. Bugünden itibaren hükümet için cehennemden bahsedeceğiz. Sizin cehenneminizi biz kızdıracağız!” diyerek, mücadelenin bitmediğini duyurdu.

Ekim Devriminin tanıdığı, faşizmin yasakladığı kürtaj hakkı

Ekim Devrimi’nin ardından 1920 yılında “Kadın Sağlığının Korunması Hakkında Karar” çerçevesinde kürtajı dünyada yasallaştıran ilk ülke, ilk işçi iktidarı kurulan Sovyetler Birliği oldu.

Hitler faşizminin ilk yasaklarından biri ise yine kürtajdı.

1950’lerde aralarında Polonya’nın da bulunduğu Doğu ve Orta Avrupa ülkelerinin çoğunda, 1960’lar ve 70’lerde neredeyse tüm gelişmiş ülkelerde kürtaj yasal hale getirildi. Çin ve Hindistan başta olmak üzere birkaç ülkede, kürtaja ilişkin kısıtlamalar gevşetildi.

Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, bugün, dünyada yalnızca 52 ülkede herhangi bir gerekçe aranmaksızın kürtaj yasal bir hak sayılıyor.

Polonya’da kürtaj hakkının tarihçesi

Polonya’da öncesinde tamamen yasak olan kürtaj 1932’de güncellenen Ceza Kanunu ile, hamileliğin bir suç sonucu ortaya çıktığı, hamile kadının sağlığının ve hayatının tehlike altında olduğu durumlar için yasallaştırıldı. Kürtaj, faşist işgal döneminde yasaklansa da bu kanun 1956 yılına kadar uygulandı.

Savaş sonrası sosyalist blokun bir parçası olarak inşa edilen Polonya Demokratik Cumhuriyeti 1946’dan 1952’ye dek kadınlara işgücüne tam katılım, çocuk bakım yardımı, kolay erişilebilen doğum kontrolü vb. haklar tanıdı. Kürtaj düzenlemesi de 1956 yılında bağnaz Katolik çevrelerin protestolarına rağmen genişletildi ve kadınların sosyal gerekçelerle kürtaj olmasının önü açıldı. Sosyalizmin bir kazanımı olan bu hak 1989’lara değin kadınlara tanınan bir hak olarak kaldı. Bugün Polonya’da kadınların aktif olarak mücadele ettikleri kürtaj hakkının temeli bu yasadır.

1955 ve 1970 yılları arasında çocuk bakımı gibi sorunların toplumsallaştırılmasında başarısız kalınması sonucu kadınlar evlerine gönderildi ve kitlesel işten çıkarmalar yaşandı. 1958’de yalnızca bir işyerinde bir gecede 6 bin kadın işten çıkarıldı.

1980’lerde “Sizin ve bizim özgürlüğümüz için” sloganıyla yola çıkan ve rejime karşı muhalefeti toplayan Solidarność (Dayanışma) sendikasının talepleri arasında kadınların talepleri yer almadı. Tersine, Dayanışma hareketinin tek başına iktidara geldiği 1989 yılında Kürtaj yasası, Polonya’da meclisteki ilk tartışmalardan biri oldu. Bu, Dayanışma’nın en temel destekçisi olan Katolik kilisesinin ve başında bulunan Polonyalı Papa Jean Paul’un yoğun taleplerinin sonucu gerçekleşti ve “komünizme karşı” mücadelede Katolik kilisesine ve Papa’ya “yüce” desteklerinden dolayı teşekkür mahiyetindeydi.

Ve ortaya çıkan kadın hareketinin belki de ilk itirazı kürtajın yasaklanma girişimine karşı gerçekleşti.

Kapitalist dönüşümün hızla sürdüğü, sosyalizmin tüm kazanımlarının toplumdan adeta silindiği gericilik yıllarında işçi ve emekçi kadınların sorunları derinleşti: Cinsiyete dayalı ücret farkı 1989 yılında yeniden uygulamaya konuldu, işgücüne katılımı düştü, doğum kontrolüne ve sağlık haklarına erişimi kısıtlandı, kadınların parlamentodaki temsil oranı düştü, sosyal ve ekonomik yaşam koşulları zorlaştı vs.

Bağnaz dinci-milliyetçi politikacıların ve kilisenin başlattığı tartışmalar 1993’te başarılı oldu ve kürtaj yasağı kabul edildi. Böylece kürtaj Polonya’da bir hak olmaktan çıktı.

2000’li yıllar milliyetçi-köktendinci PiS’in gittikçe güçlendiği ve gericiliğin yükseldiği, kazanılmış haklara saldırıların yoğunlaştığı yıllar oldu. 2013’te “toplumsal cinsiyetçilik” diye bir tehlike olduğunu iddia eden Katolik kilisesinin özel kadın düşmanı kampanyaları öne çıktı.

Eylül 2016’da PiS hükümeti kürtaj yasağını meclise getirdi. Bu dönem “Siyah Protesto” olarak bilinen büyük kadın eylemlerinin, kadın grevinin yaşandığı bir sürecin de başlangıcı oldu. 3 Ekim 2016’da 147 kent ve kasabada Siyah Pazartesi/Polonya Kadın Grevi örgütlendi. Protestoların gücü sermaye iktidarını şaşkına çevirdi. Yasa parlamentoda reddedildi.

2019’da dinci-milliyetçi PiS’in 1989’dan bu yana alınan en yüksek oy oranıyla tek başına iktidar olması ve yine PiS’in desteklediği Cumhurbaşkanı Andzej Duda’nın 2020’de yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesi, gelecek seçimlerin en erken 2023 te yapılacak olması, köktendinci milliyetçi sermaye iktidarını kürtaj konusunda yeniden atağa geçirdi. Pandemi süreci de bunun için fırsat yaratıyordu.

Ama bu kez parlamento değil, PiS şefi Jaroslaw Kaczynski’ye yakınlığıyla bilinen Anayasa Mahkemesi devreye sokuldu. İktidardaki milliyetçi köktendinci Hukuk ve Adalet Partisi (PiS) milletvekilleri, 2016’da parlamentodan geçiremediği kürtaj yasağı için, üyelerinin çoğu PiS hükümeti tarafından atanmış olan Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. 22 Ekim’de Anayasa Mahkemesi, fetüsün kusurlu olduğu durumlarda yapılan kürtajların da anayasaya aykırı olduğuna karar vererek, hükümetin istediği ve kürtajı fiilen yasaklayan yasa değişikliğine yeşil ışık yaktı.

Polonya bir kez daha günlerce süren ve milyonlarca kadın ve gençlik kitlesini harekete geçiren sokak eylemleri, protesto gösterileri ve kadın grevi ile sarsıldı. Gerici-faşist PiS hükümeti kararı ertelenmek zorunda kaldı. Ama Kaczynski Covid-19’un hızla yayıldığı bir süreçte kadın kitlelerinin bir kez daha mücadeleyi sokaklara taşıma kararlılığını hesaplamamış olacak ki, bu kararı resmiyete dökmekten kaçınmadı.

Gelinen noktada sermaye iktidarının ve dinci gericiliğin türlü dalavereleri sonucunda sınıf hareketinin mücadelelerle kazandığı ve aynı şekilde Polonya’da sosyalizmin bir kazanımı olan kürtaj hakkı gasp edildi, kürtaj 90 yıl öncesindeki gibi fiilen yasaklandı.

Kürtajın yasak olması gebeliğe son verme ihtiyacını ortadan kaldırmıyor mu?

Kürtajın yasak olması kadınların gebeliğe son verme ihtiyacını ortadan kaldırmıyor. Aksine kadınların kürtaj için güvenli olmayan koşullarda, sağlıksız yöntemlerle ve gizli birtakım yollara başvurmalarına neden oluyor. Polonya’da yılda 2 binden az yasal kürtaj yapılıyordu. Ancak kadın hakları örgütlerine göre her yıl 200 bin Polonyalı kadın kürtaj yaptırıyor.

Burjuva kadın yurtdışında daha uygun ve güvenli koşullarda kürtaj yaptırırken, bunu karşılayamayan çoğu yoksul, az gelirli, işsiz, genç, emekçi kadın tıbbi olmayan yöntemlere ya da ‘merdiven altı’ tabir edilen kuruluşlara başvurmak zorunda kalıyor. Güvensiz, sağlıksız koşullarda gerçekleşen kürtaj nedeniyle her yıl çok sayıda kadın ölüyor veya ciddi sağlık sorunları yaşıyor. Bu nedenle kürtaj sorunu aynı şekilde bir insan sağlığı sorunudur. Dolayısıyla kadınların güvenli, sağlıklı ve ücretsiz kürtaj hizmetine erişiminin yasaklanması ve kürtaj yaptırdığı için cezalandırılması yalnızca bir insan hakları ihlali değil, aynı zamanda toplumsal eşitsizliği ve ayrımcılığı da büyütmektedir.

Mücadele çağrısı: “Sokağa çık! İsyan et! Vazgeçme!”

Polonya kadın kitle hareketinin son yıllardaki mücadele zeminini kürtaj yasası oluşturdu. Sayıları milyonları bulan kadınlar dinci-faşist hükümete ve kiliseye karşı durmadan örgütlenen ve eyleme geçen bir yapıya sahip olduğunu defalarca kanıtladı.

Tıpkı Arjantin’deki gibi Polonya’da da milyonlarca kadın kürtaj yasasına karşı sokakta önemli bir gücü oluşturuyor. Kadın kitle hareketi mücadele okulunda öğreniyor, mücadeleye atılıyor, militanlaşıyor. Dünyada yükselen kadın hareketinden etkileniyor, aynı şekilde dünya kadın hareketini etkiliyor. İzlandalı kadınlardan esinlenerek gerçekleştirdikleri ilk kadın grevi ile kürtaj sorununu sınıfın gündemine de taşımayı başardı, böylece kürtaj yasağına karşı sadece işçi kadınları değil, toplumun büyük bir kesimini de yanına çekti.

Kürtajın neredeyse imkânsız kılınmasına karşı mücadele salt kadınlarla sınırlı kalmadı. Her eylem erkek işçi ve emekçilerle birlikte gençliğin de kitlesel katılımıyla güçlendi. 30 Ekim’de pandemi sürecinin en zor günlerinde Varşova’da düzenlenen ve 100 bin kişinin katıldığı eylem 1989’dan sonra Polonya’da gerçekleşen en kitlesel eylem olarak tarihe geçti.

Protestolar kürtaj yasağına ve onu gündeme getiren bağnaz milliyetçi rejime değil, dine ve onun ideolojisine de yöneldi. Böylece, koyu Katolik bir ülkede Katolik Kilisesinin hegemonyasında çatlaklar açtı, milliyetçi köktendinci hükümete de birçok kez geri adım attırdı.

Kürtaja karşı mücadele kapitalist sisteme karşı mücadeleden ayrı tutulamaz!

Polonya’da devrimci bir sınıf partisinin bulunmadığı ve devrimci proleter bir kitle ve sınıf hareketinin olmadığı günümüz koşullarında, kadın kitlelerin büyüyen öfkesine hâlihazırda feminist eğilimli bağımsız kadın ve kitle örgütleri yön veriyor. Böylece milyonların mücadele azmi, kararlılığı ve dinamizmi düzen sınırları içine hapsediliyor ve bu öfke tüm bu sorunun temeline, kapitalist sistemin kendisine yöneltilemiyor.

Kürtaj sorunu kadın sorununun, kadın sorunu toplumsal, sınıfsal sorunların bir parçasıdır ve bu düzen içinde kalıcı bir çözümü de mümkün değildir. Ayrıca, sömürü ve kâr üzerine kurulu kapitalist sistemde bunalımlar gündeme her geldiğinde, bunalıma çare olarak düşünülen saldırılar kapsamında kazanımlar hedef haline getirilir. Böylesi dönemlerde milliyetçiliğin, dinsel gericiliğin yükselişiyle emekçi kadınların haklarına yönelik saldırılar artar.

İşçi sınıfının mücadeleleri ile kazanılmış tüm haklar gibi, kürtaj yasası da bir hak olarak tanındığında bile sermaye iktidarının çıkarları ve ihtiyaçları söz konusu olduğunda kolaylıkla geri alınabilir. Bir diğer nokta ise kapitalizm her zaman kendi çıkarları ve ihtiyaçları doğrultusunda kadını, kadın bedenini ve onun üzerinden doğurganlığını denetlemeyi hedefler. Böylece kimi zaman yasaklanan kürtaj, kimi zaman yasaklar gevşetilerek hep gündemde kalır.

Bu nedenle kapitalizmde kürtaj sorunu kadın sorununun, kadın sorunu ise toplumsal-sınıfsal sorunlar bütününün ayrılmaz bir parçasıdır. Tam da bundan dolayı işçi ve emekçi kadınlar kapitalist sisteme, sınıfsal, cinsel her türlü sömürüye karşı mücadelede yerlerini aldıkça kürtaj yasası gibi sorunların kalıcı çözümünü de güvenceye alacaktır.