Memleketi Özbekistan’dan çalışmak için Türkiye’ye gelen Nadira Kadirova’nın 23 yıllık kısa yaşamı, dünyanın farklı yerlerinde göçmen kadınların güvencesizlik ve istismara açık yaşamlarına ayna tutuyor. “Şüpheli” denilen ölümü ise üst sınıfa mensupların ayan beyan işledikleri cinayetlerden nasıl sıyrıldıklarını, delilleri nasıl kararttıklarını ve ne kadar örgütlü olduklarını bir kez daha gözler önüne seriyor.
Emekli General AKP milletvekili Şirin Ünal’ın evinde bir yıldır sigortasız çalıştırılan Kadirova, Ünal’a ait silahla göğsünden vurulmuştu. Ortada yaşamını yitiren bir insan vardı fakat “şüpheli kimse” bulunamadı! Kadirova’nın ölümü “silahla gerçekleştirilmiş intihar” olarak kaydedildi. Ankara emniyet müdürlüğü “intihar” beyanıyla olayın üzerini hızlıca örtmeye çalıştı. İntihar vakalarında dahi, aile ve arkadaşlarının beyanlarına başvurulur. İntihara sürüklenme durumunun olup olmadığı araştırılır. Kadirova’nın ölüm nedeni iki gün içerisinde oldubittiye getirildi. İntihar, kovandan ya da silahtan alınan parmak iziyle basit bir şekilde ortaya çıkarılabilecekken hem de…
Nadira’nın, ölümünden bir gün önce, AKP’li milletvekilinin tacizine uğradığı, bu durumu telefonda arkadaşına anlattığı biliniyor. Polis arkadaşlarının beyanına ihtiyaç duymamış, dahası “Vebal altında kalırsınız” diyerek tehditte bulunmuştu. Savcılık, Kadirova’nın daha sonra ifadesi alınan yakın arkadaşı Leyla Niyazova’ya “fuhuş” yapma suçlamasında bulundu. Göçmen kadın işçi, Nadira’nın ölümünün aydınlatılmasıyla ilgili bilgi vermek isterken, kendisinin ve Nadira’nın fuhuş yapmadığını kanıtlamaya çalışmak zorunda kaldı. Öte taraftan hakkında “taciz” beyanında bulunulan ve silahın sahibi olan patron AKP’li Şirin Ünal “şüpheli” olarak dahi görülmedi!
Bunların yanı sıra, olağan koşullarda ayları bulabilen otopsi işlemi, Kadirova olayında hızlıca yapılıp, iki gün içinde adli tıp raporu hazırlandı. 23 Eylül Pazartesi yaşamını yitiren genç kadının cenazesi 25 Eylül Çarşamba günü Özbekistan topraklarındaydı. Kardeşini son kez öpmek istediğini söylen ağabeye, cesedin ilaçlandığı söylendi. Adli tıp fotoğrafları gösterilmedi. Ağabeyle yola çıkan Şirin Ünal’ın adamlarından biri cenaze toprağa verilene kadar ayrılmadı. Kızlarının “şüpheli” ölümü nedeniyle ailenin avukat talebi, pek çok avukat tarafından reddedildi. Cenaze evinde polis bekledi, aile tehdit edildi. Dosyaya müdahil olmaya çalışan avukatlar cenazenin çok hızlı bir şekilde Özbekistan’a götürülmesi nedeniyle vekâlet alma sorunu yaşadılar. Ayrıca gizlilik kararı varmış gibi, dosyaya ulaşamadılar.
Kadirova’nın ölümünün incelenmesi ve araştırılmasına dair başından beri usulsüzlükler yaşandı. Savcılık, bilirkişi, polis, Emniyet Müdürlüğü vb. tüm yetkililerce cinayet örtbas edilmeye, deliller karartılmaya çalışıldı. Dahası Özbekistan devletince de bu girişimler devam etti. İkinci bir adli tıp incelemesi yapılmadı fakat cenazeyi yıkayanlar Nadira’nın vücudunda iki kurşun deliği, aynı zamanda çeşitli yerlerinde morlukların olduğunu dile getirdiler.
23 yaşındaki Nadira Kadirova, Balyoz, “FETÖ” vb. operasyonlarının göstermelik dahi dokunmadığı iktidar partisi üyesi Şirin Ünal’ın evinde tacize uğradı ve Ünal’ın silahından çıkan kurşunla cinayete kurban gitti, fakat Şirin Ünal’dan tek bir açıklama dahi yapılmış değil!
Siyasi güç ve mevki sahibi kişi ve yakınlarının işlediği suçlarda hep yapılageldiği gibi davranılıyor. Hatırlanırsa Rabia Naz olayında da benzer durumlar yaşanmıştı. İntihar denilerek 11 yaşındaki Rabia’nın cinayeti örtbas edilmeye çalışılmıştı. Kamuoyu ve ailenin yoğun çabalarıyla gerçekler ortaya çıkarılmaya çalışıldı.
Nadira’nın ölümü tek kurşunla işlenen örgütlü bir cinayet örneğidir. Tetiği çeken, cinayeti gizleyenler, arka çıkanlar ayan beyan ortadadır. Açık olan cinayetin kabul ettirilmesi ise toplumun duyarlılığına ve hep birlikte hesap sormaya bağlı olacaktır.