AKP iktidarı döneminde kadına yönelik şiddet katlanarak arttı. Bu konudaki istatistikler, kadın örgütlerinin açıkladıkları veriler ve gündelik yaşamdaki birçok olay bunu göstermektedir. Gerici-faşist iktidarın sermayenin çıkarlarına hizmet eden politikaları sonuca krizin faturası işçi ve emekçilere çıkarılmakta, kadınlara ise işsizlik, güvencesizlik, hak gaspları, baskı, aşağılama, istismar, şiddet ve artan oranda ölüm düşmektedir. Köklü toplumsal bir sorun olan kadın sorunu, 20 yılını geride bırakan dinci-gerici AKP döneminde gittikçe ağırlaşmış durumdadır.
AKP’li yetkilileri/sözcüleri her fırsatta kadına yönelik aşağılayıcı söz, tutum ve açıklamalarda bulundular. “Evlilik” adı altında çocuklara yönelik istismarın meşrulaştırılması, kadına yönelik şiddet ve boşanma başvurularında uzlaşma/arabuluculuk uygulaması, şiddete karşı koruma kararları için delil veya belge aranması, tedbir süresinin kısaltılması, kadınlara verilen nafakanın evlilik süresi ile sınırlandırılması vb. saldırılar iktidarın sürekli gündemindeydi. Meclis'te kurdukları Boşanma Komisyonu'nun 2016 yılında açıkladığı rapor, peşpeşe çıkardıkları yargı paketleri bunların somut adımlarıydı.
Kadın ve çocuklara yönelik sistematik hak gasplarını İstanbul Sözleşmesi adıyla anılan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, 20 Mart 2021’de iptal kararı izledi. Kitle desteğindeki zayıflamayla birlikte cemaat-tarikatların talebiyle hızlandırılan iptalden sonra gözler İstanbul Sözleşmesi’nin iç hukuktaki yansıması olan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu’na çevrilmişti. 2014’te yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi uygulanmadığı gibi, 2012’de kabul edilen 6284 sayılı yasasının uygulanmasında da ciddi sıkıntılar yaşandı. Yasa maddeleri yeni düzenlemelerle tırpanlandı. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi/engellenmesi konusunda hukuki düzenlemelerin başında gelen İstanbul Sözleşmesi -uygulanmamasına rağmen- iptal edildi. Seçim pazarlıklarının kızıştığı bugünlerde, 6284 sayılı kanunun kaldırılması yönündeki tartışmalar da gündeme getirildi.
İstanbul Sözleşmesi’nin iptal kararı AKP’li kadın milletvekillerinin bir kısmı tarafından eleştirilmişti. Şimdi de Yeniden Refah Partisi’yle ittifak görüşmeleri sırasında 6284’ün pazarlık konusu olması aynı kesimler tarafından eleştiri konusu yapıldı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık ile AKP Meclis Grup Başkan vekili Özlem Zengin, 6284 sayılı yasayı “kırmızı çizgi” ilan etti. Bu eleştirilerin dün olduğu gibi bugün de samimiyetten uzak ve daha çok da kadınlardan gelecek oyların muhafaza edilemeyeceğine yönelik kaygılardan dolayı olduğu aşikardır. Kendi iktidarlarının kadın düşmanı icraatlarıyla birlikte, kadın düşmanı/ katili, onlarca cinayetin tescilli örgütü Hizbullah’ın partisi olan ve İstanbul Sözleşmesi’nde olduğu gibi 6284 sayılı yasanın kaldırılmasına yönelik de çalışmalar yapan Hüda Par’la yapılan işbirliği de bu samimiyetsizliği en açık kanıtıdır. Kısacası, yapılan görüşmelerden kurulan ittifaklara ve ittifak pazarlığında ortaya konan eleştirilere kadar, gerçek olan şey kendilerini milyonların yaşamları üzerinde hak sahibi sayanların oturdukları rahat koltukları kaybetmemek için kâr-zarar hesaplarına başvurması, kadınların yaşamlarını seçim pazarlığında kullanmalarıdır.
İktidar cephesinden bunlar yaşanırken, düzen muhalefetinin kadın hakları konusundaki tablosu da pek parlak değildir. Düzen muhalefetin yayınladığı mutabakat metninde, Saadet Partisi’nin koyduğu şerhle birlikte İstanbul Sözleşmesi’nin adı dahi geçmemiş, kadın sadece aile kurumu kapsamında ele alınmıştır. Onların derdi devasa boyutlara ulaşan kadın sorununa çözüm aramak değil seçimi kazanmak için her yol mübahtır ilkesiyle kadın haklarından vazgeçmek anlayışıdır.
Sonuç olarak, iktidarından düzen muhalefetine kadın hakları, kadınların yaşamları ancak getireceği oya göre değer kazanmaktadır. Kirli pazarlıklar bu kadar ayan beyan ortadayken, bizlerin yapması gereken hayatlarımızı, haklarımızı onların eline teslim etmemek ve mücadele sonucu kazandığımız hakları yine mücadeleyle korumaktır. Bunun için fiili-meşru mücadeleyi sürdürmek ve güçlendirmektir.