Deprem bölgesinde kadınlar unutmuyor, affetmiyor!

Aradan bir yıl geçmesine rağmen kadınlar başta olmak üzere depremzedelerin ne acıları sona erdi ne de öfkeleri.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Kadın
  • |
  • 08 Şubat 2024
  • 13:30

6 Şubat depremlerinin üzerinden bir yıl geçti. 11 ili doğrudan etkileyen depremde resmi açıklamaya göre on binlerce, farklı hesaplamalara göre ise yüz binlerce kişi yaşamını yitirdi. Yüzbinlerce insan yerini yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Aradan bir yıl geçmesine rağmen, bölge halklarının acıları ve depremin ardından yaşadıkları sorunlar bitmek bir yana, farklı biçimlerde devam ediyor. Depremin “yaraları” bir türlü sarılmıyor.

Depremden sonraki süreçte yıkımın etkisini en çok kadınlar ve çocuklar yaşadı. Yaşamın yeniden inşa edilmesinde ve yaşamsal sorunların çözülmesinde kadınlar büyük sorumluluklar aldılar. Savunmasız konumdaki çocuklar ise en temel ihtiyaçlardan yoksun kalırken, aradan bir yıl geçmesine rağmen pek çok çocuk halen kayıp.

Artan ekonomik sorunlarla birlikte çalışma yaşamına katılım ve istihdam sorunları ile beraber yaşamı yeniden inşa etmenin sorunları ve bunların bir arada yürütülmesi zorunluluğu kadınların üzerindeki yükü çok daha fazla ağırlaştırdı. Ki kadınların üzerine bu denli yük bindirilmesinin temel sorumluluğu bizzat sermaye devletine aittir. AKP-MHP iktidarının barınma, sağlık, çocuk bakımı gibi en temel yaşamsal ihtiyaçları karşılamaması, hiçbir kamusal hizmeti çözmemesi, kadınları bu işlerin sorumluluğunu üstlenmek zorunda bıraktı. Aradan bir yıl geçmesine rağmen, bu sorunlar farklı biçimlerde halen devam etmektedir.

Depremin vurduğu 11 kentte kadınlar, deprem öncesinde farklı işkollarında istihdama katılıyorlardı. Örneğin Malatya’da ağırlıklı olarak sanayide istihdam edilirken, Hatay’da ise tarım ağırlıklı ya da güvencesiz işlerde çalışıyorlardı. Depremin ardından kadınlar aynı zamanda ciddi ekonomik sorunlarla karşı karşıya kaldılar. Çalışma yaşamına katılmak istediklerinde ise öncelikle depremi fırsata çeviren kapitalistlerin zaten asgari düzeyde olan ücreti dahi aşağıya çektiğine tanık oldular. Depremin hemen ardından ilan edilen OHAL’e göre patronlara sağlanan imkanlar çerçevesinde kısa çalışma ödeneklerinden pek çok kadının, öncesinde güvencesiz çalıştırıldığı için faydalanma şansı olmadı. Zaten başlı başına birer sorun olan barınma ve ulaşım ise istihdamın önünde bir engele dönüştü. Yine deprem fırsatçılığıyla kreşlerin kapatılması ve gerekli güvenliği alınmayan konteyner kentlerden kaynaklı kadınlar bir yanda yokluk, öbür yanda çocuk bakımı ikilemi ile karşı karşıya bırakıldılar.

Tarım alanlarında çalışan kadınlar ise, tarım arazilerine el konulması, iş alanının daralması, bu alanlarda ucuz işçiliğin dayatılması vb. ile sefalet koşullarına mahkum edildiler.

Depremin ilk anından itibaren barınma sorunu, depremzede emekçiler için en temel sorunların başında geldi. Yetersiz, sağlıksız ve geniş ailelerle birlikte çadırlarda yaşamak kadınlar için eziyete dönüştü. Zira bu mekanlar kadınlar açısından gerek iş yükü gerek hijyen gerekse de güvenlik sorunlarını üst üste bindirdi. Eşinden ayrılmış ve tek başına yaşayan kadınlar ise bu sağlıksız koşullardan dahi yoksun kaldı. İlerleyen zamanlarda kurulan konteyner kentlerde de yeni sorunlarla baş başa bırakıldı kadınlar. Ortak kullanım alanlarının sorunları, hijyen sorunu, konteyner kentlerin gerekli güvenliğinin alınmaması, ulaşım sorunları bitmek bilmedi. Depremzedelerin yaşadığı tüm sorunlar şiddeti de tetikleyen bir rol oynadı. Kadınlar şiddet karşısında savunmasız bir şekilde depremin ardından yaşadıkları travmalarla baş başa kaldı. Ayakta kalabilenler ise ancak dayanışmanın gücüyle zorluklarla baş edilme iradesi gösterdiler.

On binlerce insanın öldüğü, geride kalanların yaşamlarının ise köklü bir şekilde değiştiği deprem bölgelerinde insanlar, enkaz altından “devlet nerede” çığlıkları attılar. Deprem bölgelerinde kamusal görevlerini yerine getirmeyen devlet, “rezerv alan” adı altında kâr ve rant alanları açmak, tarım arazilerini yağmalamak, insanların üç kuruşluk geçim kaynaklarının üzerine çökmek söz konusu olduğunda ise hazır ve nazırdı.

Aradan bir yıl geçmesine rağmen kadınlar başta olmak üzere depremzedelerin ne acıları sona erdi ne de öfkeleri. Kadınlar, bir doğal afet olan depremin bu denli büyük bir yıkıma dönüşmesine sebep olan sermaye düzeninden halen çok alacaklıdır. Ancak bu kokuşmuş rejim kendiliğinden bir şey vermeyeceği için, kadınların hakları ve talepleri uğruna örgütlü şekilde mücadele etmek dışında bir çıkış yolu bulunmamaktadır.