Dinci-faşist AKP-MHP iktidarı gerici/zehirli ideolojisini topluma dayatma küstahlığına devam ediyor. Medyayı, Diyanet’i, eğitimi, yargıyı ve diğer kurumları bu saldırının sıçrama tahtaları olarak kullanıyor. Çürümüş mafyatik rejimin başı T. Erdoğan, ortaçağ artığı rejimler gibi işi müzik yasaklama noktasına vardırdı. Pandemiye karşı hiçbir ciddi önlem almayan bu rejim, içki satışını kısıtlayan, hafta sonları ise yasaklayan kararlar almıştı. Rejim çürüdükçe farklı yaşam biçimlerine tahammülsüzlük de artıyor. Bu pervasızlık, kolluk kuvvetlerinin Maçka Parkı’nda LGBTİ+ bireylerin düzenlediği vegan piknik etkinliğine saldırıda da kendini gösterdi. Toplumun felaketlerini kendisi için “nimet” sayan AKP şefi ile suç ortakları haklara, özgürlüklere, farklılıklara savaş açmış görünüyor.
Sarayın emirleri, polis copları, yargı sopası ile yönetilen bu ülkede AKP-MHP rejimi yasaları da kendi zihniyetine göre uyduruyor. Hukuk kurallarını eğip bükerek kadına yönelik şiddete ve çocuk istismarına kapı aralayacak adımlar atmakta ve katilleri, tecavüzcüleri korumakta ısrar ediyor.
Katiller, işkenceciler, tecavüzcüler kayırılıyor
AKP-MHP ikilisi milyonlarca emekçiyi sefalete mahkum eden, işsizliği had safhaya çıkaran ekonomik krizle ilgili değiller. Başka işleri yokmuş gibi katillerin, tecavüzcülerin tutuklanmasını zorlaştırmak için mesai yapıyorlar. İstiyorlar ki, katiller, tecavüzcüler tutuklanmadan sokaklarda dolaşmaya devam etsinler. “Kısa etek giymeseymiş”, “gece vakti sokakta ne işi varmış” gibi söylemlerle tacizi/tecavüzü “meşru” göstermeye çalışan bu zihniyet, insanlık onurunu aşağılayan bu saldırılara davetiye çıkarıyor. Nitekim bunun yansımaları her gün yaşanan cinayet, tecavüz, istismar, taciz olaylarındaki dramatik artışta görülüyor.
Erdoğan tarafından ilan edilen “İnsan Hakları Eylem Planı” kapsamında hazırlanan dördüncü yargı paketi ile bu suçları işleyenler hakkında tutuklama kararı alınması zorlaştırılmak isteniyor. TBMM Adalet Komisyonu’nda bu hafta görüşülerek kabul edilen teklifte işkence ve cinsel suçların da bulunduğu “katalog suçlar”da tutuklama şartlarında değişiklikler yer alıyor.
Cinsel saldırı, cinsel istismar, çocuğun cinsel istismarı, soykırım ve insanlığa karşı suçlar, kasten öldürme, işkence gibi suçları da kapsayan “katalog suçlar”da artık tutuklama için “somut delil” şartı aranacak. Tutuklama yerine adli kontrol verilmesine ilişkin düzenlemelerin yer aldığı bu teklifte tutuklama kararları için “gerekçelendirme şartı” getirilecek. Böylece bu suçların faillerinin tutuklanması zorlaştırılmak isteniyor.
Katillere, işkencecilere, tecavüzcülere mahkemelerde sağlanan kolaylık bununla sınırlı kalmıyor. Yakalama emri bulunan bir kişinin mesai saatleri dışında ve tatil günlerinde ifade amacıyla gözaltına alınması durumunda kişinin taahhüdü üzerine her yakalama emri için bir kez geçerli olmak üzere kişi serbest bırakılabilecek. Taahhüdün yerine getirilmemesi durumunda ise 1000 TL para cezası kesilecek.
Pakete ağza bir parmak bal çalmak adına, boşandığı eşe karşı işlenen suçların ağırlaştırıcı neden sayılacağı maddesi eklenmiş olsa da durum değişmiyor. Zira bu haliyle teklif, kadına ve çocuğa yönelik cinsel suçlarda yakalama ve tutuklama koşullarında katilleri ve tecavüzcüleri kayırıyor.
Hukuk iğdiş edildi
Elbette AKP-MHP iktidarı bu rezil hamleyi yaparken hukuksal kılıflara uydurmaya çalışıyor. Bunun için burjuva hukukunda “evrensel değerler” sayılan ve kağıt üzerinde geçerli olan “adil yargılanma”, “masumiyet karinesi” ve “kişinin özgürlüklerini kısıtlamama” kavramlarını iğdiş ediyorlar. Dördüncü yargı paketi, güya “özgürlüklerin korunması, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının geliştirilmesi ile hukuki güvenliğin güçlendirilmesi” için hazırlanıyor. Saray rejimi her ne kadar özgürlükten, demokrasiden bahsetse de icraatlarının tam tersi yönde olduğu bu örnekle bir kez daha gözler önüne seriliyor.
Günümüzde “gizli tanık” beyanları ile özgürlükleri ellerinden alınan, iddianameleri yıllarca hazırlanmayan, duruşmaları yıllardır devam eden tutuklular varken, kopyala-yapıştır usulü hazırlanan iddianameler ile açılan binlerce soruşturma varken “somut delil ile tutuklanma şartı”ndan söz etmek zindanlara atılan binlerce muhalifle acımasızca alay etmektir. Zira Tayyip Erdoğan’ın önünde düğmesiz cüppelerini iliklemek için çırpınan tiplere teslim edilen yargı, saraydan gelen emirlerle tutuklamalara devam ediyor.
AKP’nin niyeti, yargı paketinin kapsadığı suçlara bakılarak kolayca anlaşılıyor. Katilleri, işkencecileri, tecavüzcüleri kapsama dahil eden rejim, kimlerin özgürlüğü ile ilgilendiğini de ayan beyan ortaya koyuyor.
Mevcut yasalara göre, çocuk ve kadına yönelik cinsel saldırılarda tutuklama kararları mağdurun beyanına dayanarak alınıyor. Ek olarak pedagog ve psikologların raporları da değerlendiriliyor. Çoğu tutuklama ise, ancak kamuoyunun basıncıyla gerçekleşebiliyordu. Bundan rahatsız olduğu anlaşılan AKP-MHP zihniyeti, “somut delil” ilkesini dayanak göstererek katillerini, işkencecilerini, tecavüzcülerini korumaya çalışıyor. Halihazırda işkencecilere zaten dokunan yok. Sistematik tecavüze uğrayan çocuklar için ise “bağırmadı” ya da “rızası vardı” söylemlerine itibar eden bir yargı var. Hal böyleyken istismar iddiasının “ispatlanması” kuralının getirilmek istenmesi bu ağır suçu işleyenleri korumak ve yeni suçlar işlemeleri için teşvik etmekten başka bir anlam taşımıyor.
Gelecek ellerimizde
Sermayenin siyasi alandaki en gerici en saldırgan temsilcisi olan Perinçekçi dalkavuklar desteğindeki AKP-MHP rejimi, her hak arama mücadelesine saldırdığı gibi, kadın ve çocuk haklarını savunmak ve geliştirmek için mücadele edenlere de saldırıyor. Demokratik hak ve özgürlüklere düşman olan bu rejim, pandemi gibi bir felaketi bile fırsat sayıp toplumun yaşam tarzına pervasızca müdahale ediyor. İstanbul Sözleşmesi gibi önemi tartışılmaz bir uluslararası sözleşmeden çekilmeyi gündeme getiriyor. Dinci-mezhepçi-ırkçı yaşam tarzını devletin imkan ve kurumlarını kullanarak topluma dayatıyor.
Tepeden tırnağa çürüdüğü, bir tür mafyalar ve çeteler koalisyonu haline geldiği Sedat Peker’in ifşaatlarıyla da teyit edilen bu rejimin işkencecilerin, katillerin, tecavüzcülerin desteğine muhtaç olduğu görünüyor. Bu da şaşırtıcı değil. Zira kitle desteği hızla eriyor. Bu pervasızlık AKP-MHP koalisyonunun oylarını arttırır mı bilinmez. Ancak kesin olan; bu rejimin soygun, yağma, talan, çeteleşme ve mafyalaşmanın odağı olmasının yanı sıra işkencecilerin, katillerin, tecavüzcülerin hamisi olarak tarihe geçeceğidir. Tüm bu pervasızlıklar, kepazelikler, zulümler saray rejiminin bekası içindir.
Bu rejimin ağa babaları şunu unutuyor: Ne kadınların ne çocukların hayatları onların koltuklarından değersizdir. Kadınların ve çocukların geleceğini de kapsayan, “sınıfa karşı sınıf” eksenli mücadele saraylarını da koltuklarını da ilelebet tarihin çöplüğüne atacaktır.