AKP-MHP gericiliği toplumsal muhalefete yönelik saldırılarını hız kesmeden sürdürüyor. Düzenin çürümüşlüğünün, devletin mafyalaşmasının toplumun gündemine bu denli girdiği ve tartışıldığı bir dönemde gerici-faşist iktidarın saldırılarını yoğunlaştırması kuşkusuz boşuna değil. Toplumsal meşruiyetini kaybeden AKP-MHP iktidarı hala şovenizmden, terör demagojisinden, “yerli ve milli” teranelerinden medet umuyor. Uyuşturucu ticaretinden silah ve petrol kaçakçılığına, yağma ve talandan savaş suçlarına varıncaya dek durmaksızın kabaran kirli sicilini gizlemeye çalışıyor. Bunu da yıllardır işçi ve emekçilerin bilincini dinci, gerici, şoven ideolojilerle bulandırarak yapıyor.
Halkların, işçi ve emekçilerin kanlarında eli olan bu mafya düzeni varlığını sürdürmek uğruna elindeki her türlü imkanı kullanıyor. Bu imkanların başında ise polis-bekçi ordusu ve talimat bekleyen yargısı geliyor. Toplumsal muhalefete yönelik işkence, gözaltı, tutuklama saldırıları ve yargı terörü her fırsatta devreye sokuluyor. Bu kudurganlık sermaye devletinin korkusunu da gözler önüne seriyor.
Geçtiğimiz aylarda Gezi Direnişi ve Kobane davlarının tekrar açılması, keza son olarak da HDP’nin kapatılmasına ilişkin iddianamenin kabul edilmesi, baskı ve zorbalığın olduğu kadar iktidarın korkusunun da somut ve güncel örnekleridir. Bu davalar, daha en başında, davaların açılışı itibariyle bile tek adam rejiminin talimatı ile gerçekleşmiştir. Kadınların ve gençlerin sokaklara taşan öfkesi ve eylemleri Gezi Direnişi fobisini canlandırmış, yargıya “Yeni Gezi yaratmak isteyenler cezasını çekecektir” talimatı verilmiştir. Öyle ki burjuva yargısının bile suç bulamadığı ve iki kere beraat kararı verilen Gezi Direnişi Davası, yargıya verilen talimatla, toplumsal muhalefete dönük bir gözdağı olarak yeniden açılmıştır.
Kürt halkına ve HDP’ye yönelik sonu gelmez baskıların temel araçlarından biri de yine düzen yargısıdır. Sermaye devleti, Demirtaş’ın tutukluluğu konusunda AİHM’in (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) verdiği acil tahliye kararını “arkadan dolanarak” boşa çıkarmak için yeni davalar açmıştır. Çünkü AİHM’nin Demirtaş’la ilgili kararı, zindanlardaki binlerce HDP’linin tutukluluğunu ilgilendiren emsal bir kararıdır. Elbette ki AİHM de burjuva yargı düzeninin bir parçasıdır. Ancak gelinen yerde sermaye iktidarı burjuva yargı düzenini bile rafa kaldırmıştır. Nitekim AİHM kararı sonrasında hemen Kobane ve HDP’yi kapatma davaları açılmıştır. Hakkında tahliye kararı verilen Demirtaş, bir gecede Kobane Davası’nın tutuklusu haline getirilmiştir. Keza zindandaki birçok Kürt siyasetçi de HDP’yi kapatma davasının sanığı haline getirilmiştir.
Gerici-faşist iktidar Kobane ve HDP’yi kapatma davaları üzerinden Kürt halkına yönelik saldırılarını kalıcı hale getiriyor. Tutukladığı binlerce insanın herhangi bir yargı kararı ile zindandan çıkamamasını garantilemeye çalışıyor. Bunun yanı sıra HDP’yi kapatma davası kapsamında hakkında siyaset yasağı istediği 500’e yakın kişiyi aktif mücadeleden uzak tutmayı hedefliyor. Halihazırda HDP’li milletvekillerinin neredeyse hepsi hakkında onlarca fezleke mevcut. Seçilmiş birçok milletvekili zaten vekillikleri düşürülerek tutuklanmışlardı. HDP’li binlerce insan sonu gelmez bir tutuklama terörü ile tutsak edildiler. Kobane ve HDP’yi kapatma davaları bu saldırının daha da şiddetlendirilmesi anlamına geliyor. Dinci-gerici iktidar bu uğurda, bir başka deyişle kendi sefil çıkarları için yargıyı hoyratça kullanıyor.
Burjuva yasalar, hukuk kuralları veya bütün bir hukuk sistemi bugün sermaye devletinin kirli sicilini aklayan, devrimcileri, ilericileri, muhalifleri ise cezalandıran bir araca dönüşmüş durumdadır. Fakat baskılar, yasaklar, tutuklamalar hiçbir zaman işçi ve emekçilerin, ezilen halkların mücadelesini durduramamıştır. Tarih bunun örnekleri ile doludur. AKP-MHP blokunun saldırıları da çürümeye yüz tutmuş bir iktidarın son çırpınışlarıdır. Sermaye düzeni ve dümenindeki dinci-gerici iktidar işçi ve emekçilerin, gençlerin, kadınların, ezilen halkların örgütlü mücadelesi karşısında duramayacaktır. Tarihin çöplüğü; imparatorluklar, krallıklar, diktatörlükler, baskıcı rejimler vb. ile doludur. Bugün yargıyı toplumsal muhalefetin üzerinde kırbaç gibi sallayan gerici-faşist iktidar da tarihin çöplüğünde yerini alacaktır. Onu hak ettiği çöplüğe süpürmenin yolu ise burjuva sınıf iktidarına son verme, diğer bir deyişle işçi ve emekçilerin, gençlerin, kadınların, ezilen halkların yaşadığı bütün sorunların kaynağı olan kapitalist düzeni yıkma mücadelesini yükseltmekten geçiyor.