Uluslararası işçi hareketi ve sosyalist hareketin birikimiyle 1910 yılında toplanan Komünist Enternasyonel’e bağlı 2. Uluslararası Kadınlar Konferansı, senede bir günün uluslararası kadınlar günü olmasını kabul eder. 1921 yılında Moskova’da toplanan 3. Uluslararası Komünist Kadınlar Konferansı’nda ise, Ekim devriminin fitilini ateşleyen Petrograd’lı kadın tekstil işçilerine ithafen, “Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün” 8 Mart olmasına karar verilir.
Emekçi kadınlar günü, 1800’lü yılların sonlarında Amerika’daki tekstil işçisi kadınların vahşi kapitalizm çarklarında verdiği mücadeleden, “ekmek ve gül” grevlerinden, Avrupa’da sınıf mücadelelerinden, “ekmek ve barış” isteyen Petrograd’lı kadın tekstil işçilerinin tarihinden beslenmektedir. Ve 8 Mart, yüz yılı aşkındır tüm dünyada kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesinin sembolü olarak kutlanmaktadır.
8 Mart’a kaynaklık eden döneme damgasını vuran grev ve direnişlerde kadınlar için oy hakkı, eşit işe eşit ücret, 8 saatlik iş günü talepleri ön plana çıkar. Kadın işçilerin dişe diş mücadelesi, uluslararası işçi hareketi ve sosyalist hareketin mücadelesinin ürünü olarak bu taleplerin bir kısmı kazanımla sonuçlanır. Ancak emek sömürüsü üzerine kurulu kapitalist düzen sürdüğü sürece kadınlar üzerindeki çifte sömürü ve eşitsizlik devam eder. Sınıf ve kitle hareketinin güçsüz, örgütsüz ve dağınık olduğu dönemlerde ise kapitalistler, egemenliklerini pekiştirmek, kârlarına daha fazla kâr katmak için saldırılarını yoğunlaştırırlar.
Krizin faturasını ödemeyeceğiz!
Dünya çapında emperyalist kapitalist sistemin krizlerinin derinleştiği, siyasal gericiliğin daha da arttığı bir dönemden geçiyoruz. Gözü dönmüş kapitalistler, 100 yıl önce kazanılmış haklarımıza göz dikmek, işçilerin kölelik zincirlerini kalınlaştırmak, yanısıra kadın işçi ve emekçileri dipsiz bir kuyuya hapsetmek istiyorlar. Sermaye sınıfının güdümündeki AKP-MHP iktidarı eliyle izlenen politikalarla her geçen gün derinleşen çok yönlü krizin faturası işçi ve emekçilere kesiliyor, emekçilerin alım gücü düşüyor, yoksulluk daha da derinleşiyor. İşçi ve emekçi kadınlar da bunun bedelini ağır bir şekilde ödüyor. İşçi sınıfı üzerindeki sömürü daha da derinleşirken kadın işçiler ucuz iş gücü olarak görülmeye, toplumsal yaşamın tüm alanlarında cinsiyete dayalı ayrımcılık derinleşmeye devam ediyor. AKP-MHP iktidarının kadınlara dönük uyguladığı politikalar ise bu baskı ve eşitsizliği daha da artırıyor. Kırıntı düzeyindeki haklar bile gerici iktidarın hedefi olmaya devam ediyor. İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin ardından 6284 sayılı yasanın kaldırılması, Medeni Kanun’daki değişiklikler ve Anayasa değişiklikleri gerici rejimin halen gündeminde olmaya devam ediyor.
Kadınların talepleri sandıklara sığmaz
Bu yıl 8 Mart’ı aynı zamanda yerel seçim sürecinde karşılıyoruz. İşçilerin, emekçilerin ve kadınların biriken sorunları karşısında, burjuva düzen partileri ve reformist partiler 23 Mayıs seçimlerinin ardından bir kez daha emekçilerin karşı karşıya kaldığı sorunların çözümü için sandığı işaret ediyorlar. Burjuva siyasetin gün geçtikçe çürüdüğü tabloda kirli pazarlıklarla birlikte rüşvetler konuşuluyor, mesnetsiz vaatler havada uçuşuyor. Derinleşen ekonomik kriz vaatlere de yansıyor ki, burjuva düzen partileri yapacaklarını iddia ettikleri “sosyal yardımlar” konusunda adeta birbirleriyle yarışıyorlar. Yoksulluğun ortadan kaldırılmasını değil, yönetilebilir ve sürdürülebilir olmasını savunanlar, yardımlara muhtaç edilmiş bir toplum sayesinde iktidarlarını sürdürmeyi amaçlıyorlar. Kadınların en temel sorunlarının başında çocuk bakımı gelmesinden kaynaklı tüm adaylar, kentleri kreşlerle donatacaklarını iddia ediyorlar. Kadın odaklı belediyecilik yapmaktan bahsediyorlar, kadınların en temel sorunlarının yerel yönetimlerce çözülebileceğini iddia etmeye kadar vardırıyorlar işi.. Seçimin ertesi günü unutulacak ve bir 5 yıl daha akıllara gelmeyecek vaatler kaplıyor ortalığı...
Oysaki kadınların talepleri sandıklara sığmaz. Zira, kadınların karşı karşıya kaldığı sömürü, baskı ve eşitsizliğin kaynağında kapitalist sömürü düzeni var. Ne seçimler ne de “en demokratik” yerel yönetimler bile, kadınların artık kronikleşmiş sorunlarına çare olamaz.
Seçim süreçlerinin kitlelerin ufkunu sandığa havale edilmesinin kötürümleştirici etkisini bir yana bırakırsak, bu ülkede hareket noktası AKP iktidarının izlediği politikalar olan, kadınlara dönük baskıcı, ayrımcı politikalara itiraz eden bir kadın hareketi var. Kadınlar iktidarın kadın düşmanı politikalarına, kazanılmış hakları gaspetmeyi hedefleyen uygulamalarına yıllardır direniyor. Ülke çapında yaygın ve kitlesel eylemlere imza atıyor.
Heterojen bir yapıya sahip kadın hareketinin yanısıra, kendi bulundukları alanlardan, fabrikalardan kadın işçiler mücadeleye atılıyor. Erkek sınıf kardeşleriyle beraber direnişler örgütlüyor. Son bir kaç yıldır yoğunlaşan işçi direnişlerinin yanısıra, yakın zamanda gerçekleşen Özak, Burda Bebek, Agrobay direnişlerinde olduğu gibi kadın işçiler sınıf mücadelesinde yerini alıyor, ön saflarda direniyor. Kapitalistlerin sömürüsüne, feodal önyargılara, ataerkil baskılara, devlet-polis zoruna karşı mücadeleyi sürdürüyor.
Kadın işçiler bir adım öne!
Gün geçtikçe ağırlaşan ve yerel seçimlerin ardından daha da ağırlaşması kaçınılmaz olan çalışma ve yaşam koşulları karşısında yapılması gereken şey, işçi sınıfının merkezinde olduğu mücadele ve direniş ekseni yaratılmasıdır. Bu da ancak işçi sınıfının ayağa kalkmasıyla ve onun bir parçası olan kadın işçilerin mücadele sahnesinde aktif bir rol oynamasıyla olanaklı olacaktır. Tarihsel örneklerin yanısıra, yakın dönemde yaşanan işçi direnişleri dahi göstermektedir ki, kadınlar mücadeleye adım attıklarında devrimci enerjileri açığa çıkmakta, bugüne kadar kendilerini kuşatan zincirleri kırdıkları gibi sınıf mücadelesine de büyük bir güç katmaktadırlar.
İşçi Emekçi Kadın Komisyonları olarak bir dönemdir “tüm işyerlerine ve mahallerde ücretsiz, nitelikli, 7/24 açık kreş” çağrısı yükseltiyoruz. Bu talep kadın işçilerin taleplerinden sadece biridir. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne giderken, emekçi kadınları kreş hakkı da dahil olmak üzere kadın işçilerin tüm talepleri için mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz.
Beraberinde işçi sınıfına dönük kapsamlı saldırıları püskürtebilmek için verilecek mücadelede çifte sömürüye maruz kalan, eşitsizliği yaşayan kadın işçileri, özgür ve eşit bir yaşam için bir adım öne çıkmaya, özgürlüğünü ellerine almaya çağırıyoruz.
İşçi Emekçi Kadın Komisyonları