Geride kalan 2019 yılının toplam bilançosu, yazık ki işçi sınıfı ve emekçilerin ciddi kayıplara uğradıklarını gösteriyor. 2018’de başlayan krizin dalgaları şiddetlenmiş, sermayenin vurucu gücü olan AKP-MHP koalisyonu yükün tümünü emekçilerin sırtına yıkmıştır. Emekçilerin yaşam standartları düşmüş, işsizlik artmış, reel ücretler erimiş, iş cinayetleri tam bir kıyıma dönüşmüştür.
Bu icraatlara imza atan AKP-saray rejimi din istismarına devam ederken, yine şatafatta ve israfta sınır tanınmamıştır. Komşu Suriye topraklarını işgal ederek ekonomik krizi daha da derinleştirmiş, faturayı emekçilerin sırtına yıkmıştır. Bazı temel tüketim maddelerinin fiyatı neredeyse iki katına çıkarken, asgari ücrete sadece yüzde 15 zam yapılmıştır. Emekçilerin durumu bu iken saraya, diyanete, savaşa devasa servetler akıtılmış, yandaş sermaye gruplarına milyarlarca liralık ihaleler peşkeş çekilmiştir.
Bilanço vahim
Kapitalist sistem doğası gereği sömürüye, yağmaya, talana dayanır. AKP-saray rejiminde ise bu icraatlar tam bir arsızlıkla sergilenmektedir. Talanla ayakta kalabilen bir rejimin başka türlü davranması beklenemez elbet. 2019 yılı, bunların karşısına dikilebilen bir sınıf hareketi olmadığı için, iktidarın pervasızlıkta her türlü sınırı aştığı icraatlarla geçmiştir.
2019 yılında onlarca kişi ağır sefaletten dolayı yaşamına son vermiştir. İşsizlik resmi rakamlara göre yüzde 14.7’ye yükselmiş, işsiz sayısı 4 milyon 600 bine fırlamıştır. Geniş tanımlı işsiz sayısı ise 8 milyon civarında hesaplanmaktadır. Gençlerde ise işsizlik oranı 24’lere ulaşmıştır. 20’si çocuk 1620 işçi saray rejimi ve kapitalistler tarafından iş cinayetlerine kurban edilmiştir.
Sadece bu kadarı bile tablonun nasıl günden güne vahimleştiğini göstermektedir. Talancı rejimin zorbalığı, rantçılığı, kadın cinayetlerini teşvik edici politikaları vb., işçilerin ve emekçilerin yaşamını tam bir cehenneme çevirmiş bulunmaktadır.
Rejim icraatlarına devam edecek
AKP şefi Erdoğan’ın “Asgari ücrette bir jest yaparız” açıklamasının ardından yüzde 15 zam yapılması, saray rejiminin pişkinliğinin vardığı boyutu gözler önüne sermiştir. Asgari ücreti açlık sınırlarında tutan iktidar, bir yandan Libya’daki iç savaşa dalmak için hazırlık yaparken, öte yandan Kanal İstanbul adlı talan projesine on milyarları dökmeye hazırlanmaktadır. Tüm bunlar rejimin aynı pervasızlıkla yola devam edeceğini göstermektedir.
İşçi sınıfı ve emekçiler, “benden sonrası tufan” diyen bir rejimle karşı karşıya bulunuyorlar. Ciddi bir sınıf hareketi ya da güçlü bir toplumsal hareketlilik ile bu pervasızlığa dur denilemediği sürece bu saldırılar sürecektir.
2020 yılında kazanmak için!..
AKP-MHP koalisyonu dışarıda savaşa hazırlanırken de, talan projeleri dayatırken de, hak arama mücadelelerini zorbalıkla engellemeye çalışırken de sınıfsal misyonuna uygun davranmaktadır. Sermayenin “demir yumruğu” olan bu iktidar varoluşunun kaçınılmaz kıldığı uğursuz rolünü oynamaktadır.
“Sınıfa karşı sınıf” bağlamında tabloya baktığımızda, bu gidişatı değiştirmenin tek yolu, işçi sınıfı ve emekçilerin sınıfsal misyonlarına uygun bir mücadele hattı oluşturmalarıdır. Bu yönde somut adımlar atılmadığı sürece gidişatı emekçiler lehine çevirmek mümkün olmayacaktır.
İşçi sınıfı elbette tüm saldırıları sineye çekmedi. Birçok mevzi direniş gerçekleştirdi. Örgütlenme çabalarının yanı sıra rejimin yasaklamadığı küçük çaplı grevler gerçekleştirildi. Ancak bu mücadeleler yerelleri aşamadığı için, rejimi zorlayan bir düzey yakalayamadı. Bundan dolayı AKP iktidarı saldırılarını ara vermeden sürdürebildi.
2020 yılına girerken sermaye iktidarının açmazları derinleşiyor. Bundan dolay daha acımasız saldırılar gündeme getirecektir. Bu ise, işçi sınıfı ve emekçileri 2019 yılını aşan bir mücadele geliştirme sorumluluğuyla yüz yüze bırakıyor. 2020’de kazanabilmek için geçen yıla göre daha bilinçli daha örgütlü daha kararlı bir mücadele düzeyinin yakalanabilmesi gerekiyor.
İşçi sınıfı ve emekçi müttefikleri saray rejimini ve temsil ettiği sömürücü kapitalistler sınıfını dize getirebilecek güçtedir. Ancak bu gücü sergileyebilmesi için birleşip örgütlenmesi, ortak talepler etrafında mücadeleye atılması şarttır.
Elbette AKP iktidarı, kapitalistler ve sendika ağaları sınıfın birliğini sabote etmek için çaba harcayacak, sefalete mahkum etmek için her yola başvuracaklardır. Dolayısıyla aşılması gereken önemli engeller vardır. Ancak işçi sınıfının nicel-nitel gücü, tarihsel deneyimleri, mücadele birikimleri her tür engeli aşmayı kolaylaştıracaktır. Bu eşsiz gücü birleştirip sınıfın ortak hedefleri uğruna mücadelede bir araya getirmek ise, sınıf devrimcileri başta olmak üzere tüm öncü işçiler ile ilerici-devrimci güçlerin öncelikli görevidir.