Su yok, hava yok, rant ihaleleri sürüyor!

Büyük yıkım ve insan kıyımından rant devşirmek AKP-MHP iktidarının “normali” haline getirilmiştir. Yaşanan her doğa olayının işçi ve emekçiler için felakete dönüşmesinin bizatihi sorumlusu olan bu iktidarın pervasızlığı, henüz karşısına dikilip hesap soran örgütlü bir gücün olmamasından da kaynaklanıyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 12 Eylül 2023
  • 19:00

6 Şubat gecesi peş peşe yaşanan depremlerin üzerinden 7 ay geçmesine rağmen yıkıcı etkileri sürüyor. Önlem almayarak ve arama-kurtarma çalışmalarını aksatarak ölümlerin kat be kat artmasına sebep olan AKP-MHP iktidarı depremzedelere verdiği sözleri de tutmadı. Enkazlardan çıkabilen ve hayatta kalabilenlere asgari yaşam koşulları bile tam sağlanabilmiş değil. Kaderine terk edilen depremzedelerin sağlık, eğitim, barınma, beslenme gibi temel ihtiyaçlara ulaşımı halen çok kısıtlıdır.

Su ve temiz hava yok!

Hemen her şeyin ihtiyaç olduğu deprem bölgesinde en yakıcı sorun ise sudur. Depremzedelerin aktarımları aylardır emekçilerin kendi çabalarıyla ulaştırdığı yardımların belli bir sınıra dayandığı, git gide azalarak artık yetersiz kaldığını gösteriyor. Kullanma ve içme suyuna kalıcı çözüm bulunamadığı sürece sağlık sorunu da derinleşmeye devam edecek.

Deprem bölgesinde bir başka sorun ise plansız moloz kaldırma çalışmalarının sebep olduğu hava kirliliğidir. Resmî kurumların rutin temiz hava ölçümlerini raporlamadığı Antakya’da Türk Tabipleri Birliği (TTB) ile Temiz Hava Hakkı Platformu’nun yaptığı bir çalışma bölgedeki hava kirliliğinin endişe verici boyutlara ulaştığını ortaya koyuyor. Çalışmaya göre yapılan ölçümlerde tespit edilen kirlilik seviyesi uluslararası standartların çok üzerindedir. Öte yandan, meslek örgütlerinin uyarıları, çözüm önerileri ve çalışmaları dikkate alınmayarak bölgede yaşayanların sağlık hakkı sistematik şekilde ihlal ediliyor. Enkaz kaldırma çalışmalarında açığa çıkan toz ve kimyasal maddelerden kaynaklı birçok kişinin KOAH hastası olduğu da sağlık meslek örgütlerinin raporlarında yer alıyor. Yıkım ve moloz kaldırma çalışmaları su sıkılmadan yapılıyor. Antakya’yı ve çevresini toz altında bırakan bu pervasızlık, kanserojen madde içeren asbestin her tarafa yayılmasına yol açıyor. Ancak insanların hayatını tehlikeye atan bu sorun Saray rejiminin umurunda bile değil.

Arama-kurtarma çalışmalarında bulunamayan iş makinaları Dikmece’de!

6 Şubat sabahından itibaren can havliyle kurtarma ekibi ve iş makinası bekleyen depremzedeler günlerce enkaz altında kalmış, binlerce kişi kurtarılmadığı için hayatını kaybetmiş, hayatta kalanların bir kısmı ise uzun süre yakınlarının cansız bedenlerine bile ulaşamamıştı. Günlerce deprem bölgesine ulaşmayan iş makinaları rant ihaleleri açılmaya başladığında, tarım arazilerinde, meralarda, zeytinliklerde boy gösterdi. TOKİ’nin konut yapacağı bahanesiyle depremzedelerin tarım alanlarına el koyan AKP-MHP iktidarı aynı yerde bir kez daha bilim ve tekniği hiçe saydı. Gasp edilen tarım arazileri depremlerin sürdüğü bölgede bina yapımına elverişli değil. Bu da yapılması muhtemel konutların şimdiden riskli olması anlamına geliyor. Diğer yandan o kadar hazine arazisi varken, köylülerin topraklarına el koyup asırlık zeytinliklerin yok edilmesi büyük bir emek ve doğa talanıdır.

Rant ihalelerinde ısrar

Arama-kurtarma çalışmalarında ve sonrasında yaşamsal ihtiyaçların giderilmesinde basiretsiz kalan AKP-MHP rejimi ihaleler söz konusu olduğunda nefes almadan “çalışıyor”. Depremin dördüncü günü başlayan ihaleler AKP-MHP rejimine yakınlığıyla bilinen şirketlere bir bir dağıtılıyor. Üstelik ihaleyi alan şirketlerin aynı bölgede depremden önce yaptığı binalarda yaşanan usulsüzlükler ve yıkım orta yerde duruyorken.

Cumhuriyet’te yer alan bir habere göre, Antep’te yapılması planlanan deprem konutu için ihaleyi YDA İnşaat aldı. AKP döneminde hızla semirtilen kapitalistlerden biri olan YDA İnşaat, aynı zamanda su baskınları ve teknik aksaklıklarla sürekli gündeme gelen Defne Devlet Hastanesi’nin ihalesini de almıştı. Yine Malatya’da, Antakya’da, Adıyaman’da bir yanda içme suyu sorunu çözülmezken öte yanda yandaş inşaat şirketlerine milyarlık ihale dağıtımı hızla devam ediyor.

AKP-MHP iktidarının deprem bölgesindeki yapılaşmaya ilişkin adeta akıl tutulması yaşadığı bir başka proje ise Hatay Havalimanı’dır. Tüm uyarılara ve tepkilere rağmen 2007’de Amik Ovası’na inşa edilen, 2009 ve 2014’de iki defa yağmur suları altında kalan, zemininde sürekli çökmeler oluşan ve son olarak 6 Şubat depreminde kullanılamaz hale gelen Hatay Havalimanı ikinci kez aynı yere yapılmaya başlandı. Oysa Havalimanı’nın hasar görmesi depremin kritik günlerinde arama, kurtarma ve yardım çalışmalarını büyük oranda sekteye uğratmıştı. Havalimanı pistini elverişsiz bir araziye yapmak ilk olumsuz durumda kullanılamama riskini arttıracağı için çok daha maliyetli bir iştir aynı zamanda. Havalimanı kullanabilir durumda olsaydı belki binlerce kişi kurtarılabilecekti. Buna rağmen Havalimanı’nın aynı yere yapılması tesadüf değil, fütursuzluğun vardığı boyutları gözler önüne seren tercihtir.

Büyük yıkım ve insan kıyımından rant devşirmek AKP-MHP iktidarının “normali” haline getirilmiştir. Yaşanan her doğa olayının işçi ve emekçiler için felakete dönüşmesinin bizatihi sorumlusu olan bu iktidarın pervasızlığı, henüz karşısına dikilip hesap soran örgütlü bir gücün olmamasından da kaynaklanıyor.