Ekonomik krizin üstüne pandeminin faturası da emekçilerin sırtına yüklendi ve milyonlarca insan ağır yaşam koşullarına mahkûm edildi. Salgın önemli bir tehdit olmayı sürdürürken, gerekli önlemler alınmadan yüz yüze eğitim başladı. İşçi ve emekçilerin çocukları ciddi bir salgın riskiyle karşı karşıyalar. Üniversitelerin açılması ile binlerce öğrenci başta barınma olmak üzere beslenme, ulaşım gibi temel ihtiyaçlara erişmekte zorlanıyor. Doğasını ve yaşam alanlarını korumaya çalışanlar polis saldırısı ile karşı karşıya kalıyorlar.
1 Ekim’de açılması planlanan Meclis’in gündemleri arasında ise bunların hiçbiri yer almıyor. Sermaye iktidarı Meclis açılışına yeni saldırı planları ile hazırlanıyor. Meclis’in gündemlerinde seçim yasası, vergi paketi, diyanet akademisinin kuruluşu, yeni anayasa tartışmalarının yanı sıra sosyal medya düzenlemesi yer alıyor.
Ana akım medyayı kendisi için tamamen dikensiz gül bahçesine çeviren AKP-MHP iktidarı, internet ve sosyal medya üzerinde henüz tam denetim sağlayabilmiş değil. Bu nedenle, toplumun değişik kesimlerindeki huzursuzluğun en çok yansıdığı alanlardan biri olan sosyal medya, sermaye iktidarının saldırı hedeflerinden birini oluşturuyor. “Yalan Haber ve Dezenformasyonla Mücadele” başlıklı yasa teklifi ile sermaye iktidarı, baskı ve yasak politikalarını güçlendirmek istiyor. Hem sosyal medya kuruluşları hem de kullanıcılara yönelik yaptırımlar içeren yasa teklifi içerisinde, “Sosyal Medya Başkanlığı”nın oluşturulması planı da var. Yasa kapsamında “dezenformasyon” nitelikli paylaşımları “organize, örgütlü ve bilinçli” şekilde yayan sosyal medya kullanıcısına hapis cezası; sosyal medya kuruluşlarına da söz konusu içeriği 24 saat içinde kaldırmaları, kaldırmamaları halinde ise ağır para cezaları öngörülüyor.
Alternatif medyayı susturmanın araçları
AKP-MHP iktidarı, kendisine muhalif kitlelerin farklı fikir ve görüşleri okuyabildikleri, kendilerini ifade edebildikleri, tepki ve taleplerini yansıttıkları alanlarda tam denetim sağlayabilmek için farklı araçlar kullanıyor. RTÜK eliyle ana akım medyayı tamamıyla tek sese dönüştürdü. Basın İlan Kurumu (BİK) üzerinden gazetelere yönelik müdahalelerini artırırken, aktroll ordusunu kullanarak da internet üzerinden nefret söylemini yayıp, kendisine muhalif sesleri hedef gösteriyor.
2019 yılında yetkileri genişletilen RTÜK, yurtdışı haber sitelerini içeren çevrimiçi yayınları teftiş etme yetkisine de sahip oldu ve internette yayın yapan medya kuruluşlarını denetlemeye başladı. Muhalif kanallara uyguladığı yayın yasakları ve para cezaları ile her farklı sesi susturmaya uğraşıyor.
Türkiye’deki bağımsız gazeteler BİK reklamlarından elde ettikleri gelirlerle ayakta kalıyorlar. BİK, reklamların çeşitli gazetelere nasıl dağıtıldığı veya medyaya verilen cezalar hakkında kamuya açık rapor sunmuyor. Yine 2019 yılından bu yana BİK, muhalif gazetelerin ilanlarını keserek susturmaya çalışıyor.
Sermaye iktidarının internetteki aparatı olan aktroll ordusu, çok sayıda gazeteciyi, sanatçıyı, haber sitelerini hedef göstererek, kirli bilgi yayarak gerçeği maniple etme görevini yerine getiriyor. Özel olarak beslenen bu ordu internet kullanıcılarını sistematik bir şekilde çeşitli yöntemlerle sindirmeye çalışıyor, hedef gösteriyor. Bu ordunun varlığı çeşitli raporlara da yansıyor. Örneğin Stanford İnternet Gözlemevi, Twitter’ın manipülasyonu engelleme politikalarını ihlal ettikleri gerekçesiyle AKP ile bağlantılı 7 bin 340 adet hesabı kapattığını duyurmuştu.
Oxford Üniversitesi İnternet Enstitüsü tarafından hazırlanan bir raporda ise dezenformasyon faaliyeti tespit edilen ülkeler arasında bulunan Türkiye’de, 500 kişilik bir sanal birliğin “muhalefete saldırmak, sosyal medyayı baskı altına almak ve hükümeti desteklemek” için kullanıldığı bilgisi yer alıyor.
ABD merkezli insan hakları kuruluşu Freedom House'un “2021 İnternette Özgürlük” raporuna göre, 100 puan üzerinden yapılan değerlendirmede Türkiye, “Erişim engeli” başlığında 15 puan, “İçerik sınırlaması” başlığında 10 puan, “Kullanıcı hakları ihlallerinde” 9 puan aldı. Toplam 34 puan verilen Türkiye, “özgür olmayan ülkeler” arasında yer alıyor.
Sosyal medya yasa teklifi ile hedeflenen; bir yanıyla ifade özgürlüğü, diğer yanıyla haber alma ve haber verme hakkıdır. Hak ve özgürlük mücadelesi verenlere yönelik baskı ve zorbalık kapsamına giren bu saldırı ancak sokakta verilecek özgürlük mücadelesi ile püskürtülebilir.