Suç dosyaları fazlasıyla kabaran AKP iktidarının şefleriyle onların tetikçiliğini yapan kolluk kuvvetleri, sıradan demokratik eylemlere bile azgınca saldırıyorlar. Demokratik haklarını kullanarak eylem yapan veya yapmak isteyen işçilere, emekçilere, gençlere, kadınlara, Kürtlere, Alevilere akıl almaz bir kinle saldıran devlet güçleri, sokaklarda faşist terör estirmeyi ise, “olağan vaka” haline getirmek istiyorlar.
Haziran Direnişi’ni tetikleyen Gezi Parkı eyleminin birinci yıldönümünde kolluk kuvvetlerini sefer eden dinci-gerici iktidar, polis ordusuyla güç gösterisi yaparak, faşist yüzünü, tüm iğrençliğiyle gösterdi. Akıl dışı boyutlara ulaşan polis terörü, rejimin efendilerinin korkuyla saldırganlaştıklarını gözler önüne seriyor. Direnişin yıldönümünde gösteri düzenlenmesini engellemek isteyen kolluk kuvvetleri kent merkezlerini işgal ederek, sermayenin vurucu gücü AKP iktidarının korkusunun nasıl da derinleştiğini dünya âleme gösterdiler.
Gezi paranoyası
Haziran Direnişi AKP iktidarının, onun şefi Tayyip Erdoğan’ın ve müritlerinin cilalarını döktü. Sahte parıltıları uçtu gitti, cazibelerini yitirdiler. “Mağdur” değil “eli kanlı” birer “zebani” olduklarını herkes gördü. Sonrasında ise yalancı, hırsız, rüşvetçi ve yolsuzluk batağına saplandıkları, tartışmaya mahal bırakmayacak somutlukta kanıtlandı.
Haziran Direnişi’nde korku duvarını yıkan milyonlar, gücünün doruğunda olduğunu sanan gözü dönmüş despota öyle bir şamar indirdiler ki, aradan bir yıl geçmesine rağmen, kendine gelemedi. AKP iktidarının şefleri, ama özellikle madenci dövecek derecede zıvanadan çıkan büyük şef Tayyip Erdoğan, ne zaman ağzını açsa, Haziran Direnişi’ne kin kusuyor. Parlak pullarını döken, kimyasını bozan direnişi bir türlü unutamıyor.
Haziran Direnişi’nin yıldönümünde eylem yapılmasını engellemek için on binlerce polisi seferber eden, metroyu kapatan, İstanbul’un iki yakası arasındaki vapur seferlerini iptal eden, yolları araç trafiğine kapatan AKP iktidarı, tam bir hezeyan içinde olduğunu bir kez daha kanıtladı.
Polis ordusu direnişi önleyemedi
Polis ordusunu seferber eden gerici iktidar, Haziran Direnişi’nin yıldönümünde eylem yapılmasını engellemeyi hesaplıyordu. Ancak polisin azgın zorbalığına rağmen İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere, pek çok kentte on binlerin sokaklara çıkmasını engelleyemedi. Haziran Direnişi’nde gençleri katleden polis, aynı kinle saldırıya geçerek, Taksim ve çevresi başta olmak üzere, birçok kentte faşist terör estirdi.
Devlet terörüne rağmen on binlerin direnişini engelleyemeyen sermaye iktidarı, direnen emekçilere azgınca saldırarak intikam almaya çalıştı. Burjuva yasalarını bile ayaklar altına alan polis, AKP iktidarının “özel tetikçi”si gibi hareket etti. Yüzlerce kişiye saldıran polis, yüzlerce kişiyi de gözaltına aldı. Korktukça saldırganlaşan iktidar, Haziran Direnişi’nde korku duvarlarını yıkan kitlelerin direnişi karşısında hezeyana kapılarak, saldırganlaşıyor.
Despot şiddete tapıyor…
Haziran Direnişi’yle kimyası bozulan AKP şefi, bir yıldan beri her kitle eylemine saldırı için bizzat emir veriyor. Yüzlerce madencinin katledilmesinden sorumlu olan iktidarın başı olmasına rağmen, Soma’da madenci dövecek kadar zıvanadan çıkan “büyük şef”, Okmeydanı’nda uluorta cinayet işleyen polisi savunmakla kalmamış, “polis nasıl sabrediyor” açıklamasıyla tam bir caninin ruh hali içinde olduğunu ilan etmiştir.
Polis provokasyonları veya “sivil” faşist çetelerini sokaklara salan AKP iktidarı ve onun başındaki despot, gelinen yerde tam bir şiddet tapıcısı olduklarını döne döne ispatlıyorlar. Polis terörünü “olağan” hale getirmek isteyen iktidar, gaz bombaları, plastik mermi ve biber gazıyla yönetmeye çalışıyor. Her vesileyi kaba güç gösterisi yapmak için gerekçe sayan sermaye iktidarı, kitle eylemlerini terörize ederek kabarık suç dosyasının açılmasını ertelemeye çalışıyor.
Despot şef şahsında billurlaşan dinci-gerici sermaye iktidarının, işçi ve emekçilere kaba sömürü, zorbalık ve ölüm dışında sunabileceği bir şey yoktur. Bu da, iktidara karşı tepkilerin birikmesini, Greif’in açtığı yoldan ilerleyen birçok fabrika ve işletmedeki işçilerin militan direnişlerini ve kitle eylemlerini tetikliyor. İktidarın icraatları toplumsal hareketi körüklerken, işçi ve emekçi kitlelerin sokaklara taşan tepkisi ise, dinci-gerici iktidarı daha da saldırganlaştırıyor. Bu döngü, sınıflar mücadelesinin sertleşme dönemine girdiğinin işaretlerini veriyor.
15-16 Haziran’ın direniş ruhunu kuşanma zamanı
Sermayenin vurucu gücü AKP iktidarı tarafından estirilen devlet terörü ancak militan bir mücadele ile püskürtülebilir. Yıldönümü yaklaşan şanlı 15-16 Haziran Direnişi, işçi sınıfı ve emekçilere izlenmesi gereken mücadele yoluna ışık tutuyor.
15-16 Haziran Direnişi, sermaye iktidarının işçi sınıfını hedef alan saldırılarının nasıl püskürtülebileceğini gösteren, şanlı mücadele deneyimlerinden biridir. Meşru/militan temelde gelişen, düzenin gerici yasalarına takılmayan, sınıfın geniş kesimlerini harekete geçiren 15-16 Haziran Direnişi, sermayeye geri adım attırmıştır. Gücünü meşruluğundan ve militanlığından alan 15-16 Haziran Direnişi’nin ruhunu kuşanmak, hem hareket halindeki işçi sınıfının farklı kesimlerinin ortak talepler etrafında buluşabilmesi hem dinci-gerici iktidarın saldırılarının püskürtülmesi için şarttır. Bu direniş izlenmesi gereken yolu hem işçi sınıfına hem öncülerine göstermektedir.