CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile AKP şefi Tayyip Erdoğan’nın görüşmesinden sonra “normalleşme”, “yumuşama” gibi ifadeler sıkça kullanılmaya başladı. Oysa dinci gerici rejim, toplumu dikey olarak bölen saldırılarını daha pervasızca uygulamayı sürdürüyor. Dikey bölünmenin düzen partilerindeki yansıması, AKP ile CHP “karşıtlığı” olarak yansıyor.
Dinci-gericiliğin pervasızlığı ortada iken, CHP düzen partisi olarak gerçek AKP karşıtlığı yapmak bir yana, düzen muhalefeti rolünü bile hakkını vererek oynamadı. CHP kötü bir AKP karşıtı ambalajla ihtiyaç duyduğu anda dinci-faşist saray rejimine destek oldu. Buna rağmen toplumda yayılan AKP karşıtlığı ilerici kesimlerde CHP’ye yönelme şeklinde ifade edildi ve böyle karşılık buldu. Özetle dikey bölünme düzen partileri içinde yok, düzen sınırları içinde düşünüp bu partilere oy verenlerde yaratıldı.
Düzen partileri içinde birbirlerine küfredip, bir saat sonra sarılmalar bile sıradan bir durum. Çünkü hepsi işçi, emekçi alınteri, kanı ve canıyla doldurulan kaptan besleniyor. Küfretme de sarılma da sahneledikleri oyunlar. Oyunları bitince hep beraber aynı kaba kaşık sallıyorlar. Bu bir çürüme. Ama düzen partilerinin normali olan bir çürüme.
Düzen sınırlarına hapsolan “mücadele” çürür ve çürütür
4+4+4 eğitim sistemi çocuk işçi ve çocuk “gelinler” yarattı ve yaratmaya devam ediyor. Sistem uygulamaya başladığında tepkilere konu oldu. Ama uygulamaya geçti ve ‘normalleştirildi.’
22 yıllık sürece dönülüp bakıldığında dinci gerici rejime geri adım attırana kadar eyleme konu edilmeyen her uygulama bir süre sonra “normalleştirildi.”
Tepki duyulan gerici, iğrenç davranışların normalleştirilmesiyle birlikte, gericilik öykünülen bir şey haline getirildi. Düzen sınırlarına sıkışan bir bakış açısıyla girişilen hak arama çabasının kaçınılmaz sonucu bu oldu. Kayyım saldırısı, atamalarda mülakat şartı, “tasarruf” adıyla emekçilerin “boğazını sıkma”, Taksim 1 Mayıs’ını yasaklayıp kriminalize etme ve onlarca kişiyi tutuklamaları saldırıları sürerken, Erdoğan’ın 11 Haziran’da gerçekleştirdiği CHP ziyareti hala “normalleşme” adımı olarak gösteriliyor. İşin kötüsü bu görüşmeye umut bağlayan emekçiler de var.
Düzen sınırları içinde “mücadele” çürümeye mahkum bir “mücadeledir”. Çünkü çürüme normalleşiyor. Fiili meşru mücadele yolu izlenmeyip, düzen sınırları içinde kalındığında çürüme ‘normal’ bir durum oyuyor. Dinci gerici rejimin dikkate dahi almadığı yasalara hapsolan bir “mücadele” yerine, işçi sınıfının, emekçilerin ve Kürt halkının yolu, haklar ve özgürlükler için fiili-meşru mücadeleyi yükseltmek olmalıdır.
H. Ortakçı