Türkiye’deki ekonomik sorunların, krizin ve daralmanın nedeni bulundu: Merkez Bankası Başkanı! Cumhurbaşkanı Erdoğan da TCMB başkanını görevden alarak yerine kendi yardımcısını atadı. Ekonomik krizin faturası işçi-emekçilere kesilmeye devam ederken, bir fatura da Merkez Bankası Başkanı’na kesilmiş oldu.
Bu müdahale ekonomistler açısından kapitalist piyasa düzenine sınırlı da olsa var olan güvene yeni bir darbe olarak görüldü. Erdoğan’ın ekonominin başına Damat Berat Albayrak’ı geçirmesinden sonra bu hamle ile de ipler fazlasıyla tek elde toplanmaya devam ediyor.
Yaşananlar aynı zamanda mevcut sistemin keyfiyetini de bir kez daha tescilliyor. Yetkilerin tek elde toplandığı “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”nde her şey gibi kamu yöneticilerinin kaderi de AKP şefinin iki dudağı arasında. Cumhurbaşkanı, yayınlanan bir KHK’de yer alan “Cumhurbaşkanınca süreli atanan üst kademe kamu yöneticileri, ilgili kanunlarda öngörülen görevden alma gerekçeleri yanında kurumsal hedeflere ulaşılamaması nedeniyle de süreleri tamamlanmadan görevlerinden alınabilirler” ibaresine dayanarak, keyfi görevden almalara başvurabiliyor. Bu ise dolaysız yoldan iktidarın isteklerine göre hareket eden, görevlerini korumak adına hizmette sınır tanımayan bir memurlar ve bürokrasi ordusunu yaratıyor.
Merkez Bankası’nın önceki faiz arttırımı kararlarını eleştiren Erdoğan’ın ekonomide de istediği gibi at koşturabilmesi için Merkez Bankası’ndaki Murat’ı değiştirmesi gerekiyordu. Murat Çetinkaya gönderildi, yerine Murat Uysal getirildi. TCMB Başkanı olarak atanan Murat Uysal, yüksek lisans tezinde birçok akademisyenden intihal yapmasıyla gündemde kendine epeyce yer buldu.
Bu değişikliğin ekonomik gidişata burjuvazi adına çare olmayacağı açıktır. Ekonomik kriz ne TCMB’nin aldığı kararların sonucudur ne de bu krizin içinden onun aldığı kararlarla çıkılabilir. Üretimde daralma rekorlarının kırıldığı, enflasyonun dizginlenemediği, işsizlik rakamlarının arttığı, ekonomik ve siyasal olarak dışa bağımlılığın devam ettiği yerde ekonomik krizin çıkıp çıkmayacağı değil, ne zaman çıkacağı tartışma konusu olabilir ancak.
Erdoğan AKP’si içinse sorun zaten günü kurtarmaktır. Bunu da faturayı işçi-emekçilerin sırtına yıkarak yapmaktadır. Sermaye ve AKP, resmen işçi-emekçilerden toplanan vergiler ve fonlarla besleniyor. Teşvik ve vergi affı adı altında sermaye rahatlatılmaya çalışılıyor. Faizlerin düşürülmesi ile yandaş sermayeye düşük faizli kredi imkanı sunulması da gündemlerindedir. Keza sermayeye büyük kıyak anlamına gelen “Torba Yasa” ile fatura işçi ve emekçilere kesilmeye, sermaye rahatlatılmaya, bütçe açıkları kapatılmaya çalışılmaktadır.
Sıcak para ihtiyacının ise ihtiyat akçesinden, var olan ve oluşturulan fonların genişletilmesi ile karşılanması hedeflenmektedir. Devletin kefen parası olarak adlandırılan ihtiyat akçesinin hazineye devredilmesi, esasında ekonominin kefenlik durumunu ortaya koyuyor. Varlık Barışı’nın 6 ay daha uzatılması da sıcak para ihtiyacının ne denli yakıcı olduğunu gösteriyor. Bu uzatma ile kara para aklamanın da önü açılıyor. Yurtdışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarını 31 Aralık 2019’a kadar Türkiye’deki bir banka veya aracı kuruma bildirenlere “Nereden buldun?” sorusu sorulmayacak. %1 vergi kesilecek ve vergi incelemesi de yapılmayacak.
Ekonomist Mustafa Sönmez bu hamlelerin kalıcı ve ekonomide yeni bir büyüme ivmesi yakalatacak, istihdam ve gelir yaratacak adımlar olmadığını, “yükü halk sınıflarının üstüne yıkmak” olduğunu ifade ediyor.
Öte yandan “torba yasa”yla yurtdışına çıkış harcı 15 liradan 50 liraya çıkarılıyor. Daha önce olduğu gibi 15 lira yine toplu konuta gidecek, 35 lira ise bütçeye aktarılacak.
“Torba”daki bir diğer düzenleme yine sermayedarları ihyaya yönelik. Buna göre, finansal güçlük yaşayan firmalara iki yıl boyunca teşvikler verilecek, borçlarını yeniden yapılandırması sağlanacak. Cumhurbaşkanı isterse bunu 2 yıl daha uzatabilecek.
Erdoğan ve avenesi bütün bu adımlar ile büyük bir açmazın içinde olduklarını ilan ediyorlar. Ekonomik gidişatın bütün sorumluluğunu da enflasyon hedefini tutturamayan, Erdoğan faiz indirimi istediğinde yapmayan TCMB eski başkanına yüklüyorlar. Toplumda faiz indirimi yapıldığında enflasyonun düşeceği yanılsaması yaratıyorlar.
Şimdi sormak lazım, 2023 hedeflerini küçülten kendileri değil mi? İşsizlik hedeflerini, enflasyon hedeflerini, bütçe açığı hedeflerini tutturamayanlar kendileri değil mi? Özcesi görevden alınması gereken bizzat Erdoğan-AKP yönetimidir ve bunu gerçekleştirecek güç de işçi sınıfı ve emekçilerdir.