KPSS’de patlayan skandal, dinci-faşist rejimin her tarafı irin dolmuş, neresine dokunulsa patlayan bir ucubeye dönüştüğünü bir kez daha gözler önüne serdi. Bir tür kontralar, çeteler, mafyalar, tarikatlar, cemaatler, dolandırıcılar koalisyonu olan rejimin yolsuzluğa, yağmaya, talana, kirli işlere, soyguna batmamış tek bir kurumu, tek bir dairesi kalmamıştır. Rejimin ‘fıtratı’ gereği ÖSYM’nin bir çirkefe batamamış olması imkansızdır.
***
Sınavlarda soruları çalmak siyasal İslamcıların uzmanlık alanına girer. Zira bu pervasızlığı -tabi öncesi yoksa eğer- 2008’den beri şu veya bu şekilde tekrarlıyorlar. O dönem AKP ile Fethullah Gülen cemaatinin “balayı” devam ediyordu. Soru çalma konusunda daha çok cemaatin adı öne çıksa da AKP bütün o suçların ortağıydı. Gücü elde bulundurmanın küstahlığıyla sınavlarda soruların çalındığı, daha doğrusu iktidar tarafından yandaşlara dağıtıldığı birçok kez ortaya çıksa da, bildiklerini okumaya devam ettiler. Zira onlardan hesap soran yoktu. AKP-cemaat çatışması şiddetlenince sorun tek taraflı olarak dile getirilmeye başladı. Kendisi de fail olan AKP bütün suçu, 15 Temmuz darbe girişiminde yenilgiye uğrayan “FETÖ”cülerin üstüne yıktı.
AKP ile suç ortakları 20 Temmuz’da “sivil” darbelerini yapıp dinci-faşist koalisyonu kurunca, adam kayırmacılık ülke tarihinde görülmemiş bir noktaya getirildi. Cemaatçi olan ya da öyle oldukları iddia edilen, binlercesi ise KESK üyesi olan 150 bine yakın kişi ihraç edildi. Bunların yerine AKP, MHP, cemaat, tarikat militanları yerleştirildi. Devlet kurumlarında çalışmak için aranan liyakat çöpe atıldı. Başında AKP’nin bulunduğu kontralar, çeteler, mafyalar, tarikatlar, cemaatler, dolandırıcılar koalisyonu rantı ve talanı olduğu gibi, kurumlardaki kadroları da paylaşmaya başladılar.
Memur olmak, hatta sözleşmeli şekilde çalışabilmek için KPSS’den yüksek puan almak artık pek işe yaramayabiliyor. Zira memur atamalarında “mülakat” diye bir şey peydahlayan AKP-MHP rejimi, dinci ya da faşist ideolojilere yakın olmayan gençleri puanları yüksek olsa da atamıyordu. Puanları düşük ama dinci-faşist zihniyeti taşıyan ya da oradan referanslı olan kişiler atanıyordu. Adam kayırmacılıkta o kadar pervasızlaştılar ki, kimi zaman bölümünde Türkiye’de derece giren kişileri bile elediler. Bazıları “Zaten mülakat var, soru çalmaya ihtiyaçları yok” iddiasını ortaya atıyor. Oysa bu yanıltıcı bir iddia. Zira memurluğa başvurabilmek için KPSS’de belli bir puan alma şartı var. Dinci-faşist rejime yandaş olmanın rahatlığıyla hareket eden edenlerin bir kısmının sınavlarda yeterli puan alamama riskini ortadan kaldırmak için soru çalmaya ihtiyaçları var. Dolayısıyla mülakat torpiline rağmen KPSS’de az-buçuk başarılı olmak da gerekiyor.
Belirtmek gerekiyor ki bu dönemde her zamankinden daha çok soru çalmaya ihtiyaçları var. Çünkü dinci-faşist rejimin beka sorunu giderek derinleşiyor. Yandaşları yüksek puan alırsa, rejim yıkıldıktan sonra da atanma şansları yüksek olacaktır. Ayrıca her şeyiyle çirkefe batmış bir sistemin efendilerinin yandaşlarına soru vermeden herhangi bir sınav yapmaları mümkün değil.
***
Bu kokuşmuş rejimde skandallar patlak verdiğinde ne dikkate alan olur ne suçlular yargılanır ne sorumlu olanlar istifa eder. AKP şefi çıkar “Ben katilimi, işkencecimi, hırsızımı, soyguncumu, mafyacımı… yedirmem” diye vaaz verip konuyu kapatırdı. Bu defa biraz farklı oldu. ÖSYM Başkanının ilk tepkisi yine bildikti: “İddiaların aslı yoktur.”
Ancak beklenmedik bir şekilde AKP şefi, MHP kadrosundan o mevkie oturtulduğu söylenen Halis Aygün’ü ÖSYM başkanlığı görevden aldı. ÖSYM’ye yeni başkan olarak Bayram Ali Ersoy’u atayan Erdoğan, iddiaların Devlet Denetleme Kurulu (DDK) tarafından incelenmesi için talimat verdiğini duyurdu. Yeni atanan Ersoy, 31 Temmuz'da yapılan KPSS oturumlarının iptal edildiğini, 6-7 Ağustos 2022 ve 14 Ağustos 2022'de yapılacak KPSS oturumlarının da Eylül ayına ertelendiğini duyurdu. Bu arada sarayın atadığı Milli Eğitim Bakanı koltuğunda oturmaya devam ediyor.
AKP şefinin bu icraatlara başvurması pek alışıldık bir durum değil. Ya rejiminin çöküşünün yaklaşmış olmasından duyduğu korkudan ya da olayın iktidar içindeki klikler arası çatışmalarla bağlantısı olduğundan bu kararı almak zorunda kalmıştır. Bu durumda AKP şefinin “yedirtmem” kabadayılığı çökmüş görünüyor.
Vurgulamak gerekiyor ki, iliklerine kadar çirkefe batmış bir iktidarın başı, kendi atadığı bir memuru görevden aldı diye sistemin işleyişinde değişen bir şey olmayacaktır. Pir Sultan’ın dediği gibi “Bozuk düzende sağlam çark olmaz. Bu düzeni baştan sona değiştirmenin yollarını bulmalıyız.” Zira bu rejim yıkılmadan ne zorbalık ne hırsızlık ne talan ne soygunculuk ne adam kayırmacılık ortadan kaldırılabilir…