İşçi sınıfı cephesinde başlayan direniş ve eylemler yaygınlaşarak devam ediyor. İstanbul’dan Antep’e, İzmir’den Eskişehir’e ve daha onlarca kente yayılan direnişler, sınıf içerisinde mayalanan öfkenin ilk dışavurumları. Ağırlaşan kriz koşulları ve bunun işçi sınıfına yansımaları düşünüldüğünde, sınıf hareketine ivme kazandıracak yeni direnişlerin ve mücadelelerin kapıda olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Onlarca fabrika ve işletmeye yayılan eylemler henüz birleşik bir hareket biçimini almasa da, sınıf içerisinde bunun potansiyelleri giderek olgunlaşmaktadır. Zira, direnişlerde öne çıkan talepler büyük oranda ortaklaşmakta ve bu olgu farklı işkollarında direnişe geçen işçileri bir araya getirmenin olanaklarını da giderek çoğaltmaktadır.
İşçi direnişleri ve önderlik ihtiyacı
Gündemde olan direnişlerin büyük çoğunluğu kendisini “öfke patlaması” biçiminde ortaya koyuyor, işçiler yön verici bir önderlikten yoksun bulunuyor. Kimi direnişler de “öncü” müdahaleler sonucu olarak yaşanıyor, ancak bu da devrimci önderlik ihtiyacını ortadan kaldırmıyor.
Hareketin duyduğu ve yarına bırakılamayacak denli yakıcı olan devrimci önderlik ihtiyacı, gelişmekte olan direniş dalgasının seyrini ve sınıf hareketi açısından ortaya çıkaracağı sonuçları temelden etkileyecek bir mahiyet taşımaktadır. Zira, süren eylem ve direnişler belli mevzilerde kazanımlar elde etse de, sermayedarlardan kimi tavizler koparılabilse de, kalıcı örgütlenmeler yaratılamadığı, birleşik zeminlerde buluşturulamadığı koşullarda elde edilen kazanımlar ilk fırsatta geri alınacaktır. Dahası, direnişe geçen işçi bölükleri bir dizi saldırı ile ezilmek istenecek, örgütlü bir biçimde karşı konulamadığında ise manevi-moral yıkıma uğratılacaktır. Buna yakın dönemden bir dizi işçi direnişi örnek verilebilir.
Dolayısıyla, başta sınıf devrimcileri olmak üzere sınıf hareketine karşı sorumluluk duyan tüm kesimler hareketi daha ileriye taşıma, direnişlerin sunduğu olanakları en iyi bir biçimde değerlendirerek gerçek ve kalıcı mevziler yaratma çabasına yoğunlaşmalıdır. Bu temelde gerçekleştirilecek öncü müdahaleler eylemli çıkışların güçlenmesini ve kazanım elde etmesini sağlayacak, öte yandan hareket halindeki sınıf bölüklerinin örgütlenmesinin önünü açacaktır.
Gelişmekte olan işçi mücadelelerinin birleşik bir sınıf hareketine doğru ilerletilmesi, sıçramalı bir şekilde geliştirilebilmesi de bu temelde yapılacak öncü müdahaleler ve doğru devrimci önderlik pratiğine sıkı sıkıya bağlıdır. Kendiliğinden harekete geçen, sefalet dayatmalarına ve ağır çalışma koşullarına karşı direniş bayrağını dalgalandıran sınıf bölüklerinin talepleri ortaklaşsa da, bu durum hareketin birleşik bir niteliğe kavuşmasının sadece ön koşullarını oluşturmaktadır. Bu kuşkusuz önemli bir imkandır fakat mevzi direnişlerin “kendiliğinden” birleşik bir kanala akmasını beklemek devrimcilerin işi olamaz. Yapılması gereken açıktır. İşçi direnişleri ile çok yönlü bağlar kurarak birleşik-kitlesel bir sınıf hareketinin önünü açacak devrimci müdahalelerde bulunmak, parçalı ve yaygın seyreden direnişlerin akacağı kanallar yaratmak için tüm imkanları seferber etmektir.
İnisiyatif, cüret, seferberlik!
İşçi direnişleri üzerinden ortaya çıkan tablo ve temelde hareketin ihtiyaç duyduğu öncü müdahaleler en başta sınıf devrimcilerinin güncel ve ertelenemez görevlerini ortaya koymaktadır.
Bu açıdan, sürmekte olan eylemlerle güçlü ve çok yönlü bağlar kurmak, bunu somut zeminler üzerinden kalıcılaştırmak sürecin en kritik halkasını oluşturmaktadır. Greif ve Metal Fırtınası deneyiminden geçen sınıf devrimcileri, böylesi dönemlerde inisiyatifin, cüretli adımlar atmanın ve seferberlik ruhu ile hareket etmenin ne denli önemli olduğu konusunda açık bir fikre sahiptirler. Bunun ilk anlamlı adımlarını belli mevzilerde atmış da bulunuyorlar. Bu türden inisiyatifli müdahaleler bulundukları tüm alanlarda ortaya konulmalı, gelişmekte olan sınıf hareketini daha ileri bir düzeye sıçratmak için adımlar hızlandırılmalıdır.
“Sınıf hareketi açısından artık yeni bir dönem başlamıştır. İşçi sınıfının önüne kurulan çeşitli türden barikatları da aşarak kendi tarzında mücadele sahnesine akmasıyla belirlenen bir dönem olacaktır bu. Partimizin görevi bu gelişmeyi her yolla hızlandırmak, onu devrimci bir siyasal mecraya çekmek, devrimci bir çizgide örgütleyip geliştirmek için azami bir çabayı harcamaktır...” (TKİP V. Kongresi Bildirgesi’nden...)
İşçi sınıfının “kendi tarzında” mücadele alanlarına akmaya başladığı yeni dönemde, hareketi devrimci siyasal mecraya çekme, devrimci bir çizgide ilerletme görev ve sorumluluğu sınıf devrimcilerinin önünde durmaktadır. Bunun gereklerini yerine getirmek herşeyden önce, sınırlara takılmayan cüretli adımlara, alışılagelmiş müdahale yol ve yöntemlerini aşan yaratıcı bir inisiyatife, tüm güç ve olanakların etkin bir biçimde harekete geçirildiği tam bir seferberliğe bağlıdır.