Esad, Saray rejimine “seçim hediyesi” vermek istemiyor

Öncesi bir yana, deprem sürecinde halka karşı işlediği ağır suçların vebali altında seçime hazırlanan Saray rejiminin Esad’la görüşmeden medet umar duruma düşmesi, tam bir iflasın göstergesidir. Zira Esad yönetimini yıkmak amacıyla dünyanın dört bir yanından devşirilen cihatçı teröristleri Suriye’nin üzerine sürme suçunun bir numaralı sanığı Tayyip Erdoğan’dır.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 20 Mart 2023
  • 15:30

Moskova’da Rusya, İran, Suriye, Türkiye dışişleri bakanlarının katılacağı dörtlü bir zirve yapılması bekleniyordu. Henüz geçekleşmeden farklı tartışmalara vesile olan “dörtlü görüşme” iptal edildi. Ancak bu arada Moskova’da başka bir önemli gelişme yaşandı. Rusya’yı ziyaret eden Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ile Vladimir Putin Moskova’da görüştü.

İki liderin görüşmelerinden fazla bilgi yansımadı. Elbette görüşülen konular hakkında değerlendirmeler yapıldı. Ancak esas dikkat çeken Esad’ın Rus medyasına verdiği mülakatlar oldu. Türkiye açısında ise, doğal olarak en çok merak edilen konu, Esad’ın AKP şefiyle görüşme konusunda neler diyeceği idi. Belirtmek gerekiyor ki, ziyaretin gündeminde Suriye-Türkiye ilişkilerinden başka önemli maddeler de vardı. Ancak diğer gündemlere bu yazı kapsamında girmek mümkün değil.

RTArabic kanalına verdiği mülakatta görüşmenin olabilmesinin koşullarını net bir şekilde dile getiren Esad’ın çizdiği çerçeve daha önce Suriye yönetimi tarafından yapılan açıklamalarla çakışıyor. Bu çerçeveye bakıldığında, Esad-Erdoğan görüşmesinin ufukta olmadığı izlenimi çıkıyor. Esad görüşmeye hazır olduğunu dile getirmekle birlikte, bunun olabilmesi için, haklı olarak belli taleplerinin karşılanmasını istiyor.

“Suriye topraklarından çekilin, teröre verdiğiniz desteği kesin”

RT muhabirinin Tayyip Erdoğan’la görüşüp görüşmeyeceği konusundaki soruya, Esad’ın verdiği yanıtta şu vurgular dikkat çekiyor:

“Suriye topraklarından çekilsinler. Teröre verdikleri desteği kessinler. Bu konuda taahhütte bulunsunlar. O durumda seçimlerden önce ya da sonra herhangi bir zamanda görüşebiliriz. Oysa bize hiçbir taahhütte bulunmadılar. Hedefleri, somut gündemleri olmayan bir görüşmeyi neden yapalım; bir araya gelip fotoğraf çektirmek için mi?

Bu arada onların gündemi ile bizim gündemimiz tamamen farklıdır. Erdoğan her şeyi seçimlere endekslemiş. Oysa bizim gündemimiz topraklarımızı gayrı meşru güçlerden (Türkiye ile ABD) kurtarmak ve ülkenin bütünlüğünü yeniden sağlamaktır. Bu durum devam ettiği sürece görüşmenin koşulu da faydası da olmaz…”

Suriye yönetimi Türkiye ile ilişkilerini düzeltmek istiyor elbette. Suriye’nin yakılmasındaki suçu ise AKP’ye ve onun şefine yüklüyor. Suriye yönetimi bir tür ‘Türk devletini ayrı tutma’ politikası izliyor. Nasıl olsa Tayyip Erdoğan da AKP de bir gün gidecek. Buna karşın ilişkileri düzeltmek için öne sürdükleri iki temel talep gerçekleşmeden görüşmenin mümkün olmadığını da net bir şekilde dile getiriyorlar.

Bu arada altılı masa ve seçimler konusundaki sorulara verdiği yanıtlarda Esad, Türkiye’nin iç meselelerinde taraf olmak istemediklerini, iki ittifaktan birini tercih etmek gibi bir tutumlarının olmadığını söyledi. Her şeye rağmen devletin da onaylayacağı bir taahhüt olması koşuluyla Esad, AKP şefiyle görüşmeye hazır olduğunu da söylüyor.

Putin Saray rejimini destekliyor ancak…  

 Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Tayyip Erdoğan arasında tarafların çıkarlarına dayanan ‘iyi’ ilişkiler olduğu konusunda bir mutabakat var. Yine de ortada Putin’in AKP şefine güvenmesi için bir neden yok. Zira herkes yaptığı U dönüşleri çok iyi biliyor. Bu karşın taraflar çıkarları gereği ilişkileri sıkı tutuyor. Esad-Erdoğan görüşmesinin seçimlerden önce yapılması yönünde Putin’in bir tür “ön açıcı” olmak istediğine dair birçok veri vardı. Ancak Saray rejiminin çökmeye yakın olduğunu, AKP-MHP iktidarının ‘olağan’ koşullarda yapılacak bir seçimde ağır bir hezimete uğrayacağını fark etmemiş olmaması mümkün değil.

Bu bağlamda Esad’ın Rus medyasına verdiği mülakatlarda kullandığı ifadelere bakıldığında, Moskova’da Saray rejiminin yola devam etmesinin pek kolay olmayacağı yönünde bir değerlendirme olduğu izlenimi veriyor. Esad’ın Moskova’da yaptığı açıklamalardan Putin’in rahatsız olduğuna dair bir veri de görünmüyor. Her şeye rağmen Putin’in Esad-Erdoğan buluşmasının gerçekleşmesini istediği var sayılabilir. Ancak görüşmeye eskisi kadar önem atfetmediği izlenimi giderek güçleniyor.

Belirtmek gerekiyor ki, böyle bir görüşme sadece Putin istediği için gerçekleşmez. Öyle olsaydı Esad-Erdoğan ikilisi ya da Putin’de dahil olduğu üçlü bir fotoğrafı görmüş olurduk. Görüşmenin olmaması, Esad’ın Putin’in istediği her şeyi yaptığı yönündeki iddiaların da altını boşaltıyor. 

Esad-Erdoğan görüşmesi henüz ufukta görünmüyor

Öncesi bir yana, deprem sürecinde halka karşı işlediği ağır suçların vebali altında seçime hazırlanan Saray rejiminin Esad’la görüşmeden medet umar duruma düşmesi, tam bir iflasın göstergesidir. Zira Esad yönetimini yıkmak amacıyla dünyanın dört bir yanından devşirilen cihatçı teröristleri Suriye’nin üzerine sürme suçunun bir numaralı sanığı Tayyip Erdoğan’dır. Suriye’nin yakılıp yıkılmasında oynadığı uğursuz role ek olarak, AKP şefi yakın zamana kadar Esad’a hakaretler yağdırarak kişisel olarak da saldırıyordu. Şimdi ise, Esad’la bir fotoğraf çektirmek için Putin’e yalvarıyor.

Bu duruma düşen dinci-faşist rejimin şefi, her şeye rağmen Suriye’deki ilhakçı heveslerinden vazgeçmiş değil. Ne cihatçı çeteleri kullanarak Suriye kentlerini işgal eden TSK’yi geri çekiyorlar, ne cihatçı terör örgütlerine verdikleri desteği kesiyorlar. Buna rağmen, Putin’den faydalanarak Esad’ın görüşmeyi kabul etmesini bekliyorlar. Oysa bu ikisinin aynı anda olması mümkün değil. Zaten Saray rejimi ilhakçı heveslerden vazgeçebilseydi, cihatçı teröre verdiği desteği de keser görüşmelerin önündeki engelleri kaldırabilirdi. Ancak böyle bir niyeti olduğuna dair en ufak bir veriye henüz rastlanmadı.

Bu arada Saray rejimi, anlaşma karşılığında Fırat’ın doğusunda Suriye devletini PYD/YPG ile çatıştırmak da istiyor. Esad yönetimi ise ABD’nin çıkarları için çalışanları “hain” ilan etmekle birlikte böyle bir çatışmaya girmekten kaçınıyor. Bu tabloya bakıldığında tarafların buluşabilmesi için koşulların oluşmadığı anlaşılıyor.

Göründüğü kadarıyla çözümün anahtarı, sorunun kaynağı olan Türk sermaye devletinin elinde bulunuyor. AKP-MHP rejiminin bu anahtarı görüşmelerin kapılarını açmak için kullanmak istemediği açıktır. 14 Mayıs’ta seçimlerden galip çıkma ihtimalinin yüksek olduğu belirtilen altılı masanın da bu anahtarı kullanabileceği konusunda henüz yeterli veri bulunmuyor.