Depremin üzerinden 150 gün geçti…

Sorunlara hala çözüm yok!

Depremin 5 aylık bilançosu oldukça ağır. Sorunlar yuvarlanan kar topu gibi büyüyor. Depremin ilk günlerinden itibaren emekçilerin anlamlı dayanışması da ihtiyaçların giderilmesi bakımından bir sınıra gelip dayandı.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 06 Temmuz 2023
  • 08:00

6 Şubat’ta Maraş merkezli yaşanan depremlerin üzerinden 5 ay geçmesine rağmen yaşamsal ihtiyaçlar yakıcılığını koruyor. Barınma, içme suyu, sağlığa erişim, eğitim, hijyen başta olmak üzere depremzedeler iç içe geçmiş sorunlar yumağına karşı yaşam savaşı veriyor. Resmi verilere göre 3,3 milyon kişinin göç ettiği bölgede gidecek yeri olmayan ya da tercih etmeyen en az 2 milyon kişi kaderiyle baş başa bırakıldı.

Gerici-faşist rejimin bölgeye yönelik tek politikası rant ve talan. Seçim döneminde “Bir yıl içinde konutlar tamamlanacak” diye verilen vaat balonları kısa sürede patlarken ulaşılamayan elektrik ve suyun yüklü faturası depremzedelere kesildi. İhtiyaçların giderilmesi için sistematik bir çalışma yapılmazken her gün açılan ihaleler yandaş şirketlere verilerek milyonlar dağıtıldı.

Depremzedelere nitelikli, ücretsiz, kalıcı konut!

On bir kentte büyük yıkımın olduğu deprem bölgesinde en temel ihtiyaç nitelikli barınma sorunudur. Çözümü için aylardır en ufak yol alınamayan barınma sorunu; depremzedelerin başını sokacak çadır ya da konteyner bulmasından çok daha kapsamlı bir sorun olarak orta yerde duruyor.

Hasar tespit işlemlerinin sağlıklı yapılmadığı bölgede, depremzedelerin bir kısmı hasarlı binalarda yaşamaya mecbur bırakılıyor. Ağır hasarlı binaların yıkımı için ihale alan şirketlerin, içindeki eşyalarla birlikte bütün enkaza hukuksuzca el koyması, depremzedeleri yıkım çeteleri ile karşı karşıya getiriyor. Enkazdan rant devşiren rejim de bu pervasızlığa çanak tutarak uğursuz rolünü oynamaya devam ediyor.

Moloz kaldırma çalışmalarının da plansız ve rant odaklı yapılmasının kısa ve uzun vadede yaratacağı çeşitli sağlık sorunları bulunuyor. Molozların tarlalara, nehir yataklarına, yaşam alanlarının yakınlarına dökülmesinden yayılan toz, asbest ve kimyasallardan kaynaklı solunum yolları hastalıklarında artış yaşanıyor.

Sağlam ev bulmanın zor olduğu bölgede az hasarlı binalardaki fahiş kira artışları her şeyini kaybetmiş on binlerce insanı sokakta yaşamaya zorluyor. Çadır ve konteyner kentlerde yaşam koşulları gitgide kötüleşiyor. Hijyen koşulların sağlanmadığı alanlarda havaların ısınmasıyla birlikte artan haşere, yılan, sinek vb. de sağlığı tehdit eder hale gelmiş bulunuyor.

Depremzedelerin yaşam savaşı sürerken gerici-faşist rejim, depremin 4’üncü gününde açmaya başladığı ihalelere 5 ay boyunca yenilerini ekledi. Seçimden sonra binlerce konut ihalesi yandaş şirketlere verildi. Bilim insanlarının bölgede depremler devam ederken zemin etüdü yapılmadan inşaata başlanmaması uyarılarına kulaklarını tıkayan rejim, adresi belli ihaleler açarak yandaş şirketleri ihya ediyor. Buna ek olarak TOKİ inşaatları için depremzedelerin topraklarına el konarak “kamulaştırılıyor”.

Ulaşılabilir, nitelikli, ücretsiz sağlık hizmeti!

Deprem bölgesinde öncelikli sorunlardan biri de sağlığa erişim. Temiz suya erişilememesine hava sıcaklarının artması ve enkazların kaldırılmaması da eklenince salgın hastalıklar yayılıyor. Öte yandan bölgede sağlık kuruluşlarının ve malzemelerin yetersizliği en basit işlemlerin dahi yapılmasını engelliyor. Henüz inşaat halindeyken şova dönüştürülerek açılan Defne Devlet Hastanesi’nde doğum, ameliyat vb. işlemlerin yapılamadığı, sağlık emekçilerinin kalacak yeri olmadığı, hastanenin konumundan kaynaklı ulaşımın güç olduğu sık sık dile getiriliyor. Deprem bölgesinde en ücra yerlere kadar sağlık kuruluşlarının açılması, geniş sağlık taraması ve aşılama yapılması, sağlık emekçilerinin barınma sorununun çözülmesi temel bir talep olarak öne çıkıyor.

Yine sağlık sisteminin bir parçası olarak depremin emekçiler üzerinde yarattığı travma süreçlerinin yönetilmesine ilişkin sağlıklı bir adım atılmaması yeni sorunları doğuruyor. Yeni bir yaşam kurabilmenin ön koşulu olan temel ihtiyaçların karşılanmasıyla birlikte travma süreçlerinin sağlıklı şekilde işletilmesi de önem taşıyor. Gerici-faşist rejim bu görevi tarikat ve cemaatlere bırakmış durumda. Rejimin bizzat yönlendirmesi ile deprem bölgesine yerleşen cemaat ve tarikatlar açtıkları “maneviyat çadırlarında” emekçileri koyu bir karanlığa itiyor.

Güvenli ve nitelikli eğitim alanları oluşturulmalı!

Depremin hemen ardından alternatif yollar aranmaksızın ilk olarak eğitime ara verildi. Çocukların travmalarından kurtulması ve karşı karşıya kaldıkları ihmal, istismar, şiddetin görünür olması bakımından eğitim alanlarının oluşturulması önemliyken böyle bir adım atılmadı. Eski Milli Eğitim Bakanı’nın “Şubat ayının sonuna kadar bölgede eğitim başlayacak” iddialarının boş olduğu ortaya çıktı.

2021-22 öğretim yılı verilerine göre deprem bölgesinde 5-17 yaş grubunda yaklaşık 203 bin 483 çocuk eğitim dışında bırakıldı. Eğitimin dışında kalan çocuklar birçok hak ihlali ile karşı karşıya kalırken, sınava girecek gençler için de uygun şartlar sağlanmadı. Buna rağmen gerici-faşist rejimin sözcüleri “başarı” hikayeleri yazmaktan geri durmadı. Bölgedeki eğitim sorununun çözümünün ilk adımı olan güvenli ve nitelikli eğitim alanlarının oluşturulması ancak öğrencilerin, velilerin, eğitim emekçilerinin ve sendikaların karar alma süreçlerine katılması ile sağlanabilir.

Dayanışma sürdürülmeli…

Depremin 5 aylık bilançosu oldukça ağır. Sorunlar yuvarlanan kar topu gibi büyüyor. Depremin ilk günlerinden itibaren emekçilerin anlamlı dayanışması da ihtiyaçların giderilmesi bakımından bir sınıra gelip dayandı. Depremzedelerin ihtiyaçlarının kalıcı şekilde çözülmesi, psikolojik olarak iyileşmeleri, sürdürülebilir bir hayat kurmaları yaşamsal hale gelmiş bulunuyor. Gerici-faşist rejimin bölgeye ilişkin yürüttüğü rant-talan ve dinci-gerici-ırkçı politikalarına izin vermemek, depremin yarattığı yıkımda sorumlu olanlardan hesap sormak ve depremzedelerin sorunlarının çözümüne yönelik adımların atılması için toplumsal mücadeleyi yükseltmek gerekiyor.