Aleviler saldırganlığa boyun eğmeyecek!

Alevilerin haklı ve meşru taleplerinin önündeki temel engel burjuva sınıf iktidarı ve onun devletidir. Ezilen mezhep, ulus, cins, azınlık vb. kesimlerin özgürlük ve eşitlik taleplerinin hayata geçirilmesi ancak sosyalist bir düzende mümkündür.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 24 Kasım 2022
  • 08:00

AKP-MHP iktidarı, çöküşe sürüklenen gerici rejimi ayakta tutabilmek için baskı ve saldırganlığı pervasızca tırmandırıyor. En başta da temel hak ve özgürlüklere saldıran gerici-faşist rejim, her fırsatta Alevi emekçilerine yönelik inkâr ve yok sayma politikalarını hayata geçiriyor. Alevilere dönük saldırganlığın son adımı ise cemevlerinin Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlanması oldu. AKP şefi Erdoğan’ın bir kararnamesiyle cemevleriyle ilgili düzenlemenin yer aldığı torba kanun teklifi Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi. Teklife göre cemevleri, “kültür evleri” olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı bir başkanlığa bağlanacak. Kurulan başkanlık; Alevilerin ve kurumlarının takibini yapacak, tüm cemevlerinin yönetimini yürütecek, cemevi hizmetlerine kamu desteği sağlayacak, Alevi dedeleri Diyanet eksenli bu başkanlık tarafında yetiştirilerek maaşa bağlanacak, cemevi başkan ve yardımcısı AKP şefi tarafından atanacak. Bu yasal düzenlemeyle hedeflenense Alevi emekçilerinin kimliğini yok sayarak ve örgütsüz bırakarak gerici-faşist rejime biat etmesini sağlamak ve bu düzene yedeklemek.

Devralınan düşmanlık

Sermaye sınıfı ve devletinin Alevi düşmanlığı yeni değil elbette. Sermaye devletinin tarihi boyunca Alevi emekçilere karşı inkâr ve asimilasyon politikaları hayata geçirildi. Osmanlı’dan devralınan Alevi düşmanlığı ilk yüzyılını geride bırakan burjuva cumhuriyetinde de kesintisiz bir biçimde devam etti. Burjuva cumhuriyet rejimi kuruluşundan bu yana “tek dil, tek bayrak, tek vatan” dayatması ile emekçilere zulmetti. Sünnileştirilmeye çalışılan Aleviler sistematik olarak katliamlara uğradı. 1930’larda Dersim, 1970’lerde Malatya, Sivas, Maraş ve Çorum, 1990’larda Madımak, Gazi ve çok sayıda katliamlar yaşandı. Alevi sorunu, toplumda sahte kutuplaştırmalar yaratmanın bir zemini olarak istismar edildi ve edilmeye devam ediyor.

Yüzlerce yıldır inkâr politikalarının doğrudan hedefi olan Alevi emekçilerine dönük saldırganlık gerici-faşist AKP iktidarı ile birlikte daha da yoğunlaştı. Sermaye yanlısı politikalarını hayata geçirirken din istismarını kullanan AKP, kendi döneminde Alevileri tamamen inkâr ederek ve çoğu zaman hedef göstererek sahte kutuplaşmalar yarattı. Bazen de sahte “açılım”lar eşliğinde Alevilere yönelik asimilasyon ve inkar politikalarını farklı biçimler altında sürdürdü.

21 yıllık sürede zorunlu din dersleri artırıldı, okulların çoğu zorla imam hatip liselerine dönüştürüldü, gerici-dinci ideolojik propaganda toplumsal yaşamın tüm hücrelerine taşındı, “Alevi açılımı” eşliğinde Alevi kurumları Diyanet’e bağlanmak istendi, “Cami-Cemevi projeleri”, konferanslar, buluşmalar gibi adımlarla Aleviler düzene yedeklenmeye çalışıldı.

Gelinen yerde AKP şefi Erdoğan yine bir seçim öncesi yeni bir “Alevi açılımının” peşinde. Hüseyin Gazi Türbesi ziyareti ile başlayan dergâh ziyaretleri devam eden açılımın son halkası ise cemevlerine kayyım atanması anlamına gelen yeni düzenleme oldu.

Eşitlik sosyalizmde!

Ancak Alevi emekçileri bu kimliksizleştirme ve yok saymalara boyun eğmedi. Sermaye devletinin asimilasyon politikalarına aşina olan Aleviler var olan örgütlülükleri ile birlikte torba kanunda yer alan düzenlemeye karşı alanlara çıktı ve tepkilerini ortaya koydular. Konferanslar, toplantılar, buluşmalar organize eden Alevi kurumları torba yasayla Aleviliğin dizayn edilmeye çalışıldığına dikkat çektiler. Sokak eylemleri ile taleplerini yineleyen Alevi emekçileri yasaya karşı polis saldırısına rağmen meclis kapısına kitlesel bir yürüyüş gerçekleştirerek önlerine dikilen barikatları aştılar. “Sadaka değil, eşit yurttaşlık” talebini haykıran Alevilerin en önemli talepleri ise cemevlerinin ibadethane olması, zorunlu din derslerinin kaldırılması, kamuda ve yasalardaki ayrımcılığın kaldırılması, Madımak’ın utanç müzesine dönüştürülmesi, dini değerlere göre değil, eşit yurttaşlık esasına göre laik-anayasal düzenlemeler yapılması idi. Ancak Alevi emekçileri bu talepleri kazanmak için düzene karşı örgütlü mücadeleyi daha da yükseltmeleri dışında bir seçenekleri yoktur.

Tarih de göstermiştir ki sermaye devleti ve temsilcileri bu talepleri karşılayamaz. Alevilerin haklı ve meşru taleplerinin önündeki temel engel burjuva sınıf iktidarı ve onun devletidir. Ezilen mezhep, ulus, cins, azınlık vb. kesimlerin özgürlük ve eşitlik taleplerinin hayata geçirilmesi ancak sosyalist bir düzende mümkündür.

K. Düşgör