İnternetin toplumdaki kullanımının yaygınlaşması yaklaşık yirmi yıl öncesine tekabül ediyor. Bilgisayar ve internet, öncesinde üniversitelerin, devlet birimlerinin kullandıkları araçlarken, şimdi tüm dünyada yediden yetmişe hemen herkes tarafından kullanılabilmektedir. Artık 5 yaşlarındaki çocuklar bile telefon, tablet ve bilgisayarlarla oynuyorlar. Sosyal medya ise internet ağında insanların birbirleriyle etkileşime geçtikleri mecralara deniliyor.
Neredeyse on yılı aşkın bir süredir aktif bir şekilde toplumsal hayatın bir parçası haline gelen sosyal medya platformları, haberleşme ve iletişim için önemli kanallar haline gelmiş durumda. Öyle ki birçok sosyal medya platformu, burjuva medya karşısında artık başlıca alternatif medya yerine geçiyor. Bu platformlar, toplumsal sorun alanlarının açığa çıkmasında, anlık gelişmelerden haberdar olunmasında temel kaynak işlevi görüyor, ciddi bir güce dönüşmüş bulunuyorlar. İnsanlar sosyal medya platformları üzerinden örgütlenebiliyor ve buralardan yapılan çağrılar ile harekete geçebiliyorlar.
Sosyal medyanın gazete, televizyon vb. gibi mecralardan en büyük farklarından biri de anlık bilgi paylaşımıdır. İnsanlar arsındaki anlık etkileşim sosyal medyayı güçlü kılan yanlardan birisidir. Sosyal medyanın toplumsal hareketliliklere etkisi üzerine sadece Türkiye’de yazılmış onlarca akademik makale bulunuyor.
Tüm bunlardan ötürü AKP iktidarı yıllardır sosyal medyayı kontrol altında tutmaya, denetlemeye ve kısıtlamaya çalışıyor. Ancak iktidarın, interneti ve sosyal medya kanallarını denetim altında tutma çabaları, uluslararası hukuka takıldığı için bir şekilde yetersiz kalıyor. Sosyal medya platformlarına yönelik ilgi ve yoğunluk iktidarın korku kaynaklarından birini oluşturuyor. Bu korkular nedeniyle AKP iktidarı yoğun saldırıları devreye sokuyor. Kişiler üzerinden açtıkları davalar ile “dijital dünyada” korku atmosferi yaratmaya çabalıyorlar.
Örneğin sadece pandemi döneminin başında, iki aylık bir süre zarfında 510 kişi pandemi ile ilgili yaptıkları paylaşımlar gerekçe gösterilerek gözaltına alındı. Keza 11 Mart 2020 tarihi itibari ile 100 bin kişi hakkında cumhurbaşkanına hakaret suçlaması ile soruşturma, bunlardan 30 binine de dava açıldı. Efrin işgaline dair sosyal medyada yapılan paylaşımlarda ise bir buçuk ayda 786 kişi gözaltına alınmıştı.
Google’ın açıklamalarına göre, içerik silme başvurularında Türk sermaye devleti başı çekiyor. Tüm bunlar, sosyal medya platformlarının toplum üzerindeki etkisini ve AKP-Erdoğan iktidarının bu alandan ne denli korktuğunu gösteriyor. AKP-MHP iktidarı yok edemediği bu alanı kendi çıkarları doğrultusunda müdahale edebileceği bir yer haline getirmeye çabalıyor. Nitekim iktidar güçleri gece gündüz demeden “Yeliz” türünden troller eliyle bilgi kirliliği yaratıyor, gündemi meşgul ediyor, algı oluşturmaya çalışıyorlar.
Geçtiğimiz günlerde Kemal Kılıçdaroğlu, AKP’nin kullandığı trollerin bir kısmını deşifre ettiği bir video yayınladı. CHP ayda 250-300 paylaşımda bulunan 10-12 bin civarında trol hesabın bulunduğunu bir rapor halinde yayınladı. Kılıçdaroğlu, trol hesapların liderleri olarak adlandırılan bazı hesapların kimliklerini de açıkladı. Sahte isimler üzerinden hesap açan bu troller, AKP iktidarının linç taburları olarak görev yapıyorlar. Çeşitli vesilelerle ve bizzat AKP’li isimlerin açıklamalarıyla bu trollerin maaşlı çalıştırıldığı, büyük bir kısmına evler, arabalar alındığı ise bir başka bilinen gerçek. Tam olarak sayı bilinmese de on binlerce trole “örtülü ödenekten” maaş ödendiği CHP’nin hazırladığı raporda da yer alıyor.
Peki trol ne demek ve troller tam olarak ne yapar? Sosyal medya trollerine dair tanımlar şu şekilde: “İnternette çoğunlukla sahte kimliklerin arkasına gizlenerek çeşitli sorunların ve sosyal medya topluluğu arasında kargaşaya sebep olur. Trol, çatışma ve tartışma yaratma niyetinde olan kişidir.” Veya “Sosyal ağlarda gezen daha iyi bir işi olmadığı için milleti rahatsız etmeyi görev edinmiş bireylere verilen isme sosyal medya trolü denir.” Yani troller, kitlelerde istenilen bir algıyı yaratmakta önemli bir araç haline gelen sosyal medya platformlarında insanları zehirlemek, gündemi değiştirmek veya saptırmak için kullanılan maşalardır. Kısacası AKP iktidarı halkın sırtından sızdırdığı paradan trollere maaş vererek, halkı yine halkın parasıyla zehirlemektedir.
AKP iktidarı sosyal, siyasal ve ekonomik alanlarda ciddi bir kriz batağında debeleniyor. Özellikle bugünlerde daha da ağırlaşan ekonomik kriz işçi ve emekçilerin yaşamlarını çekilmez hale getiriyor. Bir avuç asalak, lüks ve şatafat içerisinde yaşarken, toplumun geri kalanına sefalet koşulları reva görülüyor. Emekçiler burjuva medyanın yazıp çizmediği gerçekleri sosyal medya hesaplarından yayınlıyor, tepki gösteriyorlar. Tüm bu yaşananların üstünü örtmek, konuyu saptırmak, akılları bulandırmak için troller devreye sokuluyor. Troller ise sosyal medyada yaptıkları pervasız ve akıl almaz paylaşımlarındaki gücü bizzat “trolleşen”, linççi bir dil kullanan AKP-MHP şeflerinden alıyorlar.
Ne yaparlarsa yapsınlar, kendilerini bekleyen akıbetten kurtulamayacaklar. Milyonlarca işçi ve emekçinin haklarını bir bir tırpanlayan, özgürlüğünü ve geleceğini çalan bu düzene dair gerçekleri milyonlar yaşamlarında görüyor, hissediyor, biliyorlar. İşçi ve emekçiler, gerici-faşist iktidarın baskı, zulüm ve şiddetle yoğrulu saltanatına er geç son vermeyi de başaracaklardır. Bu harami saltanatına son verecek güç açığa çıktığında, örgütlü ve birleşik bir mücadelenin önü açıldığında milyonların öfkesinin karşısında ne paralı troller ne de baskı ve zor aygıtları durabilir.
Son olarak belirtmekte fayda var ki sosyal medyanın yanıltıcı, manipüle edici o tehlikeli yanına karşı uyanık olmak zorundayız. Bilinçli bir kullanıcı olmak, bilimsel, güvenilir ve emekçiden yana yayın çizgisi izleyen siteleri tercih etmek bugünlerde bir zorunluluktur. Aksi takdirde toplumu adeta komplo teorileri, çarpıtma ve yalan dolan ile zehirleyeme çalışan bu düzen karşısında kafa bulanıklığına düşmemek kaçınılmaz olacaktır.