Ekonomik kriz, kitlesel işsizlik, sefalet koşullarının ağırlaşması ile birlikte kokuşmuş AKP-MHP rejiminin işçi ve emekçilere kestiği ağır faturayı gözler önüne seriyor. Elinde başka yol ve yöntem kalmayan gerici-faşist rejim kendisinden olmayana dönük zorbalığın her biçimini kullanmaktan da geri durmuyor.
Kitleler nezdinde meşruiyetini giderek yitiren gerici rejimin kendi içinde yaşadığı kriz ve çözülmelerle birlikte her alanda kullandığı kirli yöntemler bir bir açığa çıkıyor. Hatta bunun için kurduğu özel ekiplerin askeri, yargı, eğitim ve medya vb. alanlardaki kirli faaliyetleri her geçen gün, gün yüzüne çıkıyor. Cemaatler ve paramiliter çetelerle işlediği uyuşturucu ticareti, faili meçhul cinayetler, kara para aklama ve mala-mülke çökme gibi sayısız vakanın sorumlusu olan bu rejimin suçları saymakla bitmiyor.
Bir aktrolün itirafları
Gazeteci Seyhan Avşar’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı Orhan Sarıkaya röportajı, gerici-faşist rejimin sosyal medya alanında kullandığı kirli yöntemleri ve işlediği suçları ortaya koydu. “Aktrol” denilen çetenin içinde uzun yıllar çalıştığını söyleyen Sarıkaya, bu çetenin Haziran Direnişi’nden sonra kurulduğunu, AKP Genel Merkezi’ndeki çekirdek kadronun trend topicleri (TT), hedef gösterilecekleri ve destek olunacak kişi ya da olayları saptadığını, görseller hazırlayıp 197 bin kişiden oluştuğu söylenen Aktrol Ordusu’na gönderdiğini ifşa etti.
Davutoğlu ve ekibinin başlattığı bu çetenin şimdi Soylu, Berat Albayrak ve Metin Külünk ekiplerinden oluşan 3 ayrı kolu olduğunu itiraf eden Sarıkaya, ekiplerin başında sarayın İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un bulunduğunu ifade etti. Sarıkaya, Soylu’nun istifası sonrası “geri dön” çağrıları, Kaftancıoğlu, Kılıçdaroğlu ve Demirtaş’a yönelik linç kampanyaları organize ettiklerini ve bunun karşılığında da para aldıklarını itiraf ediyor. Maaşlar da devletin kasasından, yani işçi ve emekçilerin vergilerinden karşılanıyor. Değer, ahlak, hak-hukuk ve kural tanımaz bu besleme ordu, gericiliğin borazanlığını ve tetikçiliğini işte böyle yapıyor.
Algı yaratamazsak sansürleriz!
AKP, iş başına geldiğinden bu yana medyayı kendine göre şekillendirdi ve tamamına yakınını kontrolü altına aldı. Bu da internet haberciliği ile sosyal medyanın kullanımını ve önemini artırdı. AKP’nin sosyal medyayla derdi ise Haziran Direnişi ile başladı. Onun öncesinde de internet mecrasını tek sese dönüştürmeye çalışıyordu ancak sosyal medyanın Haziran Direnişi’ndeki rolünü özel bir saldırı konusu haline getirdi. “Twitter, mwitter, kökünü kazıyacağım” diyerek bu alana saldırmaya başlayan Erdoğan, sosyal medyayı tek ses yapmak için kendisine trol ordusu kurdu. Toplumun gözünde gerçekleri manipüle etmeyi kendine düstur edinen Erdoğan, aktrol ordusunu besledi, büyüttü ve bilgi kirliliği yaydı, linç kampanyaları organize etti. Tüm bunlara rağmen yolsuzluklarını, suçlarını, yalanlarını kapatmayı başaramayan gerici rejim, bu alandaki saldırılarını “dezenformasyonla mücadele” adı altında sansür yasası ile devam ettirmek istiyor. Bu son gelişmeler; manipüle edemedikleri gerçekleri yok sayarak, duyulmasının, görülmesinin önüne geçerek saltanatını sürdürmeyi isteyen gerici-faşist rejimin çürümüşlüğünü gösteriyor.
Aktrolün itirafları ile de açığa çıkan bir gerçek var ki, gerici rejimin kendisi dezenformasyona karşı değil dezenformasyon için yasaları eğip büküyor. 2007'de yürürlüğe giren 5651 sayılı İnternet Kanunu, aradan geçen 15 yılda 18. düzenlemesini “dezenformasyon” başlığı altında alacak gibi gözüküyor. 15 yıldır 18’inci kez düzenlemeye denk düşen sansür yasası tüm internet kullanıcılarını yakından ilgilendiriyor.