Türkiye'de eğitim almanın mali bedeli her geçen gün artıyor. Ortalama bir vakıf üniversitesinde okuyan bir genç için eğitim masraflarını karşılamak daha güç hale gelmişken, devlet üniversitelerinde okuyan gençler için de durum çok farklı değil. Zam yağmuru ve TL’nin değer kaybetmesinden dolayı her şey gibi eğitimin de her kademesi ve kaleminde masraflar katlanıyor. Emekçileri sefalete iten politikaların faili olan AKP-MHP iktidarı ikinci öğretimlerde harçlara yüzde 63,72 oranında zam yaptığını ilan etti. Resmi gazetede yayınlanan karara göre birinci öğretimlerin harç ücretini ise devlet ödemeye devam edecek. Bu arada Vakıf üniversitelerinin fiyatlarına da zam yapıldı.
Yandaş şirketlere ve kapitalistlere teşvikler dağıtmaya devam eden sermaye devleti, ekonomik krizin faturasını işçi sınıfıyla emekçilere ödetiyor. İktidarın emekçilere dayattığı “boğaz sıkma” politikası gençliği de vuruyor. Öyle ki son yıllarda üniversiteli gençliğin en büyük sorunlarından biri okurken çalışmak zorunda kalmak oluştur. Durum öyle vahim bir noktaya evrildi ki, okurken çalışmaktan ziyade, yüz binlerce genç çalışırken okuyabilmek için çaba harcıyor. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki üniversiteliler günlerinin çoğunu okuldan ziyade iş yerlerinde geçirmek zorunda kalıyor.
Gençliği adeta boğacak noktaya vardırılan bu politikaların temeli YÖK'ün kurulması ve 95 GATS anlaşması ile atılmıştır. 20 yılı aşan AKP iktidarı sürecinde ise bu alandaki en büyük saldırılar dinci-gerici propagandanın/uygulamaların alabildiğince yaygınlaştırılması ve eğitimin ticarileştirilmesi olmuştur. Kazanılmış çoğu hak bu iktidar tarafından gasp edilmiş ya da doğrudan göz dikilmiştir. Daha önce kamu hizmeti olarak kabul edilen eğitim, sağlık gibi alanlar AKP’nin, son yıllarda ise AKP-MHP koalisyonunun uyguladığı vahşi neoliberal politikalarla ‘yeni ticaret alanları’ haline getirilmiştir. Gelinen noktada “eğitim sektörü” Saray rejimi için gerici propaganda yapma, sermayedarlar için ise karlı bir iş alanından başka bir anlam ifade etmemektedir.
Har(a)ç saldırısına karşı mücadele tarihini örnek alalım
Devrimci gençlik hareketi tarihi sayısız deneyim ve mücadele örnekleriyle doludur. YÖK'ün kurulduğu yıllardan itibaren harç karşıtı eylemler de hep süre gelmiştir. Örneğin ilk kitlesel harç eylemi -o yıllarda İstanbul Üniversitesi'nden öğrencilerin benzetmesi ile “haraç” eylemleri- 1989 yılında yüzde yüzlük bir zamma karşı gerçekleştirilmiştir. Ara ara harçlara getirilen zamlara karşı en kitlesel eylemler ise 95-96 yıllarda örgütlenmiştir. 95-96 öğrenim yılının başında harçlara yüzde 300 zam getirileceği açıklamış, ayrıca yaz aylarında KYK tarafından yurt ücretlerine zam yapılmıştır. İlk tepkiler yaz ayında başlamış, öğrenciler meydanlarda sürdürdükleri zam karşıtı eylemleri okulların açılmasıyla daha kitlesel bir harekete büründürmüştür. 350 bini aşkın imza toplanmış, kitlesel protestolar ile bu imzalar meclise götürülmüştür. O yıllar arasında İstanbul ve Ankara'da “Artık Harç ödemiyoruz” mitinglerinin yanı sıra öğrenciler açlık grevleri ve üniversite işgalleri de gerçekleştirmiştir. Eylemlerin ardından, dönemin iktidarı zamları geri almak zorunda kalmıştır. 1996 yılının YÖK protestosu devrimci gençliğin “en kitlesel YÖK karşıtı eylemler” olarak tarihimize yazılmıştır.
2009-2010 öğrenim yılında da benzer bir durum yaşanmış, harçlara getirilmek istenen yüzde 500'lük zammın ardından gerçekleştirilen kitlesel eylemler sonucu AKP hükümeti teklifi geri çekmek zorunda kalmıştır.
Ekonomik krizin faturasını ödemeyi gençlik reddetmelidir. Bu faturanın bir yansıması olarak harçlara gelen zamlara karşı ses çıkarılmazsa ardından gelecek olan saldırıların önüne de geçilemez. Bu noktada yalnızca zamların geri çekilmesi üzerinden değil; “Parasız, nitelikli ve ulaşılabilir eğitim hakkı” talebinin de yükseltileceği, “yalnızca birinci öğretimlerde harcın olmaması yetmez” şiarını yükselten, tüm harç ödemelerini doğrudan reddeden bir tutum alınmalıdır.
M. Nevra