Venezuela'da Komünist Partisine “yönetim” atandı

Güney Amerika ülkesi Venezuela'da Yüksek Adalet Divanı (TSJ) önceki hafta aldığı bir kararla Venezüella Komünist Parti'nin (PCV) iç ve yapısal işlerine müdahale etti. İhraç edilen eski parti üyeleri tarafından temmuz ayında açılan “yasal koruma” davasını karara bağlayan mahkeme Komünist Partisi yönetimine atama yaptı.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 29 Ağustos 2023
  • 19:00

Güney Amerika ülkesi Venezuela'da Yüksek Adalet Divanı (TSJ) önceki hafta aldığı bir kararla Venezüella Komünist Parti'nin (PCV) iç ve yapısal işlerine müdahale etti. İhraç edilen eski parti üyeleri tarafından temmuz ayında açılan “yasal koruma” davasını karara bağlayan mahkeme Komünist Partisi yönetimine atama yaptı.

Yargıçlar, 2021'de PCV'den kopan ve ardından partiden ihraç edilen Henry Parra'yı PCV'nin yeni "başkanı" olarak atarken, genel sekreterliğe ise 10 yıldır parti üyesi bile olmayan Sixto Rodríguez’i atadı. Yönetime atanan 7 kişilik grubun geri kalanı ise son yıllarda izlediği neoliberal politikalar nedeniyle PCV tarafından sert bir şekilde eleştirilen iktidardaki Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi (PSUV) üyelerinden oluşuyor. Eleştirilerden rahatsız olan Nicolas Maduro, bir tür “kayyım” atayarak PCV’ye kaba bir müdahalede bulundu.

Yüksek Mahkeme'nin atadığı ve parti üyesi olmayan kişiler hukuki açıdan Venezuela Komünist Partisi (PCV) adına hareket etme, kararlar alma, partinin adını, sembollerini kullanma, hatta seçimlerde alacağı tutumu belirleme gibi haklara sahip oluyorlar.

Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun kontrolü altında bulunan Yüksek Mahkeme kararı, PSUV’un anayasal olarak zorunlu kılınan 2024 başkanlık seçimlerine hazırlandığı bir dönemde alındı. Mahkemenin bu kararının, Maduro hükümetinin 2024'te yeniden seçilebilmek için yaptığı taktik bir hamle olduğu değerlendiriliyor. Başkanlık seçimlerinde komünistlerin bağımsız aday çıkarmaları durumunda, Maduro’nun önemli oy kaybına neden olacağı tahmin ediliyordu. Yüksek Mahkeme’nin bu hamlesi ile PCV, siyasi bir aktör olarak güçsüz bırakılmak isteniyor.

Karara tepki gösteren PCV, mahkeme heyetini “Venezuela Birleşik Sosyalist Partisine hizmet eden paralı askerler" olmakla itham etti. Kararı ise “Nicolas Maduro hükümetinin Komünist Partisine saldırısı” olarak nitelendirdi. Gelişmelerle ilgili bir bildiri yayınlayan PCV, “Yönetim kuruluna atanan yedi kişinin parti üyesi olmadığını ve bu nedenle partide liderlik görevlerinde bulunamayacaklarını, mahkeme tarafından atanmalarının kolektifin yetkilerinin gasp edilmesi anlamına geldiğini” vurguladı. “Kimse Komünist Partiyi yok edemez!” ifadesinin yer aldığı bildiride, partiyi savunma kararlılığı dile getirildi.

Maduro yönetiminin PCV'ye karşı giriştiği bu saldırı dünyanın birçok ülkesinde de yankı buldu. Onlarca komünist parti ve sol örgüt Venezuela Komünist Partisi ile dayanışma içinde olduklarını dile getiren açıklamalar yayınladı.

Maduro hükümetinin ABD emperyalizminin ağır yaptırımları altında ekonomiyi canlandırmak amacıyla liberal politikalara yöneldiğinde, Komünist Partisi bu önlemleri “işçi karşıtı ve sermayeyi kayıran önlemler” olarak nitelendirip eleştirdi. Buna karşılık olarak ise, PCV yönetimi sağcı ve yabancı sermayeli medyada yer almakla eleştiriliyor ve ülkenin geleneksel muhalefetiyle ortak bir zemin oluşturmakla suçlanıyor.

İki parti arasında ittifaktan yolun ayrılmasına giden süreç

PCV uzun yıllar “ABD emperyalizmine karşı ortak mücadele” çerçevesinde PSUV ile farklı biçimlerde ittifak kurdu, Chavez/Maduro hükümetlerini destekledi.

1999 yılında iktidara gelen Hugo Chavez’in yanında yer alan PCV, Chavez’in ölümüne değin hükümetle yakın bir ilişki sürdürdü.

Chavez’in ölümü sonrası 2013'te başkanlığa geçen Nicolas Maduro döneminde ise bu ilişki önemli ölçüde değişti. Maduro'nun çelişkili politikalarını eleştirilen Komünist Partisi uzun müzakerelerin ardından 2018 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Maduro'yu tekrar destekledi.

Sonrasında iktidardaki PSUV ile yollarını ayıran PCV, 2020 ve 2021 seçimlerinde Halkçı Devrimci Alternatif adı altında bağımsız adaylar çıkardı. Bu seçimlerin öncesinde, parti içinde hükümetin kapitalizm yanlısı gidişatına nasıl karşı çıkılacağına dair uzun bir tartışma süreci yaşandı. PCV daha sonra PSUV ile olan ittifakını sonlandırdı ve Maduro rejiminin politikalarına karşı sert bir eleştiri başlattı.

Hugo Chavez yönetimiyle üzerinde anlaşmaya varılan çalışanlar için önemli iyileştirme getirecek iş kanunundaki değişiklikler ve büyük şirketlerin millileştirilmesi gibi önemli konuların Maduro döneminde ertelenmesi ve engellenmesine PCV şiddetle karşı çıktı. Maduro hükümetini "neoliberal" olarak nitelendirdi ve onu "Hugo Chavez’in tarihi programından kopmakla" suçladı. Bu da Maduro hükümetinin tepkilerini üzerine çekmesine neden oldu.

2021: PCV karşıtı propaganda ve saldırılar arttı 

İki parti arasındaki çelişkiler 2021 yılının sonunda yoğunlaştı, PCV'ye yönelik anti propagandalar, saldırılar arttı ve giderek sertleşti.

Kasım 2022'deki 16. Parti Kongresi’nde PCV, "Nicolas Maduro hükümetinin neoliberal politikalarından uzaklaştığını" ilan etti. Ancak bu çizgi parti içinde karşılıksız kalmadı ve partinin bir kısmı, hükümetle ittifakın devamını teşvik etmek için aktif çaba sarf etti.

PSUV liderliği, Venezuela Komünist Partisi'ne karşı yeni bir saldırı aşamasına geçti. 2023 Şubat ayından itibaren, halkı PCV'nin "parti çizgisinden" sözde memnuniyetsiz olduğuna inandırmak için PCV'li bazı kişilerle ilişki kuruldu. PCV yayın organı Tribuna Popular, bu birliğin aktörlerinin devlet tarafından finanse edilen mitingler düzenlemek ve ülkenin en eski siyasi partisine müdahalenin önünü açmak için ülke çapında seyahat ettiğini yazdı.

21 Mayıs’ta ülkenin en eski ve en deneyimli siyasi partisi olan PCV’yi saf dışı bırakmak ve “uydu” bir parti durumuna düşürmek amacıyla Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi (PSUV) önderliğinde sahte bir kongre düzenlendi. Yeni "PCV", Nicolas Maduro hükümetinin çıkarlarına tabi oldu. Bu sahte kongreye 2021'de PCV'den atılan Henry Parra ve on yıldan uzun bir süre önce PCV'den ayrılmış olan Sixto Rodríguez gibi kişiler de katıldı. Ağırlıklı olarak iktidardaki PSUV partisinin üyelerinden ve son yıllarda partiden ihraç edilen eski PCV üyelerinden oluşan "Vatansever PCV" adlı bir grup kuruldu. Bu kişiler 10 Temmuz'da, PCV'ye yargı müdahalesi için Yüksek Mahkeme'ye (TSJ) dilekçe verdi. Bununla amaçlanan PCV'nin logosunu ve tüzel kişiliğini ele geçirmekti. Aynı yöntem daha önce PTT, Tupamaros ve Devrimci Halk Alternatifi'nin parçası olan diğer sol partilere karşı kullanılmıştı.

PCV'ye karşı sürdürülen kampanyanın bir de propaganda ayağı var. PCV, emperyalizm yanlısı sağ kanadın bir parçası olduğu, Beyaz Saray'dan fon aldığı, eski petrol bakanı Rafael Ramírez gibi yozlaşmış kişilerle ilişkisi olduğu türünden propagandalarla suçlanıyor.

Maduro liderliğindeki Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi (PSUV), kendisine uygun bir Komünist Parti liderliği kurarak, oportünist gidişatını en sert şekilde eleştirenleri tasfiye etmek istiyor.

İktidardaki PSUV tüm popülist söylemlerine rağmen, Venezüella işçi sınıfına değil, giderek daha çok Venezuela burjuvazisine hizmet eden politikalar izliyor. Ama Komünist Parti'sine saldırarak nihayetinde emperyalizmin saldırı ve yaptırımlarına karşı kendi duruşunu da zayıflatıyor.

PCV Merkez Komitesi Genel Sekreteri Oscar Figuera, partinin Tribuna Popular gazetesinde yayınlanan yazısında, son gelişmelerle ilgili olarak şu ifadeleri kullanıyor:

“PSUV liderliği, Venezuela Komünist Partisinin tüzel kişiliğini gasp etmek istiyor; PCV'nin harekete geçme kapasitesini ele geçirmek ve ülkenin toplumsal mücadelelerindeki rolünü etkisiz hale getirmek istiyor. Kimse Komünist Partiyi yok edemez! (...) Parti, 92 yıldır anti-emperyalizm, sosyalizm ve komünizm bayraklarını dalgalandırmaktadır.”