Geçen yılın sonunda Sudan’da başlayan halk hareketi devam ediyor. Dinamizmi, kararlılığı, ısrarı belirgin olan hareketin yazık ki açmazları da var. Bu durum bazı iniş çıkışlara, kimi yalpalamalara yol açıyor. Örneğin temel demokratik talepler konusunda anlaşan muhalif güçler, pek çok konuda ayrışıyorlar. Bu, kaçınılmaz bir ayrışma. Çünkü Özgürlük ve Değişim Güçleri Bildirgesi (ÖDGB) adı altında birleşen muhalefet farklı sınıf ya da katmanların temsilcilerinden oluşuyor.
Solunda Sudan Komünist Partisi (SKP) sağında İslamcılar-liberaller bulunan muhalefet, darbe yapan ordunun yönetim tekelini kırmak için çaba harcıyor. ÖDGB generallerin alanını daraltmaya çalışırken, Körfez şeyhlerinden destek alan darbeciler ise, bazı tavizler vererek muhalefeti pasifize etme derdindeler. Genelkurmay Başkanlığı önündeki direnişi vahşi bir katliamla dağıttıran darbeciler, kıyıma rağmen mücadele kararlılığının devam ettiğini görünce, belli tavizler sunarak muhalefetle anlaşma girişimlerine ağırlık verdiler.
***
Darbecilerle cepheden hesaplaşma güç ya da kararlılığından yoksun olan muhalefet de görüşmelere umut bağlıyor. Darbecilerin pervasızlığı ile halkın direnme gücü-iradesi arasında kalan ÖDGB bileşenlerinin çoğu demokratik-sivil bir yönetim kurulması konusunda ısrarlı. Bazı ‘muhalifler’ darbecilerle iş birliği yapmaya hevesli görünüyorlar. Fakat kitlelerin direnme kararlılığı kırıntılara razı olmaya izin vermiyor. Nitekim tarafların anlaştığı iddiası defalarca gündeme gelse de belirsizlik devam ediyor.
Darbecilerle görüşen heyette bir kişiyle temsil edilen SKP, demokratik taleplerin kabul edilmesi konusunda belli bir kararlılık sergiliyor. Geçen hafta yapılan görüşmelerden çekilen komünist partisi generallerin iktidar tekelini elde tutma manevralarına prim vermedi. Partinin “Direnişe devam!” çağrısı üzerine kitleler bir kez daha sokaklara çıktı. Genel taleplerin yanı sıra Genelkurmay Başkanlığı önünde gerçekleştirilen katliamın faillerinin yargılanmasını talep eden eylemciler, “Önce adalet!” şiarını yükselttiler.
***
Afrika Birliği temsilcilerinin de katılımıyla yapılan görüşmelerde “anlaşma sağlandı” açıklamaları yapılsa da görüş ayrılıkları aşılabilmiş değil. SKP’nin görüşmelerden çekilmesiyle bu durum daha da belirginleşti. Nitekim darbeciler, dayatmaları reddeden SKP’yi anlaşmayı sabote etmekle itham ediyorlar. Bu itham bir açıdan doğrudur. Zira demokratik-sivil bir yönetimin kurulması, emekçilerin temel taleplerinin kabul edilmesi, katliam yapan güçlerin yargılanması noktasında ısrarcı olan parti, darbecilerin masa başında hedeflerine ulaşmaları önündeki temel engellerden birini oluşturuyor.
***
Tarafların birbirine üstünlük sağlayamadığı koşullarda, bir çeşit ‘kararsız denge’ durumu ortaya çıkıyor. Darbeciler askeri güçlerine rağmen halk muhalefetini dizginleyemiyorlar. Çünkü emekçiler, kadınlar, gençler yükselttikleri talepler uğruna mücadelede ısrarlılar. Rejimin halk üzerindeki etkisi sınırlıdır. Şiddet araçlarına hakim olan darbeciler, halk kitlelerinin desteğinden yoksun olduklarından ötürü, muhalefetle anlaşabilmek için manevra yapıyorlar. Bu manevralar istenen sonucu yaratamıyor, zira hareketin dinamikleri darbecileri açmaza sürüklüyor. Muhalefetin zayıf noktalarını bilmelerine rağmen, generallerin hedeflerine ulaşmaları kolay değil.
Geniş halk kesimlerinin desteğine yaslanan, kitlelerin direnme kararlılığından güç alan muhalif güçler de darbecileri dize getirme konusunda yetersiz kalıyor. Göründüğü kadarıyla bu güçler dikta rejimi kalıcı hale getirmek isteyen generallerle hesaplaşacak ideolojik perspektiften de politik kararlılıktan da yoksunlar. Bu açmazlar, muhalefetin görüşmelerle belli kazanımları güvence altına alma eğilimini güçlendiriyor. Bu çaba ise, iktidarı ipotek altında tutmak isteyen darbecilerin direnciyle karşılaşıyor, bu ikilemse süreci uzatıyor.
***
Bu tabloda daha çok komünist partisi temel taleplerin kazanılması yönünde çaba harcıyor. Yansıyanlardan anlaşıldığı kadarıyla işçi sınıfı ile emekçilerin, kadınların ve gençliğin taleplerine en yakın olan parti SKP’dir. Ülkenin karmaşık yapısı, bazı bölgelerde yıllardan beri silahlı çatışmaların yaşanması, işçi sınıfının hem nicel hem nitel alandaki yetersizlikleri SKP’nin devrimci önderlik misyonunu yerine getirmesini zorlaştırıyor. Devrim perspektifinden çok, ileri demokratik talepleri esas alan parti, çoğu zaman burjuva muhalefetle -Özgürlük ve Değişim Güçleri Bildirgesi- ortak hareket ediyor. Bu ise partiyi çizgisinin gerisine düşen bazı tavizler vermeye zorluyor. Her şeye rağmen kitlelerinin mücadele kararlılığı partiyi güçlendiriyor. Fakat buna rağmen parti verili koşullarda devrimci-bağımsız bir alternatif oluşturmakta zorlanıyor.
Uzun yıllara yayılan mücadele deneyimine yaslansa da SKP’nin zaaf ya da yetersizlikleri, halen halk hareketinin en önemli açmazlarından birini oluşturuyor. Hareketin yaşadığı zorlanmalara rağmen, verili koşullarda emekçilerin kazanımlarının genişletilmesi de geleceğe taşınması da meşru-militan direnişin kararlı bir şekilde devam etmesine bağlıdır.