Sudan’da altıncı ayını doldurmak üzere olan halk hareketi dinci-diktatör Ömer el Beşir’i 11 Nisan’da devirdi. Askeri darbenin başa getirdiği el Beşir’in suç ortağı generali üç günde kovdu. Şimdi sıra, askeri diktayı hakim kılmak için vahşi katliama göz yuman generallerde…
Cuntanın şefini üç günde gözden çıkarmak zorunda kalan generaller, sınırlı bazı talepleri yerine getirme vaadinde bulunarak, isyanı sonlandırabileceklerini sandılar. Oysa aylardır direnen, ağır bedeller ödemekten çekinmeyen bir halkın göstermelik vaatlerle kandırılması mümkün değildi. Nitekim kısa sürede bunu fark eden generaller, Özgürlük ve Değişim Güçleri (ÖDG) liderleriyle pazarlık masasına oturmak zorunda kaldılar.
Günlerce süren görüşmelerin ardından tarafların anlaştığı ilan edildi. Ancak isyana önderlik eden ÖDG’nin birliğinde bir gevşeme olduğunu fark eden generaller, yeni dayatmalarda bulunarak, anlaşmayı çiğnediler. Ardından başkent Hartum’da Genelkurmay başkanlığı önünde devam eden isyanı vahşi bir katliamla dağıttılar.
Katliama doğrudan katılmayan ordu, Darfur’da insanlığa karşı suç işleyen ‘Cancavid’ (Acil Destek Kuvvetleri) adlı ölüm mangaları ile dinci çeteleri kullandılar. Taş bağlanarak Nil nehrine atılan eylemcilerin cesetlerinin çıkarılmasıyla ölü sayısı 100’ü geçti. Yaralı sayısının ise 700’e yakın olduğu bildirildi. Katliamdan generalleri sorumlu tutan ÖDG çatısı altında birleşen güçler, vahşete rağmen geri adım atmadılar.
Katliamın ardından ÖDG liderlerini yeniden görüşmeye çağıran generaller, muhalif güçleri cunta önünde diz çöktürebileceklerini sanıyorlardı. Halkı sindirebileceklerini, liderliğin ise dayatmaları kabul edeceğini var sayan generallerin hevesleri kursaklarında kaldı. Ne halk sokakları terk etti ne muhalefet liderleri cunta önünde diz çöktü.
Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez şeyhleriyle Mısır rejiminden destek alan cunta şefleri, muhalefetin önde gelen bazı liderlerini ülkeyi terk etmeleri için tehdit ettiler. Elbette tehdit de işe yaramadı. Tersine, tehdidi teşhir eden halk hareketi lideri Khamis Jalab Sudan’ı terk etmeyeceklerini ilan etti. Bunun üzerine saldırıya geçen generaller Jalab dahil ÖDG liderlerinden bir kısmını tutukladı.
Katliamdaki suç ortaklığını inkar eden generaller, tek bir kişi hakkında bile soruşturma açmadılar. Hal böyleyken generallerin muhalif liderleri tutuklaması hem halkta hem muhalif güçlerde büyük bir öfke yarattı.
ÖDG bileşenlerinde etkin rol oynayan Sudan Profesyoneller Birliği, 9 Haziran Pazar sabahı “Haftalık Devrim Gündemi” bağlamında yaptığı açıklamada, “Askeri Geçiş Konseyi, iktidarı sivil hükümete teslim edene kadar direniş!” şiarını yükseltti.
Açıklamada iktidarın derhal Özgürlük ve Değişim Güçleri’ne teslim edilmesi talep edildi. Halka karşı suç işleyen herkesin hesap vereceğini de belirten muhalif güçler, bu talepleri karşılanana kadar direnişin devam edeceğini ilan ettiler.
Twitter üzerinden yapılan çağrıya kısa sürede yüz binlerce kişi karşılık verdi. Sudan’da hem ilerici devrimci güçler hem işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler direniş konusunda kararlı olduklarını ispatladılar. Vahşete rağmen direniş kararlığını bileyen milyonlar, cunta heveslisi generalleri sıkıştırıyor.
Körfez şeyhleriyle Mısır’dan destek alan generallerin kısa sürede teslim bayrağını çekmesi beklenmiyor. Ama ellerinde çıplak şiddetten başka bir araç da bulunmuyor. Meşruiyetlerini toplumun geniş kesimleri nezdinde yitirdiler. Dolayısıyla Sudan’da halk isyanının halen kat etmesi gereken kritik eşikler var.
Generaller, “seçim kılıfı” uydurarak cunta rejimini ayakta tutma hesabı yapsalar da halkın direnme kararlılığı buna izin vermeyecek. Bu aşamadan sonra daha büyük kıyımlara başvurmadığı sürece, cunta rejiminin uzun süre ayakta kalması mümkün değil.