Savaşın gölgesinden ver.di Kongresi’ne yansıyanlar!

Savaş gölgesinin koyulaştığı, hak kayıplarının arttığı, reel ücretlerin düştüğü koşullarda, sendika ağalarının kurduğu uğursuz çarkı, ancak işçilerin tabanda örgütlenmesi ve mücadelede inisiyatifi ele almasıyla kırmak mümkün olabilir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 02 Ekim 2023
  • 19:00

Ver.di Sendikası’nın 6. Kongresi 17-23 Eylül tarihleri arasında Berlin’de gerçekleştirildi. Uluslararası sendikacıların, ünlü müzik gruplarının ve gençliğini “Bob Marley parçalarını dinlemekle geçirmiş” solcu eskisi, vazgeçilmesi mümkün olmayan misafir “Sosyal Demokrat” Başbakan Scholz’un katılımıyla 6 gün süren Kongre, bir festival havasında tamamlandı. ver.di, kurulduğu günden beri kendisini “silahlanma karşıtı ve Barış Hareketi’nin bir parçası olarak” tanımlaya geldi. Sendika, bütün kongrelerinde bu tanımlamayı hoyratça kullandı.

Bu Kongreye sunulan ve 900 delegenin üzerine en çok tartıştığı önerge “Geçiş halindeki bir dünyada barış, güvenlik ve silahsızlanma beklentileri” oldu. Bu önerge, daha önce 11.700’ü aşkın kişinin imzaladığı “Militarist Politikalara ve Sendikaların Alman Sermayesinin Savaş Politikasına Yedeklenmesine Son!” başlıklı bir dilekçeyle ve 1914 yılına tarihsel bir gönderme yapılarak kınanmıştı. Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı’na haklı bir gönderme ya da anımsatma yapılması sonucu değiştirmeyecek ve “Alman ulusal çıkarları” üstün gelecekti. Yüzyıl önce Karl Liebknecht’in emperyalist savaşa karşı tutumu da dönemin 150 sendikacısı tarafından Şubat 1915 yılında imzalanmış olmasına rağmen sendika şeflerinin çoğu “ulusal savunma demagojisine” sadık kalmış ve Alman gericiliğinin saflarında savaş koalisyonunun bir parçası olma utancını taşımayı tercih etmişlerdi.

Ne var ki bu önergenin mevcut haliyle kabul edilip sonuç bildirisine yansımış olması kelimenin gerçek anlamıyla Verdi adına utanç verici olmuştur. Tıpkı Sol Parti’nin Alman askeri harcamaları için bütçeden ayrılan 100 Milyar Euro’luk özel harcama kalemlerine karşı çıkıp, toplam Gayrı Safi Milli Hasıla’nın %2’sine denk düşen (savaş aygıtı NATO’nun talep ettiği miktar) askeri bütçeyi onaylaması gibi.

ver.di de tıpkı Sol Parti gibi kendisinden beklenen tutum ve performansı “layıkıyla” yerine getirmiş ve ihtiyaç halinde “kurşun asker” olacağından şüphe edilmemesi gerektiğini bütün açıklığıyla ortaya koymuştur. “Ukrayna’nın meşru müdafaa hakkı, Alman silahlarının gönderilmesine haklı bir zemin oluşturduğunu aksi taktirde emperyalist bir güce teslim olmak zorunda kalacağını” iddia eden ver.di, “Ukrayna halkıyla dayanışma” adına ABD’nin başını çektiği emperyalistlerin savaşa benzin dökme politikasını desteklemeyi karara bağladı.

Emperyalist savaşa karşı alınacak tutum bir “turnusol kağıdı” işlevi görür. Kimin hangi sınıftan yana olduğu net bir şekilde ortaya çıkar. Daha Ukrayna savaşının başlangıç aşamasında ver.di yöneticilerinin karın ağrıları başlamış ve ABD-NATO cephesinin kuyruğuna takılmayı “Ukrayna halkıyla dayanışma” söylemiyle örtmeye çalışmışlardı. 6. Kongrede ise çok açık ve net bir şekilde Alman gericiliğinin arkasında hizalandılar. Bu tutum ver.di içindeki savaşa cepheden karşı olan ilerici işçi temsilcilerine de açık bir darbedir. Aynı zamanda ver.di için bir dönüm ve dönüşüm noktası olmakla beraber, tarihinin kara bir lekesi olarak boynuna hep asılı kalacaktır.

***

Alman burjuvazisi Birinci Dünya Savaşı öncesi ve esnasında II. Wilhelm’le sendikaları kuşatmış ve onlara yaptığı çağrıyla istisnasız hepsini “Partisiz Ulusal Topluluğun” bir parçası haline getirmişti. O günlerde Babel, Alman Parlamentosu’nda Rusya’nın saldırması durumunda bir kez daha silaha sarılıp ana vatanı koruyacağına dair yemin billah etmişti ve arkası Sosyal Demokratların ve sendikaların Alman işçi sınıfını Rusya’nın saldırgan olduğuna ve ortak düşmana karşı ulusal birlik mücadelesi yürütülmesi gerektiğine ikna süreciydi ve başarılmıştı. Bugün de düzen partileri arasında başlayan “Almanya Paktı” tartışmaları, sendikalar ve diğer sivil toplum örgütlerinin tutumu hiçte farklı değil. “Rusya’nın saldırganlığına” dönük propaganda makinası bütün hızıyla çalışıyor ve işçi sınıfının savaş makinasının bir parçası haline getirilmesi için “Ana Vatan Savunması” demagojisi yeniden piyasaya çıkarılmış bulunuyor.

Alman emperyalizmi alışılageldiği üzere bütün kirli işlerini Sosyal Demokratlara yaptırmakta oldukça mahirdir. Sosyal Demokratlar da bu işe fazlasıyla teşne bir kimlik taşıyorlar. İş bu noktaya varınca geriye iş bölümü ve üstlendikleri rezil rollerin hakkını vermek kalıyor. Scholz’un Parlamento’da yaptığı “Zeitwende” (tarihsel olarak bir dönüm noktasını işaret etmek için kullanılan bir deyimdir) vurgulu konuşma, Alman emperyalizminin ikinci dünya savaşından kalma bagajlarından kurtulduğunun ve yeni döneme yönelik yaptığı hazırlığın işaret fişeğiydi.

***

Emperyalistler arası rekabetin silahlı yeni bir denge arayışı ve bu dengenin ancak büyük bir savaşın ardından mümkün olabileceğini söylemek için kahin olmak gerekmiyor. Silahlanma yarışı, “savunma” adı altında ayrılan dev bütçeler, gerici faşist akımların yükselişi, derinleşerek büyüyen toplumsal sorunlar vb. gelişmeler bir büyük yıkıma doğru gidildiğinin ön süreçleri olarak anlaşılmalıdır. İşçi sınıfının tarihsel rolünü oynayabileceği ve buna ekmek ve su kadar ihtiyaç olduğu ve bu günlerde toplanan ver.di Kongresi, sürecin nereye evrileceğinin açık işaretleriyle de doluydu.

ver.di’nin şefi Frank Werneke ,“Yarının bize ihtiyacı var” mottosuyla toplanan Kongrede delegelerin %90 civarında onayını alarak kendisini ve yönetimini yeniden seçtirmeyi başardı. Yaptığı konuşmada belirlediği hedefler evlere şenlik mahiyetindeydi. Werneke, “ver.di’yi vekalet siyasetinden uzaklaştırıp pratik faaliyeti merkeze alan ve üyelerine daha çok inisiyatif tanıyan, eylemi önceleyen aktif bir sendikacılık yürüteceklerini” söyledi. Werneke’nin hükümetle olan iyi ilişkileri çok fazla tepki toplamış olacak ki, (ona çok yakışmasa da) hafif bir kavgacı profil çizmesinin daha iyi olacağı kulağına fısıldanmış görünüyor.

Ekonomik olarak çok iyi durumda olan ver.di sadece bu yıl 510 milyon Euro’luk üye aidatı toplamayı bekliyor. Bu miktar geçen yıla nazaran 20 milyonluk bir artışa tekabül ediyor. Bu ise ver.di’nin tarihindeki en yüksek artıştır. Ne var ki havada uçuşan milyon Euroların ne kadarının Grev Fonu’na aktarıldığı bir “devlet sırrı” gibi saklandı.

Ekim ayının sonunda başlayacak olan toplu iş sözleşmesi görüşmeleri ve bu konuda ver.di’nin (tahmin etmek güç olmasa da) danışıklı bir dövüşün içinde nasıl bir rol oynayacağını bekleyip göreceğiz. Kongrede Başbakan Olaf Scholz, Çalışma Bakanı Hubertus Heil, Yeşillerin Federal Ekonomi Bakanı Robert Habeck ve CDU’lu Berlin Belediye Başkanı Kai Wegner gibi sermayenin “yıldız politikacıları” sahne alarak mevcut yönetime teşekkürlerini sunmayı bir borç bildiler. Ayrıca “patenti tek kaleme ait olduğu” anlaşılan konuşmalarda ön plana çıkarılan şey, “toplumsal uzlaşma ve daha iyi bir gelecek için ortak çalışma konusundaki konsensüs” oldu. Kuşkusuz bunun ver.di yönetimince bir karşılığı olacak ve majestelerini üzmek akıllarının ucundan dahi geçmeyecektir.

Savaş gölgesinin koyulaştığı, hak kayıplarının arttığı, reel ücretlerin düştüğü koşullarda, sendika ağalarının kurduğu bu uğursuz çarkı, ancak işçilerin tabanda örgütlenmesi ve mücadelede inisiyatifi ele almasıyla kırmak mümkün olabilir.