Frankfurt’ta pazartesi günü başlayan ve perşembe günü sona erecek olan IG Metall sendikasının 25. Kongresi’nin yapıldığı salon farklı ses ve görüntülere sahne olurken, burjuva ve sol basında da çok değişik haber ve yorumlara konu ediliyor.
Christiane Benner, delegelerin oylarının yüzde 96.4'ünü alarak başkanlığa seçildi. Dünyanın en büyük işçi sendikası olan IG Metall’ın 130 yılı aşan tarihinde ilk kez bir kadının başkan olarak seçilmesi soldan düzen medyasına kadar büyük bir “heyecanla” karşılandı. Jürgen Kerner’in İkinci Başkan olarak seçildiği kongrede, gelecekte iki başkanlıktan birinin kadın olması kararı da alındı. Burjuvaziyi can evinden vuracak olan “eşit işe eşit ücret” ilkesi yerine kongre kararıyla “eşitliğin” yönetim kurullarıyla sınırlandırılmış olması sermayeyi oldukça memnun etti.
Savaş ve dışişleri bakanlıkları gibi şirket başkanlıklarının, hatta IMF başkanlığının da çoktandır kadınlara teslim edildiği kapitalist dünyanın bonkörce gerçekleştirdiği bu “eşitliğin” hiçbir sorunu çözmediğini insanlık pek çok kez tanık olmuştur. NATO sekreterliğinin de kadınlara bırakılması “eşitlik” yolunda tam gaz ilerleyen silah ve savaş baronları için artık an meselesidir.
Junge Welt gazetesi Sendika başkanlığına bir kadının getirilmesini ''Sürpriz değil ama yine de açık bir başarı'' diye haberleştirdi. Rothe Fahne ise, Benner’in “130 yılı aşkın tarihinde ilk kez bir kadın olarak oyların yüzde 96.4'ünü alarak dünyanın en büyük işçi sendikasının lideri seçildiğini” yazdı.
Kongrenin ikinci gününde salonda arzı-endam eden Almanya başbakanı Olaf Scholz, sendikanın yeni kadın başkanı Christiane Benner tarafından gülücüklerle karşılandı. IG Metall'in yeni başkanı Benner'in yanı sıra DGB Başkanı Yasmin Fahimi ile IG Bergbau, Chemie, Energie sendikasının başkanı Michael Vassiliadis'den oluşan üçlü SPD (Sosyal Demokrat Parti) üyesidir. Benner salı günü "sevgili Olaf"ı dostane bir şekilde karşılayarak "Beklentimiz sizden bir açıklama almamız: Köprü elektrik fiyatını ne zaman alacağız'' (Büyük tekellere devlet desteği ile sağlanan ucuz enerjinin küçük işletme ve hanelere de sağlaması) diye sordu.
Sendika şeflerinin alkışlarıyla karşılanan Federal Başbakan Scholz, "köprü elektrik fiyatı" konusunu muğlak ifadelerle geçiştirerek, Federal Almanya Cumhuriyeti'nin sanayileşmiş bir ülke olduğunu ve öyle kalması gerektiğini söyleyerek yanıt verdi.
Kapitalist tekellerin ucuz işgücü talepleri konusunda açık konuşan Scholz, "göçmenleri geri almak" için anavatan ülkelerle anlaşmalar yapılacağını ifade etti ve bunun işgücü piyasasına uygun olanlar için Almanya'ya işçi olarak gelme fırsatlarını da içermesi gerektiğini vurgulayarak, “seçilmişler” dışında kalan, ihtiyaç duyulan alanlarda kalifiye olmayan insanlar ise “geldikleri ülkeler tarafından geri alınmalıdır" dedi.
Sendika şefleri, Scholz’un konuşmasına alkış tutarken, genç işçilerin tutumu farklı oldu. "Mülteciler hoş geldiniz" ve geçen yıl Alman ordusuna (Bundeswehr) ayrılan 100 milyar avroluk fona gönderme yapılarak "gençlik için 100 milyar" şiarlı pankartlar açan sendika üyesi gençler Scholz’u protesto etti.
Kongre salonunda yaşanan bu çatışma Kongreye sunulan çok sayıda önergeye de yansıdır. Kongreye sunulan önergelerin ağırlıklı bölümünü sosyal ve siyasi konular ile IG Metall'in güçlendirilmesine dair olanlar oluşturdu. Bu gündemlerle ilgili 494 önerge sunuldu.
Sendika üyelerinin yaklaşık üçte birinin 50 yaşın üzerinde olduğu gerçeği, emeklilik yaşı ve maaşlarıyla ilgili çok sayıda (52) önergeye de yansımıştır. Talepler arasında şunlar yer almaktadır:
Emeklilik yaşının 65'e, 35 yıl vardiyalı çalışan işçiler için 60'a düşürülmesi, emekli maaşının net maaş tutarının yüzde 75'ine yükseltilmesi...
Çok sayıda önerge ile Sendika Yürütme Kurulu’nun Alman hükümetinin militarist politikalarına uyum göstermesi eleştirildi, silah sevkiyatı ve Bundeswehr'in yeniden silahlandırılması ise reddedildiği. Jena'dan gelen bir önerge, Ukrayna'daki savaştan hem Rusya'yı hem NATO'yu sorumlu tutuyor ve savaşan ülkelerde grevlere varan aktif direniş çağrısında bulunuyor. Kapitalizme yönelik artan eleştiriler de önergeye yansıtılıyor:
"Açık bir ideolojik tartışma için İklim Değişikliği değil Sistem Değişikliği talep ediyoruz."
Sendikanın mücadeleci üye ve delegelerinin sundukları önergelerde sınıfın yakıcı sorunları tartışılarak mücadele hattı oluşturulması için kararların alınması talep edildi. Buna rağmen IG Metall şefleri esas aldıkları sınıf işbirliği politikasını derinleştirerek genişletiyor. IG Metall yönetiminin sunduğu Kılavuz Öneri 1'de, yönetim kurulu tekellerin azami kârlarının arttırılmasına yardımcı olmaktan başka bir anlama gelmeyen "Şirket politikasının" şekillendirilmesine yardımcı olmayı kendisine görev ediniyor, "Yarının şirket politikasını şekillendirmeye yardımcı olmak için sendikalar, iş konseyleri ve denetleme kurulları için fırsatlar ve görevler" düştüğü savunuluyor.
Konuşmasında E-mobilite örneği üzerinden, ''yeni pazarlar, sektörler ve iş modellerinin gelişmekte'' olduğuna dikkat çeken, "Dönüşüm, endüstrinin parçalanması anlamına gelmez. Aynı zamanda yeni bir şey yaratmak anlamına da gelir" diyen “kadın” yeni başkan Christiane Benner sözlerini şöyle sürdürdü: "Net bir hedefimiz var: her işçi bir perspektifi hak ediyor. Bunun için mücadele edeceğiz." Ne için? Yeni bir paylaşım savaşı anlamına gelen ''yeni pazarlar'' için...
Birçok tekelin dönüşümün sunduğu fırsatlardan yararlanmak yerine kolay yolu seçerek işlerini yurtdışına taşımasını eleştiren yeni başkan, "Zaman içinde alternatifleri düşünmek yerine işleri yok eden her kim olursa olsun, insanları perspektifsizliğe sürüklüyor. Almanya'nın bu sürünen sanayisizleşmesini durdurmalıyız.” diyerek, kapitalist üretimin, yağma ve sömürünün uluslararası bir boyut kazanmasına karşı uluslararası bir emek cephesi örerek mücadele platformu çağrısı yapmak yerine, eski ABD Başkanı Trump gibi milliyetçi hezeyanlarla işçilerin bilincini bulanıklaştırmayı tercih etti.
Alman başbakanı Scholz da kongrede yaptığı konuşmada Federal Almanya Cumhuriyeti'nin sanayileşmiş bir ülke olduğunu ve öyle kalması gerektiğini söylerken aynı şeyi dillendiriyordu...
Kongre’den yansıyanlar, sendika şeflerinin sınıf işbirliğine dayalı yönetim anlayışının, işçilerin “sınıfa karşı sınıf” eksenli mücadelesi gelişmeden aşılmasının mümkün olmadığına işaret ediyor.