Oxfam raporu: Kapitalizmin dehşet verici tablosu

Oxfam, Dünya Ekonomik Forumu öncesinde yayınladığı raporda en zenginlerin baş döndürücü düzeyde zenginleşmeye devam ettiklerini belirtti. Kapitalizm, “Ya barbarlık içinde çöküş ya sosyalizm!” ikilemini yakıcı bir biçimde insanlığın önüne koymuş bulunuyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 16 Ocak 2024
  • 20:01

“Üretici güçlerin gelişmesinin toplumsal servette yarattığı her artış, kapitalist sınıfın daha da zenginleşmesine, çalışan kitlelerin ise nispi ya da mutlak olarak yoksullaşmasına yolaçar. Toplumsal zenginliğin artışına toplumsal eşitsizliklerin artışı eşlik eder. Servet-sefalet kutuplaşması gitgide büyür, sermaye sınıfı ile emekçiler arasındaki uçurum derinleşir.” (TKİP Programı, Kapitalizm 1.Bölüm)

Uluslararası kalkınma kuruluşu Oxfam’ın yayınladığı yeni rapor, giderek büyüyen servet-sefalet kutuplaşmasının dehşet verici örneklerinin bir kısmını sunuyor. Raporun kısa bir özeti ve parti programında kapitalizmin karakterine ilişkin dile getirilen temel gerçekler özellikle son yıllarda kapitalizmin en temel gerçekleri olarak, düzen temsilcileri tarafından bile tartışılmaktadır. Oxfam gibi bir dizi kurum, kapitalizmin toplumsal eşitsizlikleri baş döndürücü düzeylere vardırmış olduğuna dikkat çekiyor ve bunun toplumsal patlamaları da kapsayan olası sonuçlarına işaret ediyor. Oxfam’ın son yayınlanan raporu da bu sorunlara dikkat çekiyor.

Oxfam, 15 Ocak Pazartesi günü Davos’ta başlayan Dünya Ekonomik Forumu öncesinde yaptığı araştırmayı bir rapor olarak yayınladı. “Dünyada eşitsizlik patlaması yaşandığını” bildiren rapor salgının, savaşın ve enflasyonun ortasında, dünyadaki en zengin insanlar ve çokuluslu şirketlerin servetlerine servet kattıklarını ortaya koyuyor. Rapor, “bu sosyal felaketin ortasında” en zenginlerin baş döndürücü düzeyde zenginleşmeye devam ettiklerini belirtiyor.

İnsanlık tarihinde görülmemiş eşitsizlik

Veriler, insanlık tarihinde hiçbir zaman gelir ve servetteki eşitsizliğin bu düzeye ulaşmadığını gösteriyor. Örneğin dünyanın en zengin beş kişisi, 2020’den bu yana servetlerini iki kattan fazla artırarak 405 milyar dolardan 869 milyara çıkardı. Tüm milyarderler 2020’ye göre 3,3 trilyon dolar (yüzde 34) daha zengin oldu. Zenginlikleri, enflasyon oranından üç kat daha hızlı arttı. İnsanlığın en yoksul yüzde 60’ını oluşturan yaklaşık beş milyar (4,77) insan, 2020’den bu yana 20 milyar dolar servet kaybetti. Dünyanın en zengin beş kişisi, saatte ortalama 14 milyon dolar kazanarak servetlerini iki katından fazla artırdı. Bunlar arasında Bernard Arnault (LVMH), Jeff Bezos (Amazon) ve Elon Musk (Tesla, X, SpaceX) gibi isimler yer alıyor. 

Dünyada olduğu gibi Almanya’da da en zengin beş kişinin toplam varlıkları, enflasyona göre ayarlandığında 2020’den bu yana neredeyse dörtte üç oranında (yüzde 73,85) büyüyerek 89 milyar ABD dolarından 155 milyara çıktı. 2023’te şirketler inanılmaz kârlar elde etti. Dünyanın en büyük şirketlerinden 148’i, Haziran 2023’e kadar geçen on iki ayda toplam 1,8 trilyon dolar kâr sağladı. Hisse senedi mülkiyeti de öncelikle dünyadaki en zengin kişilere yaradı. Dünyanın en zengin yüzde 1’i tüm finansal varlıkların yüzde 43’üne sahip. Almanya’da en zengin yüzde 1’lik kesim de tüm finansal varlıkların yüzde 41,1’ine sahip. Oxfam’a göre 791 milyon işçinin ücretleri ise enflasyona ayak uyduramadı. Bu işçilerden her biri iki yılda ortalama bir aylık maaşını kaybetti.

On yıl içinde ilk dolar trilyoneri… 

Süper zenginlerin servetindeki artışın aynı hızla devam etmesi durumunda, on yıl içinde dünyada ilk dolar trilyonerinin görüleceği sonucuna varan rapor, küresel yoksulluğun ise bu gidişatla 230 yıl sonra bile tamamen ortadan kalkamayacağını öngörüyor. Milyarderler daha da zenginleşirken, işçi sınıfı ve emekçi kitleler derin bir sefaletin, yoksulluğun, açlığın girdabında soluksuz bırakılıyor. Kapitalizmin işleyiş yasaları ve sınırsız kar hırsı milyarlarca insanın kabusu olmaya devam ediyor.

Zenginlik ve gelirin bir avuç asalağın elinde yoğunlaşması süreklileşmiş bir haldir. Mevcut eşitsizliği ortaya koyan raporun da gösterdiği gibi, “korona salgınının başlangıcından bu yana dünya nüfusunun en zengin yüzdesi, küresel servet artışının yaklaşık üçte ikisine el koydu. Küresel kriz koşullarında bir avuç kişi astronomik karlar elde etmeye devam ederken, aynı krizin yoksulluk ve açlığı büyüttüğünü, kadınları, yaşlıları, farklı etnik kökenlileri ve engellileri daha sert vurduğunu” ortaya koyuyor. Kadınlar ve erkekler arasındaki gelir ve servet eşitsizliği uçurumu da giderek derinleşiyor.

Oxfam, cinsiyetler arasındaki eşitsizliğe ilişkin de dikkat çekici veriler sunuyor. Buna göre dünya çapında erkekler kadınlara göre yüzde 50 daha fazla servete sahip. Rapor, “küresel ekonomik sistem” bir adım daha ileri giderek, öncelikle zengin erkekler için çalışıyor” diyor. Rapora göre çalışma çağındaki kadınların yüzde 42’si bakım sorumluluğunu üstlendikleri için başka bir işte çalışamıyor. Erkeklerde ise bu oran yalnızca yüzde altıdır. Bu, kadınların ve kız çocuklarının her gün 12 milyar saat ücretsiz iş yaptığı anlamına geliyor. Bu, yılda en az on bir trilyon ABD doları değerinde bir değere tekabül ediyor.

Rapor şöyle diyor: “Bu büyük ayrım, kusurlu ve cinsiyetçi bir ekonomik sisteme dayanıyor; bu sistem, çoğunlukla erkeklerden oluşan ayrıcalıklı azınlığın servetine, en temel iş olan milyarlarca saatlik ücretsiz ve düşük ücretli çalışmadan daha fazla değer veriyor. Ağırlıklı olarak kadınlar ve kız çocukları tarafından yürütülen bakım çalışmaları dünyanın her yerinde yapılıyor.”

Raporda dünyadaki süper zenginlerin çoğunun erkek olduğu belirtiliyor. Buna göre dünyanın en zengin 22 erkeği, Afrika’daki 326 milyon kadının toplamından daha fazla servete sahip. 

***

Oxfam Almanya CEO’su Serap Altınışık, rapordaki verilere dair şunları söylüyor: “Milyarderlerin serveti patlarken milyarlarca insan pandeminin, enflasyonun ve savaşın şok dalgalarına katlanmak zorunda kaldı.”

Eşitsizliğin cinsiyetçiliği, ırkçılığı ve ayrımcılığı artırdığını vurgulayan Altınışık, servetteki bu patlamanın, “iklim krizinin bir felakete dönüşmesine önemli ölçüde katkıda bulunduğuna” da dikkat çekiyor. 

Oxfam yüksek servetin vergilendirilmesi çağrısında da bulunuyor. Buradan elde edilen fonların iklimin korunmasına, eğitimin genişletilmesine, sağlık hizmetlerine ve sosyal güvenliğe yatırılması gerektiğini savunuyor. Kuruluş, özellikle 5 milyon doların üzerindeki varlıklara yüzde iki, 50 milyon doların üzerindeki varlıklara yüzde üç ve 1 milyar doların üzerindeki varlıklara yüzde beş vergi uygulanmasını savunuyor.   

Çıkış devrimci sınıf mücadelesinde, çözüm devrimde

Raporun da ortaya koyduğu gibi, kapitalizm dünya ölçüsünde toplumsal eşitsizlikleri, gelir dağılımı uçurumunu dehşetli düzeylere vardırmış bulunuyor. Sistemin çarkları döndükçe bu kutuplaşma da devam edecektir. Bugünün dünyasında üretilen zenginliklerin hacmi tüm sosyal sorunları çözebilecek düzeye ulaşmıştır. Ancak bu düzeydeki zenginliklere rağmen büyük sosyal ve toplumsal eşitsizlik, perişanlık, yoksulluk ve açlık dünyayı kasıp kavuruyor. Çünkü biriken bu devasa zenginlik üzerinde kapitalist özel mülkiyet tekeli bulunuyor:

“Günümüzde üretimin toplumsallaşması çok ileri düzeylere varmış, ortaya tüm insanlığı refah ve mutluluk içerisinde yaşatabilecek muazzam bir servet birikimi ve üretim kapasitesi çıkmıştır. Fakat bu zenginlik ve üretim araçları üzerinde bir avuç çokuluslu tekel şahsında sürmekte olan özel mülkiyet, insanlığın ezici bölümünün bugünkü perişanlık içerisinde tükenmesinin nedenidir. Bu evrensel çelişki çözümünü proleter dünya devriminde bulur.” (TKİP Programı, Emperyalizm ve dünya devrim süreci)

Kapitalizmin her alanda yarattığı yıkıcı sonuçlar, “Ya barbarlık içinde çöküş ya sosyalizm!” ikilemini hiç olmadığı kadar yakıcı bir biçimde insanlığın önüne koymuş bulunuyor. Devrim dışında hiçbir yol insanlığı kapitalizmin sömürü, baskı, kölelik ve barbarlığından, emperyalist savaşların yıkım ve felaketlerinden kurtaramaz.