Moskova’da Afganistan ‘Zirvesi’

Emperyalist hegemonya mücadelesi dünyanın pek çok bölgesinde kızışırken, Afganistan’daki “barış görüşmeleri” de, ikiyüzlülüğün dışa vurumu olmaktan öteye gidemiyor. Zaten bölgedeki yıkımın sorumlularından daha fazlasını beklemenin de bir karşılığı yoktur.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 19 Mart 2021
  • 23:45

ABD emperyalizmi, “silah bırakması koşuluyla” Afganistan’da Taliban’ın iktidara ortak edileceği bir planı uygulamaya çalışıyor. Afganistan’ı yakıp-yıkan işgalin gerekçesi Taliban yönetimini yıkmaktı. 20 yıl aradan sonra ABD, Taliban’ı iktidara ortak edecek formül arıyor. 

Trump döneminde Katar’ın arabuluculuğunda Taliban şefleriyle pazarlıklar yapılmıştı. Anlaşma sağlandığı ilan edilmişti, ancak Kabil’de patlayan bombalar durumun öyle olmadığını gösterdi. Anlaşma çabası J. Biden yönetimine aktarıldı. Önerilen plana göre Taliban; “Geçiş Hükümeti”nin ortağı olacak, anayasayı yapacak organlarda yüzde 50 temsil edilecek ve ilk seçimlerde milletvekili kotası alacak.

ABD imalatı El Kaide’nin 11 Eylül 2001’de “İkiz Kulelere” saldırısı, Afganistan işgaline bahane edilmişti. Taliban yönetimi El Kaide ile tüm ilişkilerini kesme garantisi vermesine rağmen işgal gerçekleşmiş, ABD’nin B52 bombardıman uçakları Afgan halkının tepesine tonlarca bomba atmıştı. Suçuna NATO’yu da ortak eden ABD, Afganistan’da kukla bir yönetim kurdu. Ancak bu yönetim, başkent Kabil’de bile tam hakimiyet sağlayamadı. Bundan dolayı ABD yönetimi, silah bırakma karşılığında Taliban’a tekrar iktidar olma şansı sunmak zorunda kaldı. 

***

Taraflar arasında Rusya’nın başkenti Moskova’da yapılan “Afganistan barış görüşmeleri”nde hükümet heyetine Ulusal Uzlaşı Yüksek Konseyi Başkanı Abdullah Abdullah’ın başkanlık ederken, Taliban adına katılan heyetin başında örgütün liderlerinden Molla Abdulgani Baradar yer aldı.

Taliban’ın iki numaralı ismi Molla Abdulgani Baradar, Taliban’ın Katar’ın başkenti Doha’daki, “Taliban Konsolosluğu” denilebilecek bürosunun da başında bulunuyor.

Afgan heyetlerinin yanı sıra, Rusya, ABD, Çin ve Pakistan temsilcilerinin de katıldığı görüşme, “sürecin hızlandırılması” temennileriyle sonuçlandı. Afgan hükümet heyetinin başında yer alan Abdullah, “görüşme birbirimizi tanımak, temas kurmak amaçlıydı” açıklaması yaparken, “Belirli konuları ele almadık, taraflar arasında sadece bir görüşme oldu” diye de ekledi. Görüşmeye katılan emperyalistlerin tümünün ise, kış aylarının ardından “Bahar ayı saldırı kampanyası başlatmaması” yönünde Taliban’a çağrı yaptığı basına yansıdı. 

***

Komünist partisi önderliğinde direnen Vietnam halkı karşısında Amerikan emperyalizminin uğradığı sarsıcı yenilgi, tarihe ve siyasi literatüre “Vietnam Sendromu” olarak geçti. Rambo filmleriyle durumu tersyüz ederek aşmaya çalıştıysa da “Vietnam Sendromu” ABD için ‘kanayan bir yara’ olarak bugünlere kadar süre geldi.

ABD “acısını hafifletmek” adına, dönemin Sovyetler Birliği’ne “Vietnam Sendromu” yaşatmak için hep fırsat kolladı. 1970’li yılların ikinci yarısında Sovyetlere yakın duran bir yönetim kurulunca harekete geçen CIA, cihatçı terörün tohumlarını Afganistan’da attı. Babrak Karmal 1979’da devlet başkanlığına geldiğinde, terör eylemlerini yoğunlaştıran CIA güdümlü cihatçı çeteler, Karmal’ı Sovyetler Birliği’nden yardım istemek zorunda bıraktı. Bu çağrı üzerine Kızıl Ordu Aralık 1979’da Afganistan’a girdi.

***

Bugün Rusya’nın önünü kesmek, Çin’i dengelemek, İran’ı kıskaca almak gibi hedeflerle bölgeye emperyalist müdahalelerini sürdüren Amerikan emperyalizminin o dönemki stratejisinin başında, Sovyetler Birliği’ne karşı Basra Körfezi’ne coğrafi yakınlık sağlayarak bölgede etkinlik kazanmak ve böylece Ortadoğu’nun enerji kaynakları üzerinde etkili olmak gibi hedefler bulunuyordu. 1979 yılında dönemin ABD Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski, “Afganistan’ın bir Sovyet Vietnamı olmasını sağlamalıyız” diyerek ABD’nin Afganistan ve Avrasya stratejisinin çerçevesini çiziyordu. Orta Asya, Güney Asya, Basra Körfezi ve Ortadoğu’yu içine alan bu coğrafi bölge, Brzezinski tarafından, “küresel istikrarsızlığın merkezi” olarak tarif ediliyordu.

Afganistan, etnik farklılıklar ve işgalci güçlerin dalaş ve rekabet alanı olan Balkanlar’a benzetilen ve “Avrasya Balkanları” adıyla anılan bölgenin önemli ülkelerinden biridir. “Güç̧ boşluğu ve güç elde etme imkânlarının olması” ve jeopolitik konumu nedeniyle “Avrasya Balkanları” emperyalist odakların “ilgi odağı” olageldi. Altın madeni dahil, önemli minerallerin olduğu, doğalgaz ve petrol açısından zengin olan “Avrasya Balkanları”na nüfuz etme isteği, emperyalist yayılmacılığın olmazsa olmazlarından biri oldu. “Avrasya Balkanları”nın ortasında yer alan Afganistan, emperyalist emel ve nüfuz için, bir sıçrama tahtası olarak değerlendirildi.

ABD, 1979’dan 1989’daki çekilişine kadar Afganistan’da Sovyetler Birliği’ne karşı Taliban’ı her bakımdan destekledi, besledi büyüttü. Suudi Arabistan rejimi aracılığıyla onlarca ülkeden tetikçi devşirip Afganistan’a taşıdı. Silahlandırdığı, eğittiği, finanse ettiği cihatçılar aracılığıyla rakibine bir “Vietnam Sendromu” yaşatmak için her yol ve yöntemi mubah gördüyse de bu hevesi gerçekleşmedi.

Sovyetler Birliği çekilince birbirini kırmaya başlayan “mücahitler” Afganistan’ı cehenneme çevirdiler. Pakistan istihbaratıyla birlikte Taliban güçlerini eğiten, silahlandıran ve Afganistan’da egemenlik kurmasını sağlayan da ABD oldu. “Komünizme karşı cihat” adına El Kaide’yi kuran Usame Bin Ladin’i Afganistan’a davet eden de ABD emperyalizmidir.

***

Afganistan’ı 42 yıldır devam eden bir savaşın içine sürükleyen ABD ile suç ortakları, bu ülkenin halklarına çok ağır bedeller ödetti. Enkaza dönüştürülmüş bir ülke, katledilmiş yüz binler, dağılmış milyonlar, ABD işgali ve Ortaçağ artığı şeriatçı Taliban arasına sıkıştırılmış bir ülke ve halklar…

Tüm bunlardan sonra ABD, Taliban’la koalisyon kurarak, sözde “istikrara kavuşmuş” Afganistan’ı yönetmeye çalışıyor. Senaryoya göre, taraflar barıştırılacak, Taliban iktidara ortak edilecek ve bunun “mimarı” olarak ABD iktidar ortaklarına nüfuz edecek ve savaşarak elde edemediğini bu yolla elde edecek...

Evdeki hesap çarşıya uyar mı bilinmez ancak Afganistan’daki tarafların başkent Moskova’da bir araya gelmelerinde Rusya ile diğer “akbaba” emperyalist devletlerin de hesapları bulunuyor. Emperyalist hegemonya mücadelesi dünyanın pek çok bölgesinde kızışırken, Afganistan’daki “barış görüşmeleri” de, ikiyüzlülüğün dışa vurumu olmaktan öteye gidemiyor. Zaten bölgedeki yıkımın sorumlularından daha fazlasını beklemenin de bir karşılığı yoktur.